CENGİZ ALDEMİR/ ANKARA- Hidroelektrik Enerji Santrallerinin; doğaya, çevreye, tarım alanlarına, insan ve canlıların sağlığına verdiği zararlar nedeniyle, Yenilenebilir enerji kaynaklarının (YEK) yeniden düzenlenmesi için kanun teklifi veren HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, Su kullanımının şirketlere verilmesi yüzünden halkın su kullanımının elinden alındığını söyledi.

TEİAŞ'ın, Eylül 2020 Kurulum Güç Raporuna göre, Türkiye'de 690 adet Hidroelektrik Enerji Santrali bulunduğunu ve inşa aşamasında olan, yapılması planlanan yüzlerce HES Projesinin bulunduğunu kaydeden Ekolojist Çepni, “Yenilenebilir enerji kaynakları (YEK), doğal gaz, petrol, kömür gibi fosil yakıtlara göre daha temiz, kapasitesi sınırsız, çevreye duyarlı olarak değerlendirilmekte, küresel ısınmayla, iklim değişildiğiyle, çevre kirliliğiyle mücadele aracı olarak görülmekte ve bu nedenle hidroelektrik santrallerinin yapımı teşvik edilmektedir” dedi. Çepni, YEKDEM’in rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dâhil), dalga akıntısı enerjisi, gel-git enerjisi, kanal, nehir ve rezervuar alam on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesislerine uygulanan destekleme mekanizması olduğunu belirtti.

HES’LERİN ZARARLARI

YEK Kanunu ile 2005 tarihinden 2021 tarihine kadar işletmeye girmiş ya da girecek olan üretim tesislerine 10 yıl süre ile destek sağlandığını ve ürettikleri elektriğe, maksimum sabit bir fiyattan alım garantisi verildiğini belirten Çepni, EPDK’nın 2020 Nihai YEKDEM listesine göre bu teşvikten 461 adet kanal tipli ve rezervuar tipi HES’in yararlandığını anımsattı. HES'lerin, tehlikeli atık oluşturmaması, sera gazı salınımı oldukça düşük seviyelerde olması nedenleriyle yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde değerlendirildiğini ifade eden Çepni, inşası ve işletilmeleri aşamasında ve sonrasında çevreye, insan sağlığına ve yaban hayata verdikleri zararlara dikkat çekerek, “HES'lerin, yer altı suyunun miktarını önemli ölçüde azaltması neticesinde akar suyun kıyısında taşkın ve sel kontrolünü sağlayan bitki örtüsü tehdit altına girmektedir. İşletme döneminde, nehirlerden denizlere taşınan sediment miktarı azaldığından alt havzalardaki habitat ve biyolojik çeşitlilik buna bağlı olarak etkilenmekte, delta yapılarına yeterince sediment ulaşamamasından dolayı kıyı erozyonu riski artmaktadır. HES'ler yenilenebilir kaynakları içerisinde yer alsalar dahi çoğu zaman doğal yaşama, tarım ve hayvancılığa telafi edilemez zararlar vermektedir. Çoğu HES projesi ÇED sürecinden muaf tutulduğundan planlama ve faaliyete geçti dönemde neden olacağı ekoloji yıkımlar da öngörülmemektedir. Üretim lisansı ve ÇED sürecinde her bir proje kendi bölgesi içerisinde doğal hayat ile entegre bir şekilde düşünülerek değerlendirilmelidir” uyarısında bulundu.

HES’LER YEKDEM’DEN ÇIKARILSIN

Su kullanım anlaşmalarıyla, su kullanımının şirketlere verilerek halkın su kullanımının elinden alındığını vurgulayan Çepni, HES'ler nedeniyle, suda yaşayan bütün canlıların, yaşamının tehlikeye girdiğini, yaşam alanları yok olduğunu, tarımsal üretim yapılamaz hale geldiği eleştirisinde bulundu. Yeraltı ve yerüstü suları birbirini besleyemediği, sulak alanların tümüyle kurumaya başladığına dikkat çeken Çepni, HES’lerin neden olduğu yıkımlardan dolayı insanlar kendi topraklarından göç etmek zorunda kaldıklarını belirterek, “HES'lerin olumsuz çevresel etkileri nedeniyle oluşan doğa talanına karşı meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, ekoloji örgütleri ve yöre halkı; enerji şirketlerine karşı hukuksal mücadele vermek zorunda kalmaktadır. Ekolojik yıkımlara neden olduğundan Hidroelektrik Enerji Santrallerinin Yenilenebilir Enerji Kapsamından ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizmasından çıkartılması gerekmektedir.” 
 

Editör: Haber Merkezi