Cengiz Aldemir/ANKARA - Avrupa Konseyinin son 10 yılda bu ve benzeri pandemi yönetim şeklini örnek gösteren Böke, içinde sosyal bilimcilerin, sosyologların, antropologların, veri bilimcileri, sağlık temsilcileri ve sendikaların olduğu bir katılımcılığı işaret etti. Covid-19’a karşı kurulan Bilimsel Kurulda Türk Tabipler Birliğinin olmayışına tepki gösteren Selin Sayek Böke, İz gazeteye konuştu.

İstatistik bilen, büyük veri analizi yapabilen insanlara ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Böke, “ Bu bütüncüllüğün merkezinde olması gereken Türk Tabipler Birliği, Türkiye Eczacılar Birliğini masaya oturtmamış bir yaklaşım var. Bu tip kriz dönemlerinde öncelikle insan haklarını, ekonomik ve sosyal haklarının ağır saldırıya uğramasına zemin yaratan ortamlar oluyor. Bunu hep hatırlayalım” dedi.

O ANAYASADA İMZAMIZ VAR

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisin de üstlendiği göreve dikkat çeken Böke. Türkiye’nin de taraf olduğu ve imzaladığı Avrupa Sosyal Şartı’nı hatırlatarak, “ Bizim de taraf olduğumuz ve altına imza koyduğumuz Avrupa Sosyal Anayasasına bakalım. O anayasanın içinde tarif edilen sosyal ve ekonomik haklardan önemli bir bölümü, yaşlıların, yani dışlanmış diye tabir edilen, dezavantajlı konuma gelmiş ve kırılgan olan kesimlerin ki bunun içine çocuklar, yaşlılar, mülteciler, kadınlar giriyor. Bu kesimlerin haklarının önemle korunması gerektiğinin altı kuvvetle çizilerek vurgulanıyor” diye konuştu.

65 YAŞ AYRIMI YANLIŞ

Virüsün sınıf ve sınır tanımadığını ancak daha çok yaşlıların etkilendiği bir sağlık sorunu gibi algı yaratılmasını eleştiren CHP’li Böke, “ Oysaki 65 yaş üstü yasaklamalarla tarif edildiği zaman, sanki onları korumak amacıyla değil de, onlar bir tehditmiş gibi algılanan bir çerçeve ortaya çıkmış oldu. Tam tersi ihtiyacımız ise ayrımcılığın hiç olmadığı, kırılgan korumasız tüm kesimlerin, bunun içerisine yaşı daha ileri olan toplum kesimi de, çocuklar, güvencesiz, esnek, kayıt dışı, sağlık hakkına erişemeyen emekçiler de giriyor. Bütün bu kesimleri ayrım yapmadan koruyacak bir zihniyete ihtiyaç var. Katılımcı süreçlere olan ihtiyacı ortaya çıkartıyor” yorumunda bulundu.

ŞEFFAFLIK VURGUSU

Sürecin şeffaf bir anlayışla ortaya konulmasının önemine değinen Böke, “ Tavsiye kararında şeffaflık da vurgulanıyor. Şeffaflık olmadığı zaman, konulan politikanın ne için konulduğuna dair algı da olmayınca çarpık ve tutarsız sahnelerle karşı karşıya kalınıyor. Neden 65 yaş üstüne dönük daha farklı politikalara ihtiyaç olduğunu anlatacak olan şey şeffaflıktır. Gece yarısı vaka sayısının açıklanması, bu psikolojiyi çok ağırlaştıran bir şey. Bu şekilde yapılmaması gerekiyor. Oysaki toplumun gerçekleri anlatan şeffaf bir sürece ihtiyacı var” önerisinde bulundu.

E-TİCARET MÜMKÜN DEĞİL

Ekonomik kriz konusunda iktidarın e- ticaretin tavsiyesini de eleştiren Böke, “Bu süreçte e-ticaret ekonominin ne kadarını kapsayabilir? Dünyanın oraya doğru evrileceği çok belli ama bugünün koşulları içerisinde bunun olması mümkün değil. Var olan krizin üzerine ekonomide talep temelli bir çöküş olacak bu sefer. Özel sektör bunu kurtaramaz” uyarısında bulundu.

Hükümetin hiçbir alanda kriz çözücü bir anlayış içinde olmadığını belirten Böke, bu süreçte kadına şiddet gibi sosyal sorunların yok olmadığını ancak görünmez hale geldiğine dikkat çekti. İktidarın korona fırsatçılığı yaptığını ve af yasası düzenlemesi içinde kadına cinsel taciz yapmış olanlara af getirme gibi bir çaba içinde olduğunu ileri sürdü. Böke aynı fırsatçılığı kanal İstanbul projesinde de yaptıklarının da altını çizdi.

Editör: Haber Merkezi