İZGAZETE/ Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Narlıdere önceki dönem İlçe Başkanı Şahin Fırat ile sosyal medyada konu ettiği sağlık sistemine dair eleştirilerini konuştuk. Türkiye’de imam fazlası bulunduğuna dikkat çeken Şahin Fırat, doktor açığının olduğuna vurgu yaptı. Fırat, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Koronavirüs tedbirleri konusundaki açıklamasının ise tüm kesimleri rahatlattığını ifade etti.

Sayın Fırat, sosyal medyadaki paylaşımınızda hükümeti sağlık sistemi üzerinden eleştirerek ‘Dua bedeni tedavi etmez’ dediniz. Hükümeti ne açıdan eleştiriyorsunuz?

Sorunuza geçmeden önce şunu söylemek isterim; Atatürk ismini her yerden kaldırdılar, statlar arena oldu. Atatürk havalimanı taşındı ama ismini taşımadılar. İnönü isimlerini kaldırdılar. Dolmabahçe’deki yılların İnönü Stadı’nın ismini ‘arena’ yaptılar. Atatürk döneminde açılan tüm fabrikaları sattılar.Refik Saydam gibi bu ülkenin bir değeri var. Atatürk ile aynı yılda doğmuş, doktor. Balkan Harbi’nde salgınlarda, İspanya gribinde savaş şartlarında aşı üretmiş, milli mücadelemizin kahramanlarından biri, Atatürk döneminde 12 yıl sağlık bakanlığı yapmış, CHP Genel Sekreterliği görevinde bulunmuştur. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü, Büyük Atatürk döneminde 27 Mayıs 1928 tarihinde kuruldu. İnceleyin göreceksiniz ne koşullarda ne aşılar üretmiş, hatta ithal etmiş. Bugünlerde sosyal medyada dolaşan ‘Atatürk Borcu Ödedi’ söylemi ile paylaşılan konu, bu enstitünün üretmiş olduğu ve bir milyon adet Çin’e gönderdiği aşılardır. Fakat AKP’nin ve dönemin Başbakanı’nın ‘Devlet bez mi üretir’ ve ‘Devlet üretim yapmaz, denetim yapar’ mantığı ve cumhuriyet değerlerini yok etme zihniyeti ile 2 Kasım 2011’de Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatıldı. AKP'nin seçim afişlerinde; ‘Milli aşımızı üreteceğiz’ deniliyordu. Gelinen nokta, Türkiye şu anda kendi aşısını üretemiyor. Daha doğrusu, son 20 yıldan beri aşı üretimini engellemek için bütün gayri milli politikalar devreye konuldu. 150-200 yıl önce ilk aşısını üreten, bütün dünyaya aşı pazarlayan, milli mücadeledeki ağır savaşın yokluk yıllarında aşısını üreten ülkemiz, bugün üretim yapamıyor. Manisa Tavuk Hastalıkları ve Aşı Üretim Enstitüsü de 11 Haziran 2004'de AKP hükümeti tarafından kapatıldı. Burası kuş gribi gibi hastalıklara karşı aşı üreten ilk ve tek araştırma enstitümüzdü. Bu enstitü 250 milyon doz aşı üretim kapasitesine sahipti. Kuş gribi dahil 7 çeşit kanatlı aşısı, antijen, anti serum üretiyordu. Aşı üretiminde kullanılan özel yumurtaları üreten tek enstitümüz, bunları Suudi Arabistan, Rusya, Peru, İsrail'e tanesi bir dolardan 60 bin yumurta satıyordu. AKP hükümeti 'milli aşı’ üreten bu çok önemli kurumu kapattı. Binaları boşaltıldı. Yılların birikimi ile konularında uzmanlaşan elemanlar başka ilgisiz görevlere dağıtıldı. Peki, sebebi nedir biliyor musunuz? Bu konudaki iddialar insanın tüylerini diken diken edecek boyutta: ‘O civara konan seçim sandıklarından başka partilerin oyları çok çıktığı için. Bugün bu tür kurumlar, siyasi zihniyetlere heba edilerek kapatılmasaydı şimdi aşımızı da belki bulmuş olacaktık.

‘DUA TEDAVİ ETMEZ’

Cumhurbaşkanı, Koronavirüs salgını konusunda ‘Dua edin’ tarzında konuştu. Dua etmek manevi bir değer ve güç katmakla birlikte, açıklamamda yazdığım gibi bedene bir faydası yok, aşı değil, ilaç değil tedavi etmez. Türkiye’de AKP hükümetinin ilk yılında, 2002 başlarında İmam Hatip öğrencisi 70 bin civarı iken 2015’li yıllarda bu sayı bir milyona ulaştı. Bizim doktora, öğretmene, eğitimciye ihtiyacımız var. Onlara daha fazla önem verilmesi gerekir.

KORUYUCU SAĞLIK ÖNEMLİ

Sağlık bütçesi 2019’da planlandığı gibi 48 milyar lira civarı ama bütçeden, kişileri hastalanmaktan, yaralanmaktan, sakat kalmaktan ve erken ölümden korumak amacıyla, kişiye yönelik olarak yapılan bağışıklama, ilaçla ve serumla koruma, erken tanı, aile planlaması, beslenme durumlarının iyileştirilmesini sağlamak için gıda güvenliği ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılması, sağlık eğitimi gibi işler ile fiziki, biyolojik ve sosyal çevredeki olumsuz koşullardan kaynaklanan sağlık sorunlarını önlemek amacıyla çevreye yapılan müdahalelerle ifade edilen koruyucu sağlık hizmetine ayrılan tutar bu hizmetler için yeterli değil. Şu örneği verecek olursak daha iyi anlaşılacaktır. 2019 Sağlık Bakanlığı bütçesinden koruyucu sağlık hizmetleri için kişi başına düşen tutar 12 TL civarındadır. Oysa Diyanet bütçesi ile kıyaslandığında, tüm ülke nüfusunun Sünni Müslüman olduğu varsayılsa dahi, kişi başına 126 TL’den daha fazlası düşmektedir. Hepimizin en fazla ihtiyacı olan koruyucu sağlık hizmeti. Buraya kaynağın daha fazla ayrılması lazım. Bu bütçe tatmin edici şekilde sürdürülmüş olsa idi bugün Koronavirüs ile mücadelede işimiz daha kolay olacaktı. Ülkede toplam 84 tıp fakültesi varken 5 bin 138 adet imam hatip okulu var. 85 bin cami, 102 bin din görevlisi var. Her yıl mezun olan imam sayısı ise 60 bin. Oysa bizim doktorlara ihtiyacımız var. Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi 58 milyar lira. Bin 250 hastanemiz, 107 bin de doktorumuz var. Bu sayıya her yıl 9 bin mezun yeni doktor eklenirken; mevcut durumda doktor açığı ise 105 bin! Ben sosyal medya paylaşımımda da aktardım: Güzel ülkem sağlığını çok ihmal etmiş, dua bedeni tedavi etmez!”

‘RAHATLATAN AÇIKLAMA’

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Koronavirüse ilişkin 13 maddelik çözüm önerisi maddelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu sorun, tüm toplumun sorunu. CHP olarak bu konunun dışında kalmamız söz konusu olamaz. Bu işin bir de ekonomik tarafı var. Halk işe gidemiyor aybaşında kiralar ve şahsi giderler gelecek. Baktığınızda harcamaların başını alıp gittiğini görüyoruz. Hangi bütçe ile neyi karşılayacaksınız? Bu çerçevede baktığınızda Genel Başkanımızın en azından bu virüs ortamının yarattığı kaosu giderecek ekonomik iyileştirme yönünde açıklaması oldu. Hükümetten talebimiz şudur; Suriye’ye askerlerimiz gitti ve sanki oradaki askerler bizim çocuklarımız değil gibi bizi konunun dışında tuttular ve bizi de bu sürece katmaları gerekiyor. Şu anda dışarıda %50’ye yakın oranda hükümete oy vermeyen bir yapı var. Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu iş birliği önerdi. Özellikle ulusal konuda hükümetle aynı masaya oturup bu önerilerin de dikkate alarak hayata geçirilmesi lazım. Sayın Genel Başkanımızın da açıklaması şahsi bir açıklama değil, toplumun tüm kesimlerini rahatlatacak bir açıklama.

‘TEDBİR ALINMALI’

Diyelim ki sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Herkesi ekonomik bir kriz bekliyor. Bu konuda düşünceleriniz neler?

Sokağa çıkma yasağı demek hayatı olağan akışını tamamen bitiriyorsunuz demek. Sokağa çıkma yasağı koyduğunuz zaman bunun her türlü ihtiyaçların karşılanması için yerine bir şey koymak gerekiyor. Genel Başkanımız da birçok öneri açıkladı ve çalışanların giderlerini karşılamanız lazım ya da gıda desteğinin karşılanması lazım. Her yaşta herkesin, özellikle yaşlılarımızın ve kronik hastalarımızın evde kalma konusunda hassasiyet göstermesi gerekir. Bu virüs de geçecektir. 200 milyon insanın öldüğü büyük veba kara ölüm yaklaşık beş yıl sürdü. 1918’de 50-100 milyon insanın öldüğü İspanyol Gribi 18 ay sürdü. Son 20 yıl içinde yaşanan sars, ebola, kuş gribi gibi salgınlar çok daha kısa sürede bitti. Bugün itibarı ile Çin’e baktığımızda enfekte hasta sayısı 80 bin, Çin’de ölümlerin %70’inin yaşandığı Wuhan’da 67 bin enfekte, 3 bin 160 ölüm vardı. Virüs artmadığı gibi 61 bin virüslü hasta iyileşti. 4 bin 300 enfekte hasta kaldı. İtalya’daki durum farklı burada virüsün artmasının ana sebepleri yaşlı nüfus ve geç alınan tedbirlerdir. Görülen şudur ki; hastalık kısa sürede tedavi ediliyor, korkacak bir şey yok, sadece tedbirlerin herkes tarafından dikkatle alınması ve virüsü çoğaltacak ortamlarda bulunulmaması yani evde kalınmasında büyük yarar vardır. Diğer önemli olan da bu durumun emperyal güçler tarafından ya da ülke içinde farklı fırsatlara dönüştürülmemesidir.

‘TİCARETİ KOLAYLAŞTIRACAK TEDBİRLER İSTİYORUZ’

Siz de bir iş adamısınız, Koronavirüs ile ilgili hükümetten beklediğiniz tavır ve tedbir nedir?

Kendi iş yerimizde hemen bir ateş ölçer aldık ve sabah akşam işçilerimizin ateşlerini ölçüyoruz. Nanoteknoloji ile üretilmiş bezlerden maskeler aldık ve mümkün olduğunca birbirlerine yakın çalıştırmıyoruz çalışanlarımızı. Belirli aralıklarla çalıştırıyoruz. Her fırsatta ellerini yıkamalarını sağlıyoruz. Bunun gibi talimatlar verdik. Çalışma sürelerini kısa çalışmaya döndürdük. Hükümetten de beklediğimiz yeterli düzeyde ticareti kolaylaştıracak tedbirler alınması; SSK primlerinden, vergi ödemelerinden tutun, işçi maaş ödemelerine ve birçok şeye kadar çözüm üretilmesi ve destek verilmesi lazım. Zaten CHP mutfağında hazırlanan ve Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı 13 madde istenilenleri karşılayacak ve alanı rahatlatacak tedbirlerdir.

Editör: Haber Merkezi