Cengiz Aldemir/ANKARA - 12 Eylül Faşist Darbesi’nin üzerinden 41 yıl geçmesine rağmen etkilerinin hâlâ sürdüğünü, acıların dinmediğini ve devam ettiğini vurgulayan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko konuyla ilgili İz Gazete'ye değerlendirmelerde bulundu. Beko, 12 Eylül 1980 faşist darbesinin, birçok faktörün bir bileşkesinin ürünü olduğunu belirterek, "İthal ikameci sermaye birikim 

rejiminin gerek içsel gerekse de dışsal birtakım dinamikler nedeniyle tıkanması, iktisadi kriz, iktidar bloku içerisinde 

fraksiyonlar arasındaki çelişkilerin artması ile iktidar blokunun dağılması, işçi sınıfının politizasyonu ve artan eylemliliği, ülkede baş gösteren siyasal bunalımın derinleşmesi ile birlikte bir hegemonya ve temsil bunalımının da ivme kazanması, küresel kapitalizmin yaşadığı yapısal kriz neticesinde, neoliberal yeniden yapılanma sürecine Türkiye’nin entegrasyonudur" dedi.

TÜRKİYE OMURGASIZ BIRAKILDI

12 Eylül faşist ve gerici darbeyle, devrimci güçleriyle, sendikalarıyla, grevleriyle, işçi-emekçi direnişleriyle 12 Eylül öncesinin önemli bir unsuru olan sınıf muhalefetini yok etmek olduğunu belirten Beko, "Faşist cunta ile tasfiye edilen dinamiklerin başında işçi sınıfı geliyordu. İşçi sınıfı ülkenin omurgasıydı ve deyim yerindeyse Türkiye omurgasız bırakıldı. Açılan boşluğa yıllarca faşizmin çeşitli versiyonlarıyla, dinci-milliyetçi siyaset pompalandı ve bugüne gelindi" dedi.

AKP, 12 EYLÜLÜN SONUCUDUR

12 Eylül faşist darbesinin başlattığı sürecin "sürekli karşı - devrim" içerdiği ve AKP anlayışının iktidara hazırladıklarının açıkça görüldüğünü vurgulayan Beko, darbeden sonrası ortaöğretimde zorunlu din dersi uygulamasının başlatılması, generallerin Kuran'dan ayetler okuması, gerici örgütlenmelere ve cemaatlere müsamaha gösterilmesi bu politikanın ürünleri olduğunu belirterek, "AKP, bu süreci nihayete erdirerek, gerici bir siyasal oluşum olarak iktidar olmayı başardı. Darbecilerin 12 Eylül’de Türkiye topraklarına ektikleri tohumlar, AKP döneminde meyve verdi. Rabıta örgütü paralarıyla imamlar yurt dışında "sivil" eğitimden geçirildi.

Cumhuriyet'in yetiştirdiği tüm ilerici değerler ve Atatürkçüsünden en sol cepheye kadar yüz binlerce insan işkenceden geçirilip "alan temizliği" yapıldı. AKP de onun bir uzantısı, bir sonucudur" ifadelerini kullandı.

ÜLKENİN HER ŞEYİNİ SATTILAR

AKP döneminde, cuntacı generallerin, Turgut Özal'in rüyasında göremeyeceği, Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmeletine tanıklık ettiğini anımsatan CHP'li Beko, "Otoyollardan,  derelere, Şeker, tank-palet fabrikalarından, ormanlara kadar ülkenin satılabilecek her şeyi satıldı. AKP, "darbe karşıtı" olduğu argümanını en çok anayasa başlığında kullanıyor. Ancak burada da görülüyor ki 12 Eylül’ü yapanlar ile AKP arasında tam bir tutarlılık var: Darbeciler, o yıllarda topluma egemen olamayan burjuva siyasetçilerinden iktidarı emanet aldı. 1980 Anayasası da bu sürecin mantığına uygun olarak hazırlanmış ve baskıcı bir nitelik taşımıştır. AKP döneminde yeni bir Anayasanın yapımı çalışmalarına girilmesi ise yine piyasa düzeni, patron yanlısı kapitalist anlayışın ihtiyaçları ile ilgilidir. Tek adam döneminde bu emanet geri alınmak istenmekte, piyasa baskısı bu sefer sivil otoritenin mutlak hakimiyeti ile yürütülmek istenmektedir! Bugün yaşadığımız bütün olumsuzluklar 12 Eylül faşist cunta yönetiminin sonucudur. Tek adam yönetimi bugün yıllar önce verilen görevi yerine getirerek ülkeyi bitirme çabası içindedir" söz ile tepkisini dile getirdi.

EN BÜYÜK DARBEYİ İŞÇİ SINIFI YEDİ

12 Eylül 1980 Askeri Darbesinin En Büyük Mağdurunun İşçi Sınıfı olduğunu söyleyen eski DİSK Genel Başkanı Kani Beko, "Ülkemiz Demokrasisini kesintiye uğratan ve en büyük darbeyi işçi sınıfının haklarına vuran 12 Eylül faşist darbesi, toplumsal muhalefetin en güçlü temsilcileri olan sendikaları ve onların üyesi olan işçi kesimini vurdu. Öncelikle 12 Eylül sabahı işçi konfederasyonları DİSK tümüyle kapatıldı. 12 Eylül emeğe karşı sermaye darbesidir. 12 Eylül darbesinin sendikal alandaki temel hedefi DİSK oldu. Darbe ile DİSK’in faaliyetleri 11 yıl durduruldu. DİSK’e kapatma davası açıldı ve DİSK yönetimi idamla yargılandı. 12 Eylül, Türkiye tarihine kanlı ve kara bir dönem olarak geçti.

DARBE SOSYAL HAKLARI ORTADAN KALDIRDI

12 Eylül aynı zamanda, 24 Ocak 1980 kararları ile başlayan iktisadi rota değişikliğinin, sosyal devleti ve sosyal hakları ortadan kaldırmak amacıyla kabul edilen neoliberal ekonomik politikaların bir dirençle karşılaşmadan uygulanabilmesi için yapılmıştır. Bu nedenle 24 Ocak kararları ve 12 Eylül askeri darbesi madalyonun iki yüzü gibidir. Ülkeyi kaostan kurtaracak şey  darbeler değil, demokrasi ve hukuktur. Ne askeri ne sivil darbe, yaşasın tam  demokratik bağımsız Türkiye diyorum!"

Editör: Haber Merkezi