İZ GAZETE - Ekonomideki kötü gidişata ve zamlara dikkat çeken CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Erdoğan'a yüzde 26, Bülent Arınç'ın da içinde olduğu Yüksek İstişare Kurulu üyelerine yüzde 40 zam yapıldı. Bağ-Kur ve SGK emeklilerine yüzde 5, memur emeklisine yüzde 6 zam. Genelde saraya para var, memura, emekliye, işçiye para yok” dedi.

Beko'nun DİSK Emekli-Sen üyeleriyle Meclis'te yaptığı konuşmada şu taleplerde bulundu;

Tüm kurul ve kurumlarıyla yerleşmiş; ileri demokrasi koşullarında bir yönetim anlayışı talep etmektedir

Ülke sınırları içerisinde ve komşu ülkelerle barış içinde bir yaşam talep etmektedir

Zira anti-demokratik uygulamalardan ve savaştan etkilenenlerin başında emekliler/yaşlılar gelmektedir

Emekliler yaşanabilir bir çevre, korunan bir doğa, yaşlarına uygun bir şehir planlaması talep etmektedir. Bundan sonraki yaşamlarını geçirecekleri, nefes alınabilecek; yaşları itibariyle rahat hareket edebilecekleri alanlar talep etmektedir.

Emekliler ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti talep etmektedir

Yıllarca artı değer üreten; ülkenin kalkınmasına katkı sunan yaşlı emekçiler; bundan sonraki yaşamlarını sağlıklı geçirmek istemektedir

Bu anlamda her türlü sağlıkta katkı payı ve ilaç ödentilerinin kalkması gerektiğine inanmaktadır

Emeklilerr insanca yaşayabilecekleri bir ücret talep etmektedir

Bu nedenle en düşük ücretin Temmuz 2019 itibariyle -dul ve yetim aylıkları dâhil- net 2.500 lira olmasını; bundan sonraki ücret artışlarının ise bilimsel olarak; enflasyon artışı ile birlikte milli gelir artışından pay verilerek hesaplanmasını talep etmektedir

Bankaların en yoğun müşterisi olarak banka promosyonlarını alabilmek için yıllarca mücadele etmiş; ancak kazanılmış olan bu mücadele sonucu komik ödentilerle karşı karşıya kalmıştır. Bu anlamda banka promosyonlarının fiili çalışan kamu emekçilerinin altında olmaması gerektiğine inanmaktadır

Yine yılda iki kez verilmesi uzun uğraşlar sonucu hükümete kabul ettirilen ikramiyelerin 2019 Ağustos ayında kutlayacağımız Kurban Bayramı için 1.750 lira olmasını ve her yıl asgari ücret artışı tutarında arttırılmasını talep etmektedir.

Beko konuşmasını şöyle sürdürdü; "Bugün asgari ücretle çalışan bir işçiye, emekli olduğunda 850 lira gibi açlık sınırı altında bir maaş bağlanacak. Üstelik ne yazık ki; ülkemizde bugün 12 milyon emeklinin 8 milyonu açlık sınırı altında ücret alıyor. Geri kalanı ise yoksulluk sınırı altında yaşıyor. 5 milyon emekli ikinci bir işte çalışıyor veya iş arıyor. Türkiye’deki 12 milyon emeklinin ekonomik, demokratik, siyasi ve sosyal haklarını korumak adına Avrupa’da olduğu gibi sendikalı olmalarının gerekliliği açıktır. Avrupa standartlarında anayasal hakları olan, sendikal hak ve özgürlüklerin çalışanların emekli olduktan sonra da devam etmesi ve grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklarının olabilmesi için hazırlamış olduğumuz ve TBMM Başkanlığına sunduğumuz kanun teklifi bu nedenle çok önemlidir. Bu noktada TBMM Başkanlığına sunmuş olduğum kanun teklifi ile de ilgili kısaca bilgi vermek isterim. Yaşadıkları süreçte, insanca yaşamanın yolunun örgütlenmekten geçtiğinin farkında olan emekliler, ilki 1995 yılında, DİSK öncülüğünde kurulan Konfederasyona bağlı, Emekli -Sen olmak üzere, birçok sendika kurmuşlardır. Bunların birçoğu halen faaliyette olsa da, emekli sendikalarının statüsü ile muhataplarla ilişkilerine ilişkin kanuni düzenleme olmadığı için, üyelerini temsil edememekte, ülkeyi yönetenlerle görüşmeler yapamamakta ve üyeleri adına hukuki yollara başvuramamaktadırlar.

Bugün Avrupa’da emeklilerin sendikalaşması yıllardan beri değişik biçimleriyle devam etmektedir. Avrupa ülkelerinin emekli sendikaları, Türkiye’den Emekli -Sen’inde üyesi bulunduğu, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) bağlı Emekli ve Yaşlı Sendikaları Federasyonu (FERPA) bünyesinde faaliyet yürütmektedirler. Ülkemiz bu gerçeklere yüz çeviremez. Zira bu tarihsel ve toplumsal olduğu kadar hukuksal bir zorunluluktur.

Sonuç olarak; her bireyin kendi maddi ve manevi varlığını korumak ve geliştirmek için siyasal, ekonomik ve toplumsal alanlarda örgütlenme hakkı hem, ulusal hem de uluslararası düzenlemelerle güvence altına alınmıştır. Emekli sendikalarına ilişkin iç hukuk düzenlemelerinin yapılmamış olması, fiilen kurulmuş ve kurulacak olan emekli sendikalarının idarenin keyfi ve hukuk dışı uygulamalarına maruz kalmalarına sebep olmaktadır. Bu tutumlar Türkiye’yi uluslararası yükümlülüklerini ihlal eden ülke konumuna düşürmekte ve uluslararası platformlarda zor durumda bırakmaktadır. Bunun yanı sıra gerek ülkemizin geldiği nokta, demokratik hak arama kanallarının açık tutulmasını zorunlu kılmaktadır. 1995 yılından bu yana, gerek idari, gerekse adli yargıda kurulan emekli sendikaları lehinde verilmiş birçok mahkeme kararı bulunmaktadır. Tüm bu ulusal ve uluslararası belgeler ile ülkemizin geldiği nokta, demokratik hak arama kanallarının açık tutulmasını zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla sunmuş olduğumuz bu kanun teklifinin hızlıca görüşülüp kanunlaşması çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki; İnsanca yaşamak emeklinin de hakkıdır. Sadaka talep etmiyorlar, haklarını istiyorlar

Editör: Haber Merkezi