TUGAY CAN / İZ GAZETE - Basın toplantısında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, ülkemizde AKP iktidarının uygulamaları sonucunda paraya dayalı, ranta dayalı, sermayeye dayalı ekonomi politikaları sonucunda, ülkemizin girmiş olduğu ekonomik bir darboğaz söz konusu. Türk lirası son bir haftada yaklaşık yüzde yüze yakın bir değer kaybetti. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman ülkemizde darboğazdan çıkılması için çözüm önerilerini, ekonomik reçeteleri sunduk. Ancak iktidarın yabancı sermaye gruplarıyla olan politikaları sonrasında, Cumhuriyet ile yaşıt Cumhuriyet ile eşdeğer fabrikalarımızın satılması da dahil olmak üzere, sanayinin tarımın bir bir yok edilmesi sonucunda buralara geldik. Hamaset dolu nutuklar yerine, aklın, bilimin, ekonomi biliminin rehberliğinde somut adımlar atılması gerekiyor.” diye konuştu.

“Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken bir hedefi vardı.” diyen Yücel, “Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık da mümkün değil. Dolayısıyla bizim Cumhuriyet Hak Partisi olarak hedefimiz ve mücadelemiz, ekonomik bağımsızlık siyasal bağımsızlık ve tam bağımsızlık.” ifadelerini kullandı.

Basın toplantısında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi İzmir milletvekili Tacettin Bayır, “Dolar bir türlü hızını alamıyor. Yükseldikçe ulus olarak biz fakirleşiyoruz. İnsanlar yarınlarından endişeli. Bu durumda doğal olarak, ‘’Türkiye’de dolar neden yükseliyor?’’ Sorusunu soruyoruz.” dedi.

"FATURA EN GÜNAHSIZ KESİM OLAN EMEKÇİLERE YIKILAMAZ"

Hükümetin ekonomik krizi, İzmir’de ev hapsinde bulunan Rahip Brunson’a ve Türkiye’de tutuklu bulunan 15 Amerikalı ’ya bağladığını ifade eden Bayır, krize yol açan nedenini 16 Yıldır Türkiye’yi yönetenlerin izlemiş olduğu yanlış dış politika olduğunu vurguladı. Bayır, “Papaz olayı zaten çöküntüye gitmekte olan Türk ekonomisi için sadece bahane oldu. Krizi belki biraz tetikledi, o kadar. Gelinen nokta da; dün yediğimiz hurmalar, bugün ekonomimizi tırmalıyor. Bunun faturası; en günahsız kesim olan emekçilere, emeklilere, vatandaşımıza yıkılamaz.” diye konuştu.

KRİZİN NEDENİ YANLIŞ POLİTİKALAR

Türk Lirasının değer kaybetmesinin sebeplerini sıralayan Bayır, şöyle konuştu;

“Türkiye ekonomisinin büyümesi doğrudan yatırımlarla değil, sıcak paraya bel bağlanmasıyla sağlandı. ABD’nin 2008 krizinin ardından varlık alım programını başlatmasıyla dünyadaki dolar bolluğu ülkemize de uğradı. Ülkemizdeki şirketler ucuz döviz bolluğunu kullanarak, hesapsızca, 220 Milyar Dolar borçlandılar. Hükümetin yanında olan şirketlerin büyük bir çoğunluğu rant peşinde koştu. Yandaş müteahhidin ekonomisi büyüdü, halkın kazancı olduğu yerde saydı. Rant peşinde olmayanlar da, kredi borçlarını ödeyemez hale geldi. Yarını, artık kimse göremiyor.”

“CARİ AÇIĞI KONTROL EDECEK POLİTİKALAR GELİŞTİRİLMELİ”

Bugün yaşanan ekonomik krizi 2001 krizi ile bağdaştırmanın doğru olmayacağını söyleyen Bayır, “Yaşanan bu kriz gelip geçici değil! 2001 krizinden tek farkı, orada olay bir gece de oldu ve bitti. Burada ise, olay bir gece de olmuyor, zamana yayılıyor. Suyun içindeki kurbağa misali alıştırılarak yavaş yavaş haşlanıyoruz. Suyun ısı derecesi artıyor, yanıyoruz. Ülkemizi yönetenlerin uyguladığı dış politika ve Amerika’nın faiz artış sürecine girmesiyle sıcak para ülkemizden çıkmaya başladı. Türk Lirası değer kayıpları yaşamaya başladı. Yapılan tüm uyarılara rağmen, cari açığı kontrol altında tutacak politikalar geliştirilemedi.” ifadelerini kullandı.

"ÇİFTÇİLER TOPRAĞINA KÜSTÜRÜLDÜ"

Bu süreç içerisinde çiftçinin de zor duruma düştüğünü vurgulayan Bayır, "Ülkemiz dış ticarette ithalata bağlı bir hale getirildi. Bir zamanların Tarım ülkesi olan Türkiye, buğdayı samanı bile ithal eder hale geldi. Çiftçi traktörüne mazot alamadı. Toprağını ekemedi. Ektiğini satamadığı gibi, sattığı ürünlerini de maliyetinin altında vermek zorunda kaldı. Çiftçiler, toprağına küstürüldü." şeklinde konuştu.

“YABANCI YATIRIMCI ENDİŞELİ”

24 Haziran seçimleri öncesinde iktidarın, “Merkez Bankası bağımsız olacak” taahhüdünde bulunduğunu hatırlatan Bayır, “Buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadını ekonomi yönetimine getirmesiyle küresel sermaye ile sürdürülen ittifak dağıldı. Merkez bankalarıyla ilgilenen dünyadaki bütün çevreler, bugün Merkez Bankası’nın bağımsız olmadığını biliyorlar.” dedi.

Yabancı yatırımcının ülkeyi hiçbir açıdan güvenli bulmadığı için gelmek istemediğine dikkat çeken Bayır, “Ülkemizdeki yabancı yatırımcılarda geleceğinden endişe duymaya başladılar. Duydukları endişeden kaynaklı, fabrikasını kapatıp, bunu da dolara çevirerek ülkesine geri dönüyor. Ülkemizde dolar böylelikle azalıyor ve Türk parası değer kaybetmeye başlıyor.” İfadelerini kullandı.

Bayır sözlerini şöyle sürdürdü;

“Bu durumda halkımıza yansıyor. İnsanlar fakirleşiyor. Emeklinin aldığı maaş yarı yarıya düşüyor. Tüketimde her şey dolarla olduğu için Doğalgaz, Elektrik gibi genel ihtiyaçlarımıza gelen zam, vatandaşlarının harcamalarının azalmasına sebep oluyor ve bütçeleri daralıyor. Diğer taraftan da sanayicilerimiz ürettikleri ürünleri, dış politikamızdaki kötü ilişkilerden dolayı ihraç edemiyor. Sanayicimiz ürettiğini satamadığı için küçülmeye gidiyor. Yanında çalıştırdığı işçiyi işten çıkartıyor. İşsizlik daha da artıyor. Döviz girdisi azalıyor ve bunların tamamı, dış borcumuzun faizini ödemekte bize sıkıntı yaratıyor.”

“240 MİLYAR DOLARA İHTİYAÇ VAR”

“Türk Lirası, Dolar karşısında mum gibi eriyor. Öyle bir noktaya getirdiler ki, borç borçla kapanmıyor. Borcun faizini ödemek için de borçlanmak zorunda kalıyorlar. Bu sebeptendir ki, 2002’den bugüne kadar olan dış borcumuz katlanarak büyüyor. Türkiye’nin yaptığı ihracatta da gelir dengesi bozuluyor. Bu anlamda yabancı sermayenin tekrar Türkiye’ye gelişini sağlayabilmek ve mevcut yabancı sermayenin Türkiye’den çıkışını engelleyebilmek için yatırımcılara güvence vermek gerekiyor.”

“Türkiye’deki üretici ihracat yapabilmek adına bankalardan döviz kredileri kullanıyorlar. Döviz yükseldikçe, borcunu ödemekte zorlanıyor. Bugün bu borçların kapatılması için, 240 Milyar Dolara ihtiyaç var.”

“GÜNDE 38 İŞYERİ KAPANIYOR”

Yapılan araştırmalardan örnekler veren Bayır, “Günde 38 işyeri kapanıyor. İş yerleri birer birer iflaslarını açıklıyorlar. Son bir buçuk yılda kapısına kilit vurulan işyeri sayısı 20 bin 607’ye ulaştı. Bu yılın başından itibaren de iflaslar yüksek hızla devam ederken, sadece Ocak ayında, 2 bin 417 şirket kapandı. Böylece 2018 yılının ilk altı ayında 5 bin 906 işyerinin kapısına kilit vuruldu.” diye konuştu.

Temmuz ayındaki enflasyon artışı, bir önceki aya göre yüzde 0.55 olduğunu belirten Bayır, . “1603 lira olan asgari ücret, yılbaşında 424 dolar iken, bugün 235 dolara kadar indi. Enflasyon artışına bağlı olarak elektrik ve doğalgaz başta olmak üzere, temel gıda ve tüketim ürünlerine yüzde 9 ile - yüzde 50 arasında zam yapıldı. Türk lirasının bir yılda yüzde 50 oranında değer kaybettiği bir dönemde, işçi, memur ve emekli maaşlarına ilk altı ayda yüzde 4, ikinci altı ayda ise yüzde 3.5 zam yapılması halkımızı açlık ve sefalete sürüklüyor.” ifadelerini kullandı.

“UYGAR BİR ÜLKEDE…”

Bayır sözlerini şöyle sürdürdü; "Geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan, hedeflerini açıkladı. Hedefleri; yardım götürdükleri 600 bin aç insan sayısını, 800 bine çıkarmakmış. Uygar bir ülkede hedef ancak ve ancak 600 bin aç insanı açlık düzeninden kurtarmak olmalıdır. Türk Lirasının değeri, bir günde %24,5 düştü."

"İLAÇ KRİZİ DE KAPIDA…"

Kur artışı nedeniyle ilaç depolarındaki stoklar azaldığına dikkat çeken Bayır, “ İlaç firmaları ilaçları piyasadan çekmiyor fakat ilaçları limitli bir şekilde dağıtıyorlar. Bu da arz talep dengesini karşılamıyor. Stokların azalmasıyla ilaç zamları da yakında gelecektir. Özellikle ithal ilaçlarda sıkıntılar yaşanabilir.” dedi.

“İZMİR’DE Kİ YABANCI SERMAYE DE KAÇIYOR”

İzmir’de bulunan yabancı sermayeden de örnekler veren Bayır şunları söyledi;

“Avusturya merkezli MM Süperpak Ambalaj'ın, İzmir'in de aralarında bulunduğu 3 şehirde faaliyet gösteren Süperpak Ambalaj Sanayii ve Ticaret A.Ş. fabrikalarında üretim durduruldu. Şirket temsilcileri ile işçilerin bağlı olduğu sendika olan Türk-İş'e bağlı Selülöz-İş Sendikası arasında süren toplu iş sözleşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine başlanılan grev halen sürmektedir. İzmir Gaziemir’de yer alan, Ege Serbest Bölgesi’ndeki Amerikan fon şirketine ait 3 bin işçinin çalıştığı Delphi fabrikası, 2019’da üretim yapmayacaklarını açıklayarak, kademeli olarak işçi sayısı 100’e düşürdü. Bu gibi daha birçok yatırımcı ardına bile bakmadan fabrikalarını kapatıp kaçmaya başladı.”

EKONOMİK SORUNU NASIL AŞABİLİRİZ?

“Geldiğimiz noktada yaşanan sorunu, günlük pansuman tedbirlerle, halının altına süpürmekle çözemeyiz. Ülkeye güveni yeniden tesis edecek, kapsamlı bir ekonomik programın ivedilikle ortaya konulması gerekmektedir. Daha güçlü bir Türkiye için, eğitimden, hukuka, halkçı, sosyal kalkınma, sosyal adalet ve eşitliği ortaya koyabilecek yepyeni bir kalkınma programına ihtiyacımız var. Sadece salt sorunu tek başıma çözerim anlayışı ile hareket etmek, ülkeyi uçurumdan aşağı fırlatmakla eşdeğerdir.” şeklinde konuşan Bayır, ekonomik sorunu aşmak için önerilerini şu şekilde sıraladı;

Yapılması gereken en önemli işlerden birisi devlette liyakat sisteminin yeniden inşa edilmesidir.

Merkez Bankası’nın bağımsız olmalıdır. Merkez Bankası, bugünkü Siyasi otorite yüzünden bağımsız karar alamıyor.

Üretim öncelikli bir planlama politikasına ihtiyacımız var. Üreterek güçlenebiliriz. Bugün tarımda, sanayide ve her alanda üretmeyen bir Türkiye var.

Dış Politikamızı düzeltmeliyiz. 2002 yılında komşularımızla sorunumuz yokken, geldiğimiz süreçte sorun yaşamadığımız neredeyse tek bir ülke yok. Hamaseti bir yana bırakmalıyız. İktidarıyla, muhalefetiyle tüm kesimlerin ortak milli söylem içinde olması gerekmektedir.

Dolar esas alınarak yapılan ihaleler, süratle Türk Lirası’na dönüştürülmelidir.

Yönetenler hukukun üstünlüğünü teminat altına almalıdır. Önce kendi vatandaşımızın yeniden güvenliği sağlanmalıdır. Hak ve özgürlüklerin gasp edildiği bir ülkeye, yabancı vatandaş niye gelsin ve yatırım yapsın?

İsraf ekonomisine son verilmelidir. İktidar, tasarrufa önce kendilerinden başlamalıdır. İlk önce kamudaki lüks araba saltanatına son vermeli, ekonomiyi düzeltme konusunda kararlı iseler, Saraydan başlayarak israfa son vermelidirler. Yoksa karanlık günler, bizleri beklemektedir.

"SADECE KENDİ ZÜMRELERİ ZENGİNLEŞTİ"

Basın toplantısında konuşan bir diğer İzmir milletvekili Bedri Serter ise, "Her şeyin başı üretim ve planlama. Bu hükumet 16 yıldır sadece inşaat, beton, demir ve nakit dolar ve Euro üzerinden hareket ederek insanları zenginleştirdiğini zannetti. Fakat sadece kendi zümreleri zenginleşti. Büyük kitleler, açlık ve sefalet içerisinde. Bizim çıkış noktamızın Türkiye toprakları içerisinden olması gerekir. En önemli nokta, Tarımsal sanayi. Tarımı sanayi ile birleştirmeliyiz. Türkiye üç bir yanı denizlerle çevrili, her noktası inanılmaz verimli topraklara sahip bir yer. Bunların geliştirilmesi, kalkındırılması, bilim ve teknoloji ile fabrikalarla birleşerek ayağa kalkması gerekiyor. Evimizin içinde bu ürünler varken, dışarıdan buğday, arpa, yulafı ithal etmek bir hükumet için acizliktir." diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi