Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke iktidarın uygulamaya başladığı 'tanzim satış' noktalarını ve  Türkiye'deki ekonomik krize dair değerlendirmelerini Birgün'deki köşesinde kaleme aldı.

Böke, 'Tanzim, kadınlar ve siyaset' başlıklı yazısının tam metni;

Önce düşman belirlendi. Sonra zabıtalar işe koyuldu. “Suçlular” ın, terörist olarak adlandırılabileceği kadar ağır bir suç işlediklerine toplum ikna edildi. Suç mahallerinin soğan depoları ve sebze-meyve hali olmasının, zanlıların soğan – patates – domates – patlıcan satıcıları olmasının tuhaf karşılanmayacağı kıvama ulaştığında, insanların uzun kuyruklarda beklemeyi nimet sayacakları gün de gelmiş oldu. Ve işte o gün patatesin, biberin, domatesin, patlıcanın fiyatlarını tanzim etmek için tanzim satış çadırları kuruldu.

Oluşan kuyruklarda erkeklerin “hainden” hesap sorma güdüsüyle efelendiğine şahit olurken, kadınlarınsa hem bu efeliğe karşı çıkışlarını, hem de ekonomide yaşananların gerçek sorumlusunu bildiklerini izledik. Bu kısacık deneyim bile siyasette neden daha çok kadın temsiline ihtiyaç olduğunun somut göstergelerinden biri! Tanzim satış kuyruklarında, post-gerçeklik siyasetinin üzerine kurulduğu “düşmanla hesaplaşma” algısını tüm benliğiyle kabul edenlerle, 2019 yılında patlıcan biber kuyruğunda beklemesinin kimden kaynaklı olduğunun gayet farkında olanları yan yana gördük. Siyasi ve ekonomik krizden çıkışın, daha çok kadını, daha çok genci siyasete dahil etmekte, düzenin dışladığı tüm kesimlerinin temsilini sağlamakta olduğunu gördük.

İster istemez konu hep aynı yere dayanıyor… Siyasette ve ekonomide yapısal kriz el ele gidiyor uzun süredir. Toplumun temsil edilmediği, bırakın toplumu parti tabanlarının sesini atama yapan parti yönetimlerine duyuramadığı bir siyaset, katılımcılığın günden güne daha da daraldığı bir merkeziyetçilik… İşte bu durum ekonomide yaşadığımız sorunların derinleşmesine ve bu sorunları aşacak yeni bir siyasetin kurulmasına engel oluyor. O yeniyi kurmak için, her şeyde olduğu gibi, önce kendi evimizden başlayacak bir değişimle tüm Türkiye’de değişimi hedeflemeliyiz…

Bizler, kadınlar Flormar’da direniyor, Şule Çet davasının takipçisi olmakta ısrar ediyor, tanzim satış kuyruklarında gerçeği konuşuyor ve olduğumuz her yerde karşılaştığımız zorbalığa karşı direnmek için birbirimizden güç alıyoruz.

İşte kadınlar o tanzim satış kuyruğunda “Biz biliyoruz işlerin iyi gitmediğini” sözleriyle şu soru dizininin önünü açıyorlar: Nasıl oldu da pazardan, manavdan, marketten domates, biber, patates, patlıcan almak imkansız hale geldi? Sorumlu kim? Nasıl değişecek?

Aylardır bu köşeden ve sesimizin ulaşabildiği her mecradan bunu anlatmaya çalıştık:

Türkiye ağır bir arz krizinin, üretim krizinin içinde. Tarlalar, meralar tarım ve hayvancılığa değil, gayrimenkul zenginliği yaratacak arsalar olmaya yönlendirildi. Kentler imar izinleriyle kent zenginliğinin yaratıldığı ve paylaşıldığı rant merkezlerine dönüştürüldü. Kır da kent de üretimden kopartıldı. Üretimin yapısı ithalata ve borca bağımlı kılındı. Döviz ve faiz ağır birer maliyete dönüştü tüm üreticiler için. Elektrik, doğal gaz, ürünü pazara ulaştıracağı yollar ve köprüler de zamlanınca, zaten zar zor üretenler için bu yük taşınamaz hale geldi.

İktidar tarımı, sanayiyi, kamunun üretici gücünü bilerek ve isteyerek yok etti. Yerine koyduğu rant, beton ve mermi ise karın doyurmuyor… Ve dönüp bu üretim yapısını değiştirecek adımlar yerine tüketimi düzenleyerek krizi seçim sonrasına ötelemeyi seçiyorlar. Tam da siyasi özü ile uyumlu şekilde. Borçla ayakta duran tüketime dayalı rantçı ekonomik modelinin devamı bu adımlar. Adı tanzim satış ama özü, fiyatları seçime kadar merkezden tanzim etmek. Ne sofrasına yemek koyamayanı rahatlatır, ne de ağır maliyet yükü altında üretemeyeni… İşte o üreticiyi ve tüketiciyi rahatlatmak için demokratik siyaseti ve eşitlikçi ekonomiyi hep birlikte kurmamız gerek.

Önce evimizden başlayarak…

Editör: Haber Merkezi