CHP İzmir İl Örgütü, milletvekilleri ile Karaburun’da sahaya indi. Esnaf ve vatandaşlarla bir araya gelmeyi planlayan İl Örgütü sahaya inmeden önce bir basın açıklaması gerçekleştirdi .Açıklamada CHP İzmir Milletvekilleri Tacettin Bayır, Kani Beko, Sevda Erdan Kılıç, Özcan Purcu, Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan ve CHP Karaburun İlçe Başkanı Erdal Subaşı da yer aldı. 

Basın açıklamasını CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel yaparken, açıklamada Karaburun Kaymakamı hakkında soruşturma başlatılması için çağrı yapıldı. 

'SARAY'IN DÜNYASI BAMBAŞKA...'

Yücel açıklamalarında şu ifadeleri kullandı:

"Türk Lirası Teşvik Paketi olarak kamuoyuyla paylaşılan bir dizi kararların, aslında Türk Lirasında istikrar sağlama hedefiyle değil, halkın alın teriyle biriktirdiği 3-5 kuruşunu da cebinden almak için uygulandığını, bugün BDDK verileriyle daha net görüyoruz. Kamu bankaları eliyle piyasaya sürülen dövizin “kimin talimatıyla satıldığı” ve “kimler tarafından ucuza toplandığını araştırmak için” Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu’nun araştırma önergesi AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedilmiş, “20 Aralık Finansal Kumpası” örtbas edilmeye çalışılmıştır. Cumhuriyet tarihinin en büyük finansal operasyonu uygulanarak 18 liradan 11 liraya gerileyen doların kimler tarafından satıldığı ve toplandığı er ya da geç gün yüzüne çıkarılacak ardından, bu büyük servet transferinin sorumluları halka hesap verecektir.Tüm ekonomik sorunların yanı sıra, ülkeye sirayet etmiş liyakatsiz ve partizan yönetim anlayışı, ahlaki erozyon, torpil, kayırmacılık gibi unsurlar milyonlarca gencin gelecek kaygısıyla umudunu tüketmekte ve onları başka ülkelerde hayat kurmaya yöneltmektedir.  KPSS’ye giren milyonlarca öğretmen adayının atamalarında yaşadığı skandallar, liyakatsiz yönetim anlayışının en net delilleri olarak kamuoyunun bilgisindedir. Anadolu’da yaşayan insanların, bir umut kapısı olarak gördükleri devlet memurluğu, birçok ailenin evlatları için kurduğu hayalidir. Ancak, devletin yaptığı sınavlarda dahi yolsuzluk yapmak, AKP hükümetiyle birlikte tanıştığımız bir garabet olarak tarihe geçmiştir. Son derece yüksek puanlar alan, dereceye giren öğretmen adaylarının sözlü mülakatlarda kasten 60 puanın altında not verilerek tercih yapma hakkı ellerinden alınmış ve gençlerimizin gelecekleri çalınmıştır. Yine, ülkede TÜİK’in tüm rakam oyunlarına ve baskılamalarına rağmen yüzde 36.8 çıkan enflasyon, gıda ürünlerine, akaryakıta, elektrik ve doğalgaza gelen yüzde yüzleri geçen zamlar, Emekliyi görmezden gelerek “2.500 lirayla geçin” diyen bu iktidarın tükenmişliği açıkça ortaya sermektedir. Saray çevresi ve “çok yaşa padişahım diyen yandaşlar” 3’er 5’er yerden ayrı ayrı maaş alırken, Erdoğan’ın çok sevdiği çay simit hesabına göre bile, aylık gıdaya parası yetmeyen emeklileri açlığa mahkum eden zihniyetten ve kendi aylık maaşını 100 bin liranın üstüne çıkaranlardan, emeklilerimiz adına hesap soracağımız seçim günü yakındır. Türkiye’de toplumun tüm kesimleri yoksulluk ve açlıkla mücadele ederken, işsizlik ve adaletsizlik her geçen gün artarken, ne acıdır ki; Saray'ın dünyası bambaşka…  

'ANKETLERE BAKTIKÇA KORKUSUNU BÜYÜTÜYOR'

31 Mart yerel seçimlerinde önemli büyükşehir belediyelerini kaybeden AKP ve Erdoğan, kitlesini diri tutmak için torpil ve partizanlıkla devlet kademelerini doldurmakta ve devlet memuru olmak için liyakatin değil biat etmenin, tarafsızlığın değil partizanlığın gerekli olduğunu adeta yüksek sesle savunmaktadır. Günümüz iktidarı, anketlere baktıkça korkusunu büyütüyor, iktidar ellerinden kayıp gittikçe, yeni kumpaslara ve karalama kampanyalarına başvurmaktan çekinmiyor. İktidarı kaybetme günü yaklaştıkça kumpaslar artıyor.Türkiye’de işleri karıştırmakla, siyaseti ve toplumu germek ve kutuplaştırmakla ilgilenen ve AKP iktidarının yaptığı her şeyi “Allah’ın istediğini” söyleme gafletinde bulunan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, terör örgütü üyelerinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalıştığı iddiasıyla özel teftiş ekibi görevlendirmesi ve bu ekibin üyelerinden birini de AKP Mersin Milletvekili adaylarından seçmiş olması da, AKP iktidarının yıllardır uyguladığı karalama kampanyasının son ayağıdır. Böylesine önemli bir araştırmayı yapmakla görevli kurulun üyelerinin partizanca seçilmesi dahi, CHP’li belediyelere bir gözdağı verme çabasıdır. Bu görevlendirmeden sadakatin, AKP için ne kadar önemli bir kıstas olduğunu, önemli olanın hukuku, adaleti ve devleti korumak değil, koşulsuz saraya biat etmek olduğunu bir kez daha anlıyoruz.  

'MUHALEFETE SOKAK SUÇLAMASI YAPTILAR'

Yine yeni bir suni gündemin ve tuzağın ateşinin bizzat AKP Genel Başkanı tarafından yükseltilmek istendiğine, halkın sokağa çıkması için kışkırtılmaya şahit oluyoruz. Sayın Erdoğan, hiç gündemde yokken, hiçbir muhalefet lideri sokak çağrısı yapmamış, aksine tüm muhalefet liderleri halkı kışkırtmalara karşı uyarırken, kendiliğinden muhalefete sokak suçlaması yapmıştır. Bu, hem şahsının, hem de devlet mekanizmasının sağlıklı bir şekilde işlemesi açısından endişe verici ve sorunlu bir açıklamadır. 

''KAYMAKAM BELEDİYEMİZE TAHKİKAT YAPMAKLA GÖREVLENDİRİLMİŞ'

Karaburun’dan bir sokak mesajı vermek isterim. Evet, biz tüm halkımızla sokağa ineceğiz. Ama o gün seçim günü olacak! O gün, bu ülkenin 20 yıllık kötü kaderinin, kötü yönetilişinin ve AKP iktidarının sandıkta son bulduğu gün olacak. Sıklıkla söz ettiğimiz ve belediyelerimizin baskı altına alınmasıyla ilgili Karaburun’da da haksız, hukuksuz bir olay yaşanmakta. 31 Mart 2019’da aldıkları ağır yenilginin intikamını alma gayretiyle CHP’li tüm belediyeleri, baskı, kısıtlama, teftiş gibi araçları kullanarak hizmet edemez hale getirmeye çalışan AKP, ülke genelinde belediyelerimize yapılan haksız uygulamaların bir örneğini, Sayın Kaymakam eliyle Karaburun’da yapıyor. Karaburun Kaymakamı olan hanımefendi, nüfuzlu yakınlarının desteğini de alarak, adeta belediyemize tahkikat yapmakla görevlendirilmiş.  Yasalarla kendilerine verilmiş yetkileri, kamu adına kullanmakla yükümlü bürokratlar olduklarını unutanlar, ilçede bir korku imparatorluğu kurmak suretiyle, bir dizi akçeli işlere imza atmışlardır.  

'CANI SIKILDIKÇA TEFTİŞ DÜZENLİYOR'

Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Özel Çevre Koruma bölgesi ilan edildikten sonra, Mordoğan Çatalkaya mevkiinden tarım arazisi vasfında bir taşınmaz satın alan Kaymakam  arazisinde zeytin salamura tesisi ve ev yapmak için ilgili kamu kurumlarına yazılı başvuru yapmış, arazinin arsa statüsüne çevrilmeyeceği, kendisine izin verildiği takdirde bu taşınmazı amacı dışında kullanılmayacağına dair noter kanalıyla yazılı beyanda bulunmuştur. Gerekli izinleri nüfuzunu kullanarak kolayca aldıktan sonra “tesis ve ev” imarlı olarak vasfı değiştirilen bu tarım arazisini, ani bir kararla satışa çıkaran kaymakam hanımefendi bu işten büyük rant sağlamıştır. Canı sıkıldıkça CHP’li belediyelere teftiş, denetleme, polis baskını uygulamalarıyla nam yapmış Süleyman Soylu; basında yer alan bu durumu, ülkedeki partizan yönetimin eş-dost ve aile çiftliğine dönüştürdüğü kamu idaresinde, devletin malını koruması gereken kişilerin bu mallardan şahsi rant sağlamalarını daha ne kadar görmezden gelecektir?  

Karaburun Kaymakamı hakkında soruşturma başlatılmasını, derhal görevden el çektirilmesini ve Karaburun halkına yapılan bu haksızlığın giderilmesini bekliyor, tüm Karaburun halkı adına bu talebin takipçisi olacağımızı ilçe halkının hakkının yenmesine göz yummayacağımızı buradan bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyoruz. Son olarak şunu da ifade etmek isterim ki, bizlerin milletvekillerimizle birlikte esnaf, vatandaş, odalar, çiftçilerimizle bir araya gelmek onların dert ve sıkıntılarını dinlemek ve çözüm önerilerimizi anlatmak.

Editör: Haber Merkezi