Gizem TABAN/İZ GAZETE- CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM) Üyesi ve Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Yönetim Kurulu Üyesi Rıfat Nalbantoğlu İz Gazete’ye konuştu. Röportajımızın ikinci bölümünde parti içi meseleler ve kişisel konular yer aldı.


RÖPORTAJIN BİRİNCİ KISMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ


‘KAVGA ETME LÜKSÜMÜZ YOK’

Sayın Soyer ile dostluğunuz eskiye dayanıyor. Baya da kuvvetli bir bağınız var. Siyaset camiasına baktığımızda dostluklar, bağlar değişiyor ya da kopuyor. Ya da işte başlıyor. Ama sizde bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Bağınız ve dostluğunuz hala aynı derecede güçlü… Bunu neye borçlusunuz?

Biz, CHP’nin temel ilkeleri temel çerçevemiz olmak üzere siyaset yapıyoruz. Bizim iktidar hedefimiz var. Ama 2023’te ama 2022’de yapılacak seçimde bu ülkenin 13. Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı'ndan seçilecek. Ortada böyle büyük bir hedef varken siyasetle bu seviyede uğraşırken ve bu hedefin tarafıysan; ister belediye başkanı olarak taraf ol, ister bir partili olarak taraf ol, ister PM Üyesi olarak taraf ol, bunun dışındaki her şey detay. Bizim bir amacımız var; Türkiye'yi, bu Cumhur İttifakı'ndan kurtarmak. İnsanların ekonomik ve sosyal olarak nefes alması sağlayacak bir iklimi yaratabilmek. Böylesi büyük bir hedefin peşinde koşarken birbirimizle kavga etme lüksümüz yok.

‘TUNÇ SOYER BENİM YOLDAŞIMDIR’

Tabii ki belli değerler ve ilkeler çatısı altında bir yol arkadaşlığınız var ancak bu dostluktaki kilit nokta nedir?

Benim açımdan çok kesin olan bir şey var ama böyle bir şeye ihtiyaç duymadığım için Sayın Başkan ile böyle bir konuyu konuşmadım. Ama benim açımdan çok net olan bir şey var; benim siyasi hayatım eğer devam edecekse Tunç Başkan'la beraber devam edecek. Yani onun dışında bir siyasi arayış içinde olmayacağım. Kişisel hayatımda yoldaşlık hukukuna çok önem veririm. Yani yoldaşlık hukuku benim açımdan esastır. Tunç Soyer de benim yoldaşımdır.

‘BAZEN ÜZEN DURUMLAR OLUYOR’

Son dönemde partide üst üste görevden almalar, görevden düşmeler, istifalar, atamalar gündeme geldi. Disiplin süreçleri çok yoğun yaşadı. Siz il başkanlığı yapmış, uzun yıllardır siyasette olan bir isim olarak bu süreçleri nasıl değerlendiriyorsunuz? İl Başkanı ve il yönetimi ile ilgili eksik ya da yanlış olarak gördüğünüz noktalar var mı?

Dört, beş ilçenin kayyumla yönetildiği bir durumu CHP İzmir İl Örgütü bence hak etmiyor. Ancak zaten İl yönetimimiz geçtiğimiz günlerde karar aldı, kongreler yapılacak. Çok olumlu bir gelişme… Bazı yanlış anlamalar, yanlış düşünmeler, yanlış değerlendirmeler olmuş olabilir. Görevden alma da bizim tüzüğümüzde var olan bir şeydi. Tüzük dışında bir şey olması zaten mümkün değildir. Hep söylerim; tek Büyükşehir Belediyesi İzmir iken, yani İstanbul, Ankara, Antalya gibi diğer iller bizde değilken CHP’nin baş şehri İzmir'dir diye ısrarla söylerdim. CHP şu an şükürler olsun 11 Büyükşehir Belediyesi’nde iktidar, inşallah ilk seçimlerde çok daha büyük bir başarıyla büyükşehir belediyenin tamamını kazanacağız. Ancak böyle olması benim savımı değiştirmiyor; CHP’nin baş şehri İzmir'dir. İzmir, bunu geçmişte ortaya koyduğu performansıyla, seçim sonuçlarıyla CHP’nin baş şehri olmayı hak etmiştir. İnşallah tüm belediyeler bizim olsun ama ben hala CHP’nin baş şehri İzmir demeye devam edeceğim. Dolayısıyla böyle inandığım için bazı olan biten şeylerde, zaman zaman bir partili olarak eskiden il başkanlığı düzeyinde görev yapmış biri olarak beni üzen durumlar oluyor.

Bu yaşananların tabi ki bazı gerekçeleri olabilir ancak örgütün belli bir kesiminden delegenin iradesinin yok sayıldığına yönelik tepki var. Siz ne düşünüyorsunuz? Yani seçimle gelen seçimle mi gitmeli ya da gerektiği durumda böyle kararlar olmalı mı?

Görevden alma, başka türlü görevlendirme, başka ödevler verme de tüzüğümüzün emrettiği, tüzüğümüzün tarif ettiği hükümlerdir. Ama ne kadar az olursa o kadar iyi olur tabii.

‘KONGRELERİN ERTELENMESİ DOĞRU’

Seçim öngörüsüyle partinizde kongre süreci ertelendi. Sizce doğru bir karar mı? Kongre süreçlerinde ister istemez ayrışmalar, kavgalar yaşanıyor. Ancak kongre sürecinin ertelenmesi veya uzatılması durumunda parti içinde bir gerginlik ortamı ya da daha sert bir rekabet ortamı oluşur mu?

Şu anda kongrelerin ertelenmesi konusunda genel merkezimizin aldığı kararı ben çok doğru buluyorum. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun başını çektiği 6 farklı siyasi partinin ittifakı gibi bir durum gündeme geldi, böyle bir konuda mesafe kat edilebildi. Dolayısıyla böyle bir süreçte ‘6 farklı siyasi partiyi bir araya getirebiliyoruz ama biz 6 kişi bir araya gelemiyoruz’ görüntüsünün ortaya çıkmasının doğru olacağını düşünmüyorum. Net bir şekilde düşünmüyorum. Yoksa İzmir'de yaşadığımız kongre süreci ve sonrası konusunda benim kongreden yana olmam lazım. Ama öyle bir şeyin peşinde değiliz, o iş bizim açımızdan bitmiş, kapanmış bir iştir. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı 6 tane siyasi partinin bir araya gelmesi fikri ete kemiğe büründü. Bu tablo ortaya çıkmışken, istemeden de olsa bazı noktalarda birbirimizi kıracak, üzecek işlere yol açmamalıyız.

‘EKİPÇİLİĞİN FAYDASI YOK’

Sizce, İzmir'de parti içinde ekipçilik var mı? Yani konuşulduğu üzere; Tuncay Özkan ekibi, Tunç Soyer ekibi, Deniz Yücel ekibi gibi. Böyle bir ekipçilik olduğunu düşünüyor musunuz? Ekipçiliğe yaklaşımınız nedir?

Bu şekilde, tarif ettiğiniz seviyede bir ekipçilik olduğuna inanmıyorum. Böyle bir şey yok. Ama beraber siyaset yaptığı, beraber yol yürüdüğü arkadaşlarıyla daha yakın olmak, o arkadaş grubunun biraz daha önde olmasını istemek herkesin en doğal hakkıdır. Ama bunu bir bölünme seviyesine getirmemek lazım. Çünkü bunun hiç kimseye faydası yok.

‘VEKİLLİK İÇİN ÖZEL BİR GAYRETİM OLMAYACAK’

Önümüzde, erken ya da zamanında bir seçim var. Kulislerde, sizin de gönlünüzden milletvekilliği geçtiği söyleniyor. Milletvekili olmak istiyor musunuz? Aday olacak mısınız?

Ben bugüne kadar siyasette milletvekilliği dışında herhangi bir yere aday olmadım. O alanı daha doğru yapabileceğimi, daha iyi katkı koyabileceğimi düşündüğüm için kendimi hep o alana doğru yönlendirdim. Ama mutlaklaştırmıyorum. Emin olun bunu laf olsun diye söylemiyorum, benim milletvekili olacağım diye özel bir gayretim olmayacak. Ama yepyeni bir sürece giriliyor; bu süreçte ‘parlamentoda farklı düzeyde bir temsil bekliyoruz, bu planlar içinde siz de varsınız’ gibi bir şey söylenirse, bu bir ‘yan cebime koyculuk’ değil. Ama ben özel bir gayret içinde olmam.

‘SİYASETTE ISRARCI OLACAĞIM’

Siyaseti herkes bir amaç doğrultusunda yapıyor, herkesin bir hedefi oluyor. Sizin siyasetteki hedefiniz ne?

Açık söyleyeyim; siyasette ısrarcı olacağım, peşinden koşacağım bir tane iş var; ben bu partide yönetici olmak isterim. Bunun için de mücadele edeceğim, kavga edeceğim. Çünkü bu alanda yapabileceğim katkılar olduğunu düşünüyorum. CHP iktidarına bu ülkenin mecbur olduğunu biliyorum. Bu iktidarın gerçekleşmesi konusunda da her CHP’li gibi üstüme düşen sorumlulukları yerine getirmek istiyorum, bunu da yönetici düzeyinde yapmak istiyorum. Kişisel planım budur.

‘İKİNCİ DÖNEM OLACAĞINA EMİNİM’

Peki, Sayın Soyer’in ikinci dönem aday gösterilme ihtimali hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Büyükşehir Belediye Başkanlığı için makul bir süre var mı, varsa kaç dönemdir?

Makul süre konusu, ürettiklerinizle ilgili bir şey. Ben Tunç başkana çok güveniyorum. İkinci dönemi mutlaka yapmalı diye düşünüyorum ve yapacağından da eminim. Hiçbir şüphem yok. Ama ondan sonrası partinin ve onun kişisel kararıdır. Sonuçta hayatın değişiyor. Ben partimizin Tunç başkana ve birçok belediye başkanımıza ikinci dönem görev vereceğini tahmin ediyorum, biliyorum. Böyle olursa doğru olur diye düşünüyorum.

PM SEÇİMİ İLE İLGİLİ İDDİALARA YANIT

Son olarak da AKP’nin sık sık dile getirdiği bir iddiayı sormak isterim. AKP’liler; CHP Kurultayı sürecinde sizin Parti Meclisi’ne seçilmeniz için Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in belediyenin kaynaklarını farklı illere dağıttığını, işçi alımı yaptığını iddia ediyor. Bunu birçok kez öne sürdüler. Buna cevabınız nedir?

PM seçimleri konusunda bin tane yorum yapılabilir, hepsini de dinlerim. Ama cevap verilecek laf vardır cevap verilmeyecek laf vardır. Yani ben ne yaptığımı biliyorum. Ben bunun nasıl geliştiğini biliyorum. Kimseye de hiçbir şey anlatmak zorunda değilim. Bu benim PM’ye üçüncü seçilişim. Ben ilk seçildiğimde Deniz Baykal, genel başkandı, Tunç Soyer muhtemelen Seferihisar Belediye Başkanı bile değildi yanlış hatırlamıyorsam. İkinci seçildiğimde Kemal Kılıçdaroğlu genel başkandı, yine PM’ye girdim. Yani şimdi ben ne diyeyim ki? Ben o pandemi koşullarında bizzat kendim 36 il gezdim. Tabi AKP’de seçim olmadığı için yapılan liste üzerine görevlendirme yapıldığı için bu süreçleri anlayamazlar. Ayrıca Tunç Başkan'ın bu konuda bana bir desteği olursa bu da bana onur olur. Ama ‘Tunç başkan destekledi, öteki desteklemedi’ kimse CHP PM’ye böyle giremez.

‘ÖN SEÇİM TARTIŞMASINI DOĞRU BULMUYORUM’

Partinizde uzun süredir de bir ön seçim tartışması var. Bazı milletvekilleri ön seçimi olması gerektiğini vurguluyor, bazı milletvekilleri de bunun zamanı olmadığını söylüyor. Sizce ön seçim olmalı mı, olmamalı mı?

Bir defa ‘ön seçim olursa seçime girerim, olmazsa girmem, illa ki olmalı ya da olmamalı’ gibi bir tartışmaya ben taraf olmam. Çünkü bu tartışmayı doğru bulmuyorum. Bu, bu tür kararların hangi yollarla, hangi yöntemlerle, hangi organlarda karara bağlanacağı tüzükte yazıyor. Diyelim ki Parti Meclisi ve MYK bir karar aldı ve ‘İzmir'de ön seçim yok’ dedi. Buna uyacaksın. Hiçbir mekanizmayla partinin bu organlarını tırnak içinde baskı altına almaya çalışmayacaksın, tartışmaya açmayacaksın. Sen kişisel olarak ‘ben aday olmam’ dersen bu senin kişisel kararın. Senden başka kimseyi bağlamaz. Dolayısıyla benim ön seçim mutlaka olmalı ya da mutlaka olmamalı gibi bir görüşüm yok. Sonuçta bunlara karar verecek organlar belli. Yapılar belli. Sonuçta parti meclisimiz karar alacak. Muhtemelen MYK'nın onayına sunulacak. Ön seçim yöntemlerden biridir, diğerlerine göre daha demokratiktir, hiç tartışmam ama ‘olmazsa olmaz’ demek kişisel fikirdir.

‘SOYER BIRAKIRSA BEN DE BIRAKIRIM’

Şimdiye kadar partide birçok kademede de görev aldınız. Konuşmamızın başında da ‘siyasi hayatım devam edecekse Tunç başkanla devam edecek’ dediniz. Siyasete ne kadar bir süre daha devam etmeyi, ne zaman bırakmayı düşünüyorsunuz?

Burada, bir kişisel planınız vardır bir de bu konuları beraber istişare ettiğiniz arkadaşlarınızın planları vardır. Kişisel planım bu partide yönetici olmak… Bir de dediğim gibi; planınız dışında beraber siyaset yaptığın arkadaşlarınız vardır. Tabii ki onların bu konuda söyleyecekleri sözler benim için çok önemli ve değerlidir. Böyle bir şeyin olacağına ihtimal vermem ama mesela Tunç başkan yarın ‘Ben politikayı bıraktım’ derse ben bırakırım. İhtimal vermem ama velev ki oldu, ben de siyaset yapmam.

Editör: Haber Merkezi