CENGİZ ALDEMİR/ANKARA- Bankacılık Kanunu ile ilgili Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuşan CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, veri sömürgeciliğine doğru giden dönem olduğuna dikkat çekti.  İnsanı, bireyi ve toplumları veri sömürgeciliği yapacak olan iki güçten korunması gerektiğini söyleyen Böke, “ Bir tanesi tekelleşen piyasa koşulları, ikincisi de iktidarlarla geçirdiği zaman devlet gücüyle halk aleyhine verinin kullanılması refleksi. Bu ikisini dengeleyecek bir arayış içerisindeyiz” dedi.

ETKİSİZ YASALAR

Tekelleşen finansal piyasa güçlerinden bireyler ve toplumların korunması gerektiğini düşünen Böke, bu yapılırken devlet gücünün de toplum lehine kullanılmasının garanti altına alınacağı bir hukuk düzenine ihtiyaç olduğuna vurgu yaptı.  CHP’li Böke, “Ekonomik Güvenlik tanımı içerisine kimin güvenliğinin girdiği nasıl tespit edilecek? Yani Meclis içerisine etki analizi gelmeyen, sosyal ve ekonomik etkilerini görmediğimiz yasaların geçtiği bir düzende, BDDK kimin ekonomik güvenliğini gözeterek karar veriyor olacak? İkincisi bilgi paylaşımı. Uluslararası çerçeveler tarafından bizim içine girdiğimiz bağlayıcı unsurlarla tarif ediliyor. Bu unsurların uyumluluğu konusunda bu yasa nasıl bir adım atmış oluyor? Yani işte vergici cennetleri, paradise belgeleri, bununla beraber zaten ortağı olduğumuz FATF Mali Eylem Görev Gücü…Bunlarla uyumu var mı bu yasanın, bunu öğrenmeye çok ihtiyaç duyuyorum” diye sordu.

İKTİDAR NE DERSE DOĞRU ALGISI

İktidarın her dediğini doğru olarak algılatıldığı bir süreçten geçildiğini belirten Böke, 38 kişinin “kriz” dediği için haklarında dava açıldığı örneğini verdi. Böke, “Türkiye’de yaşanılıyor olan birtakım örnekler var, gerçeğin kantarı iktidarın elinde, iktidar neye gerçek diyorsa o doğru kabul ediliyor. Bunun alternatiflerini düşünen, analizler sonucunda o yargıya varan herkes de söylediğinde, “yanıltıcı, yanlış, hain veya terörist” diye damgalanıyor. Şimdi, 38 kişi, bir haber çıktığı için ya haberi yazdığından dolayı ya da paylaştığından dolayı bir dava içerisinde şu anda. Davanın sebebi ne? Dövizdeki hareketliliği “kriz” diye adlandırmış olması ve bu krize dair yorum yapıyor olması. O yüzden, ister istemez bu kantarın ayarı tamamen kaçmıştır” eleştirisinde bulundu. Gerçeğe aykırı ve yanıltıcı bilginin tarifini kimin yapacağını soran Böke, finansal piyasanın, elle tutulamayan ürünlere fiyat biçmek ve değer biçmek anlamına geldiğini söyledi. Böke, “Değer biçilirken eldeki bilgiler kullanılır ve o bilgiler kullanılarak birtakım analizler yapılır. Biz birbirimizden farklı analizler yaparak ve ihtiyaçlarımız da farklı olduğu için aynı ürüne farklı değer biçebiliriz. Biçiyor olduğumuz için finansal piyasalarda işlemler yapılıyor olur. Hukukun olmadığı yerde, gerçeğin kantarını tekelleştirmiş bir biçimde elinde tutan bir iktidar anlayışıyla korkarım ki teknik hiçbir yasa teknik olmakla kalmayacaktır. O yüzden burada şüpheler ortaya çıkıyor” yorumunda bulundu.

 KRİZLERE AÇIK RİSK VAR

Ülkeye yabancı finansal yatırımların gelmeyişini sorgulayan CHP’li Böke, eleştirilerini şöyle sürdürdü: “ Kanal İstanbul dâhil projelerin hepsinin ortaklaştığı yer mega projeler olması. Kamu-özel iş birliği modellerinde dünyada öncü rol üstlenen bir hâlimiz vardı. Şimdi dünya buradan kaçıyor, biz de maliyetleriyle boğuşuyoruz. Aynı sıkıntının çıkması ihtimalini görüyor musunuz bu yönteme geçiş sağlanınca? Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler işi elden çıktığı zaman büyük krizlere yol açabiliyor. İşte, Amerika’da, Avrupa’da 2008 - 2009’da patlamış olan ve hâlâ dünyanın çözemediği ekonomik krizin temelinde Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler Sistemi vardı. Şimdi bu Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler Sistemi’ni geliştirerek böyle krizlere daha açık hâle gelme riskimiz var” uyarısında bulundu.

Editör: Haber Merkezi