NERGİS DEMİRKAYA - Orta Vadeli Program, Motorlu Taşıtlar Vergisi’ne (MTV) yüzde 40 zam, çift haneye yerleşen enflasyon ve yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması… Türkiye son bir haftadır, bu başlıklarla ekonomideki tabloyu konuşuyor. CHP’nin ekonomi uzmanlarından İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’ye göre, yeni vergilere ve zamlara ihtiyaç Türkiye’nin iflas ettiğinin itirafı. MTV zammını kurgusal iyi-kötü polis oyunu olarak gören Böke, “Makul” düzey açıklamalarına da tepkili. “Makul” düzey vardı da neden o düzeyle ortaya çıkılmadığını soran Böke, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “enflasyonun sorumlusu yüksek faiz” iddiasına da yanıt verdi. “Bu işler iddia ile değil bilimle yapılır” diyen Böke, “Bugün faizlerin yüksekliğinin sorumlusu Sayın Cumhurbaşkanıdır” dedi. Böke, Erdoğan’ın yastık altı altınların ekonomiye kazandırılması çağrısı için de “mirasyedi hayırsız evlat bileziklere göz dikti” benzetmesi yaptı. Böke’nin ekonomik tabloyla ilgili Duvar’a değerlendirmeleri şöyle oldu:

TÜRKİYE İFLAS ETTİ

Motorlu Taşıtlar Vergisi’ne yapılan yüzde 40 zammı konuşuyoruz? Sizce nasıl bir ekonomik tablo bu zamma yol açtı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahalesiyle zammın düşürülmesi gündemde. Bu gelişmeyi nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye ekonomisini olumsuzluğa hapsetmiş iktidarın bütün uygulamalarının sonucunu yaşıyoruz. Bu vergilere ve zamlara ihtiyaç Türkiye’nin iflas ettiğinin itirafı. Bu ihtiyacı doğurmuş olan da kötü ekonomi politikasıyla, hukuku yok eden yaklaşımıyla, demokrasiyi ortadan kaldıran hoyratlığıyla iktidarın kendisi. İktidarın çökertmiş olduğu kurallı ekonomi işleyişi, çökerttiği kurumsal yapı, kendisini ekonomide bir sorun bütünü olarak ortaya çıkartıyor. Sonuçta ekonominin yapısını bozdular. Bu yapı düzeltilmediği sürece kısa vadeli çözümler çare üretemez. Kredi Garanti Fonu gibi kısa vadeli talep yaratan adımlar da çare üretmiyor. O zaman hem yapısal sorunlar ortada duruyor hem de bütçede açık ortaya çıktığı için onu finanse edecek yeni kaynak ihtiyacı doğuyor. Yeni kaynak için de vatandaşın cebine el atılıyor. Ortaya çıkan tablo bu.

MTV, İYİ POLİS KÖTÜ POLİS OYUNU

MTV zammı yeni kaynak ihtiyacından doğdu, peki neden şimdi aşağı çekilecek?

Belli ki hesabı, kitabı iyi yapılmamış. Daha doğrusu keyfiyetle karar verilmiş. Kuralsız işleyiş bu işin yapılış biçimiyle de kendisini gösteriyor. TEOG’un kaldırılmasında da aynı şey yaşandı. Bakan bizimle beraber öğrendi. Belli ki ekonomiden sorumlu bakan da bizimle birlikte öğrendi. Bu tek adam rejiminin keyfiyetinin dışa vurumu. Burada bir de iyi-kötü polis kurgusu var gibi. Ekonomide atılan adımlar vatandaşın zorlukları aşması amacıyla yapılmıyor. Hepsi iktidarı kurtarmak için siyasi bir adım.

MAKUL DÜZEY VARDI DA NEDEN ONUNLA GELİNMEDİ?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapılmak istenen bu zammı bilmeme ihtimali yok mu?

Mümkün mü böyle bir şey! Erdoğan’ın istemediği herhangi bir şeyin Türkiye’de yapılabildiğini düşünebilir miyiz? Erdoğan talimat veriyor ve yapılıyor. Erdoğan’ın talimatı da bunu siyasete dökmek zaten. Bu vergi konulacak ama bunun “makul” düzeyde koyulacağını anlatmak için kafadan atılmış bir oranla karşımıza çıkıldı. Şimdi adına “makul” denen bir düzeye indirileceği söyleniyor. Madem “makul” olacak bir düzey vardı, bu iktidar neden onunla ortaya çıkmadı? Bu tamamen keyfiyetle ve Saray’ın kendini kurtarma refleksiyle her tür aracı kullanması anlamına geliyor bence.

ZATEN GERİ ADIM ATILACAKTI

Tepkiler etkili olmuş olamaz mı? 2019 seçimleri geliyor?

Bazen tepkilere dair bir reaksiyon veriliyor ama ben bunun kurgusal olduğu kanaatindeyim. Zaten geri adım atılacaktı. Yüzde 40’a itiraz çok güçlü olduğu için bu adım atılmadı. Gerçekten yüzde 40’a itiraz dikkate alınsaydı bütün torba yasanın gözden geçirilip bütüncül adım atılması gerekirdi. ‘İyi gözükelim’ işi. Çok kurgu.

FAİZLERİN YÜKSEKLİĞİNİN SORUMLUSU CUMHURBAŞKANIDIR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup konuşmasında enflasyonla ilgili konuştu, “Yüksek faiz sebebiyle enflasyonda hala düşüşü sağlayamıyoruz. Bu benim iddiam” diyor.

Bu işler iddia ile yapılmaz, bilimle yapılır. Eğer siz talep temelli bir canlanmadan kaynaklı enflasyonla karşı karşıyaysanız o zaman o talebi kısmak için faizi arttırmak zorunda kalırsınız. Dolayısıyla enflasyonun yüksekliğine engel olmak için faiz artırılır. Bu ikisinin ilişki yönünü doğru tespit eden onlarca yıllık bilim dalı var, iktisat. Bu bilim dalına saygı göstermemek, iddialarla gerçekleri yontabileceğini düşünen bir Cumhurbaşkanı yaratıyor. Akıl almaz bir durum. Bugün Türkiye’de faizlerin yüksekliğinin tek sorumlusu var o da Saray rejiminin ta kendisi. Türkiye riskli bir ülke olarak algılandığı, ekonomik kırılganlıkları sürdüğü sürece, hukuk, adalet, demokrasi yıkıldığı sürece Türkiye’ye yatırım yapmak için insanları ikna etmenin tek yolu faizi arttırmak olacak. Hukuku ortadan kaldıran faizin yüksekliğinden sorumludur. Demokrasiyi ortadan kaldıran faizin yüksekliğinden sorumludur. Adalet duygusunu ortadan kaldıran faizin yüksekliğinden sorumludur. Eğer bir ilişki yönü arıyorsa Sayın Cumhurbaşkanı biz ona söyleyelim: Bugün faizlerin yüksekliğinin sorumlusu Sayın Cumhurbaşkanıdır.

SARAY MİRASYEDİ HAYIRSIZ EVLAT

Cumhurbaşkanı aynı konuşmada yastık altı altınların da ekonomiye kazandırılması gerektiğini söyledi. Bu ne anlama geliyor?

Ülkedeki bütün kaynakları tükettiler. Sıra vatandaşın cebine ve yastığının altına el atmaya geldi. Siz eğer ekonomide kurumlara güveni oluşturmazsanız, insanlar kendilerini güvene almak için altınlarını yastığın altına koyarlar. Eğer kurumlara güven olsa bu insanlar getiri sağlayacak alanın ortağı olmak istemez mi? Bu güveni bozan iktidar, Saray. Şimdi kendini güvenceye almış vatandaşa diyor ki, benim bozduğum kuralsız ekonomiye altınlarını ver. Çünkü ben elimdekileri har vurup harman savurdum. Varlık Fonu oluşturulurken, “Mirasyedi hayırsız evlat koldaki altın bileziği bozduruyor” dedik. Altınlara el atan Saray rejimi bir kez daha mirasyedi hayırsız evlat pozisyonunda.

BORSADA MANİPÜLASYON MU YAPACAKLARDI?

Varlık Fonu’nda istenen amaca ulaşılamadı. Erdoğan söyledi. Ne yapmaya çalışıldı da olmadı sizce? Üstelik daha bir yıl dolmadan Başkanı değişti.

Bu sorulara yanıt vermesi gereken Cumhurbaşkanı. Batmış olan Saray rejiminin kendisine kaynak yaratmak için Cumhuriyet değerlerine el uzattığı bir fon kuruldu. Belli ki bu değerler üzerinden kendi iktidarlarını güçlendirecek kaynağı yaratmakta zorlanıyorlar. Fon’un kuruluşu yanlıştı. Doğru işleseydi de seksen milyon için faydası olmayacaktı. Acaba borsada manipülasyon yapmak istiyorlardı da bunu mu yapamadılar. Döviz kurlarına alan açmak istiyorlardı da bunu mu yapamadılar. Satıp yurt dışına para aktaracaklardı da bunu mu yapamadılar? Bu soruların yanıtını onlar verecek.

HAYAL DÜNYASI PAZARLAMAK CESARET DEĞİLDİR

Enflasyon rakamları açıklandı. Sürpriz yok, yine çift hane. Orta Vadeli Program da enflasyonla ilgili büyük umut vermiyor.

Enflasyon çift haneye yerleşmiş görünüyor. Aslında vatandaştan sadece motorlu satış vergisi, artan kira stopajı gibi vergilerle değil enflasyon yoluyla da vergi kesiliyor. “Çekirdek enflasyon” dediğimiz geçici etkilerden arındırılmış enflasyonda da artış var. Kalıcı bir şekilde enflasyonun çift hanelere evrildiğini ve buralarda devam edeceğini görüyoruz. Enflasyonun yüksek olmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Orta Vadeli Program da bu gerçek burada dururken bize bir hayal dünyası sunuyor. Hayal dünyası pazarlamak cesaret değildir. Gerçek cesaret hakikati ortaya koyup sorunun üzerine gitmek ve sorunu vatandaş adına çözmektir. Orta Vadeli Program kendi içinde tutarsız, geleceğe dair Türkiye hikâyesi anlatmayan, Saray rejiminin kendisini kurtarmaya dönük bir pazarlamanın dışında anlam ifade etmiyor.

7 HAZİRAN’DAN BU YANA SEÇİM EKONOMİSİNDEYİZ

Böyle bir ekonomik tabloda Türkiye 3 seçime hazırlanıyoruz. İktidar “Seçim ekonomisi hiç uygulamadık” der ama önümüzdeki 2 yılda nasıl bir tablo görüyorsunuz?

Bana sorarsanız Türkiye seçim ekonomisinden hiç çıkmadı. Bu iktidar 7 Haziran’dan bu yana seçim ekonomisinde. Bu iktidar geleceğinin sadece ve sadece bu rant düzenini idare etmesiyle mümkün olduğunun farkında. Kendisi itiraf ediyor “tulumbaya su kalmadı” diyor. Tulumbanın nereye bağlı olduğunu biliyoruz biz. Bir avuç şirkete ve o şirketlerle finanse edilen Saray rejimine. Kendini finanse etmek için kaynak yaratma derdinde. Dolayısıyla biz sürekli bir seçim ekonomisi içerisindeyiz bence.

DUVAR

Editör: Haber Merkezi