Takipçilerimin çoğu CHP seçmeni ve çoğunda da inanılmaz bir yılgınlık var.

Bu durumun dışsal nedenleri var elbette: AKP, RTE vb üç harfli etkenler.

Ama bir de, bundan daha büyük bir gerekçe var yılgınlığın arkasında: CHP’nin 24 Haziran’dan itibaren olan durumu.

Bu yılgınlığı yaratan da Muharrem İnce’nin ta kendisi.

En son lisedeyken berbat bir kıza gönül vermiştim. O zamandan beri hiç kimse beni Muharrem İnce kadar hayal kırıklığına uğratmadı.

Bu adam tüm verileri istediği gibi yontarak, akla karşı savaşarak ve bizzat kendi aklına karşı bile savaşarak tüm CHP seçmenini yerle bir etti ve etmeye de devam ediyor.

Söylediği hiçbir şey doğru değil:

1 - Başarılı bir seçim kampanyası yürütmedi. Bir seçimin başarı ölçütü bir önceki seçimdir. Bir önceki CB seçiminde RTE 51 almıştı, şimdi 52 aldı. Bir önceki seçimde Ekmeleddin ve Selo 49 almıştı. Şimdi İnce, Meral, Temel, Doğu ve Selo hepsi birleşti ve 48 aldılar. Sonuçta hepsi başarısız oldu.

Akşener başarısızdı, çünkü AKP seni görmezden geldiyse de sen kendini görünür kılmak zorundasın. 

Selo başarısızdı çünkü garibim hapiste lan. Hapisteki adam yayılması için komik olan birkaç tweet atmaktan başka hiçbir gücü olmadan kampanya yaptı, ki Ahmet Hakan gibi yaratıklar buna bile laf ettiler. İkinci olamayacağı belliydi ve aynı anda baraj sorunu yaşanan bir parlamento seçimi de vardı. Kürt seçmenin bir kısmı benim gibi sesi çıkan ama oy temsili olmayan bir avuç insanın HDP’ye desteğini görüp, CB seçiminde İnce’ye ödünç oy verdi. 

Temel başarısızdı çünkü siyasal islam bir doksanlar hatırası olarak çoktan tarihe karıştığını analiz edemedi. 

Tüm bu isimler başarısızdı ama en büyük başarısız Muharrem İnce’ydi... Çünkü alkışların şehvetine kapıldı. Mitingleri Cumhuriyet Mitingi’ne dönüştürdü. Egosu yüksek bir pop star gibi davrandı. İlk turda önemli olananın ilk turu geçmek olduğu ve RTE karşıtlığı ile ilk turun asla geçilemeyeceği gerçeğini görmezden geldi. 

RTE, Ekmeleddin karşısında sesi kısıkken delirmiş gibi miting yaparken, İnce karşısında Baykal dönemi gibi rahattı. 2010’ların başından beri hiçbir seçim RTE için bu kadar kontrollü olmamıştı. Çünkü karşısında “bay” denilince “baybay” diyecek bir ergen vardı. Tüm söylem üstünlüğü RTE’nin elindeydi. “Tamam/Devam” sözü bile ona aitti. Ve söylem üstünlüğünün seçim galibi yarattığı, takipçinin ikinci olacağını herkes unuttu.

2 - Seçilmeden önce bir hiçti. İnternet datalarında adı bile geçmiyordu. Onu parti tabanı önermedi, Kemal Kılıçdaroğlu seçti. Kılıçdaroğlu istese Umut Oran, Tuncay Özkan, Yılmaz Büyükerşen gibi partiyi konsolide edecek ve hiçbir CHP’linin itiraz etmeyeceği onlarca başka ismi de seçerdi. Ama onu seçti... Ve Muharrem İnce seçim sürecinde tüm röportajlarda “Kemal Bey’in yaptığını ben yapamazdım, o aday göstermese kenarda oturuyordum, asla karşısında aday olmam” dediği halde, önce “arkadaşlar istiyor” diyerek, sonra da televizyona çıkıp delegeleri tehdit ederek Kemal Bey’in karşısına çıktı. 

Sekreteriyle seks yaptığı iddiasıyla istifa eden bir başkana karşı değil, onu 2 ay önce Türkiye’nin en üst makamına aday gösteren bir ağabeyine karşı...

3 - CHP geçmişte binlerce hata yapmış olabilir ama bu seçimde neredeyse hiçbir hata yapmadı. Ve hiçbir kararı CHP seçmenine rağmen vermedi... İyi Parti’ye kendisinden oy gideceğini bildiği halde İyi Parti’ye vekil verip grup kurmasını sağladı. Tam tersini yapabilir ve basit bir ötekileştirme siyasetiyle zaten kırılgan olan İyi Parti’yi baraj altına itebilir ve böylece %25’i korurdu... 

CHP Saadet Partisine ve İşçi Partisine bile destek oldu. Aynı seçmene oynayan İyi Parti’ye her desteği verdi. 

Tüm bunların sonucunda oy kaybedeceğini hepimiz biliyorduk ama esas amacın AKP’yi durdurmak olduğu bir seçimde kimse birkaç puanın hesabını yapmadı... Muharrem İnce hariç. Adam bu gerçeği bile göz göre göre parti içi iktidar oyununa malzeme yaptı. 

KK İyi Parti’ye bu kadar destek olmasa İyi Parti seçmenin 3-4 puanının İnce’ye kaymayacağını bile bile... MHP’den gelecek 2-3 puanın CB seçiminde belirleyeceği olduğu için AKP’nin de 8 puan kaybetmeyi göze alarak MHP ile koalisyon yaptığını bile bile.. Tüm sonuçlar ortadayken. Hiç utanmadan, sesi bile titremeden.

4 - Valiler ayaklarını denk alsın, YSK’nın önüne 50.000 avukatla geleceğim dedi ve seçim gecesi yok oldu. Yalova’da yaptım burada da yapacağım dedi ve kayıplara karıştı... Ertesi gün  “Ne yapayım, arada 10 milyon fark vardı” diyebildi. 

Kadir İnanır’ın kült filminde olduğu gibi Kuantum fiziğini bırakıp kurultay avcılığının gereğini yapmaya başladı. Ekmeleddin’de bile hikmet aramaya çalışan milyonların iyi niyetini parti içi hırsla sömürdü.

5 - Başarısız belediye başkanı Aziz Kocaoğlu ile ittifak kurup “değişim”den söz etti. Tek arzusu “değiştirilmemek” olan Kocaoğlu İnce için seferber oldu. 

6 - Seçimden sonra hiçbir şey yapmasa 1 yıl içinde genel başkan olacaktı. Her şeyi unutmaya, yukarıda saydığım olumsuz maddeleri silmeye hazırdık. Ama o İzmir ve diline doladığı birkaç ilçeye arkadaşlarını getirmek için seçim öncesi hiç yapılmaması gereken bir şeyi: Parti içi kavgayı başlattı... 

Bu kavga şu ana kadar birkaç milyon kişiyi CHP’den soğuttu, iş uzadıkça herkes tiksinecek. Ve CHP yerel seçime işte böyle girecek: Başarısız belediye başkanlarını taraf oldukları için yeniden aday gösterileceği, bazı başarılı belediye başkanlarının karşı tarafta kaldıkları için seçime kadar geçen sürede felç olacakları rezil bir süreç. 

İyi Parti CHP’den oy çaldıkça, CHP %90’a varan belediye kaybı yaşayacak. Bu belediyeler İyi Parti’ye değil AKP’ye geçecek.

Kurultay olur mu, kim kazanır bilmiyorum. Kim kazanırsa kazansın durum az çok böyle olacak. Çünkü hem aday belirleme için gerekli kritik zaman tükeniyor ve hem de ortadan yarılmış bir partiyle 1400 bölgede seçime giriliyor.

İşte tüm bunların sebebi Muharrem İnce.

Hala bir şansı varken hiç kullanmadı. Hiç frene basmadı. Seçim öncesi tüm beyanlarını yalanladı. 

Yaptıkları imza kampanyası “değişim isteyenler ve istemeyenler” arasında olmadı. Öyle olsa delegelerin ezici çoğunluğu bir günde imza verir ve imza “birleştirme” teranesi 24 saatte tamamlanırdı.

Kimse değişime karşı olamaz.

Ama konu değişim değil, hiç de olmadı. Konu yerel seçime aylar kala erken kurultay yapmak veya yapmamaktı. İmzalar bunun için verildi veya verilmedi.

Yerel seçimin ne karmaşık bir süreç olduğunu bilmeyen iyi niyetli insanları eksik bilgi ve laf cambazlığı ile yanıltmak; CHP seçmenine “aya yol yapacağız desek inanırlar” zihniyetiyle seslenmek; delege avından koltuk sevdasına kadar karşı tarafa pervasızca savurduğu tüm suçlamaları bizzat yapmak...

Bu yazıları “yeterli imzayı bulduk” dedikleri halde yazıyorum. O kurultay olursa zaten CHP diye bir parti kalmayacak. İnce akıllı davranırsa son anda kendini Beşiktaş Belediye Başkanı adayı yapabilir, çünkü 70 puan farkla en garantili ilçe orası. Soran olursa dün dündür, bugün bugündür der, olur biter. 

Bu kapkaranlık ortamda yeniden yapılanmanın mümkün olabileceği son kaleyi, o kalenin içinde kendi de olduğunu bile unutacak hırsla bombalamak... Herkesin sevmeye hazır olduğu bütünleştirici genç bir lider imajından, RTE’nin ucuz bir karikatürü olmaya çalışan bir kasaba kırosu haline dönüşmek. 

İnce’nin paradoksal olarak haklı çıktığı tek bir konu var: Kılıçdaroğlu gerçekten hatalı kararlar alan biri. Bu adam ne iyi gözlük çerçevesi seçebiliyor ne de iyi cumhurbaşkanı adayı.

Editör: Haber Merkezi