NİLAY MADENÜS / İZ GAZETE- İz Gazete Genel Yayın Yönetmeni Ümit Kartal'ın sunduğu Gündem Özel canlı yayınının konuğu olan  Gazeteci-Tarihçi Hasan Tahsin Kocabaş, İzmir basını ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.  2002 yılında İzmir Tv’de yayınlanmaya başlayan “Sabah resimleri” adlı program ile İzmir’in politik atmosferinin resmini çizen ve bir dönemin hafızalarına kazınan Kocabaş, programda habercilik ve televizyonculuk deneyimlerinden yola çıkarak gazetecilik mesleğini değerlendirdi.
Gazeteciliğin temel karşılığının habercilik olması gerektiğini vurgulayan Kocabaş; “Benim en büyük idealim tarihçi kimliğimle üniversitede okurken özgün belgeseller yapmaktı. Sonra kendimi televizyoncu olarak buldum. Ama tarihin metedolojisini gazetecilikte de kullandım. Gazeteciliği farklı görenlerdenim. Gazetecilik tabirine de karşıyım. Gazeteciliğinin temel karşılığı haberciliktir. Bizde ‘gazeteci’ gazete satan gibi bir anlama gelir ki bugün zaten bu anlamı yaşıyoruz. Ben kendimi hep muhabir olarak değerlendirdim. Ben muhabirim yani ihbar ederim. Vatandaşla egemenleri ihbar etme arasında tamamen vatandaşın yanındayım. Ben düşündüğüm gibi yaşadım, yaşadığım gibi de düşündüm. Kadınların kısır günlerine de  gittim. Orada ailenizin televizyoncusu gibi bir şey oldum ben. Benden benim yaptığı gibi bir programı sadece tek bir isim yapmıştı. O da Metin Uca. Metin Uca tiyatral bakış açısını çok başarılı olarak haberciliğe entegre etmişti.“ ifadelerini kullandı.

“İSMAİL KÜÇÜKKAYA KABUL ETMEK İLE DOĞRU YAPMADI”

Kartal’ın, tüm Türkiye tarafından merakla beklenen, moderatörlüğünü kimin üstleneceği tartışma konusu olduktan sonra İsmail Küçükkaya tarafından sunulacağı kesinleşen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylarını bir araya getirmesi beklenen programa yönelik görüşlerini sorduğu Kocabaş, “Çok gereksiz bir program. İsmail Küçükkaya kabul etmekle bence doğru yapmadı. Allah yardımcısı olsun. Bu yayın, ne televizyonculuk ne de habercilik diyalektiğine hiçbir şekilde uymuyor. Ben bir televizyoncu olacağım, iki konuğum olacak ama o programın kurallarının iki siyasi partinin hazretleri imzaladıkları protokolle bana verecekler. Ben Binali Yıldırım’ı programıma kabul etmedim. Danışmanı bana soru vermeye kalkıştı. Hayatımda ne soru hazırladım ne de birilerinin şunu sor dediğini sordum. Bunu da yayında dolaylı olarak anlattım. Çayımız güzel değilmiş ondan gelmiyor dedim.” şeklinde konuştu.

“BASIN İLAN GELİRLERİ OLMASA GAZETELER BATAR”

İzmir yerel basınında bugün varlık gösteren yerel gazeteler ve İzmirlilerin dünden bugüne gazete okuma alışkanlığı üzerine konuşan Kocabaş, “İzmir, okur. Ama İzmir okur diye beklemeyeceksin İzmirlilere okutacaksın. Okutmak diye de bir şey var. Ama dijital dünyanın baskısı ortada. Artık öyle hızlı bir yaşam döngüsündeyiz ki Twitter’daki 140 karakterden dünyayı çözümlemeye başladık. Bizim yerel gazetelerimizin hepsinin bir marka değeri var. Ama bu gazetelerimizin maliyet yönünden, İzmir’de atılım yapıp 30 yıl öncesindeki gibi bir takım yansımalar yapmaları çok zor. Basın ilan gelirleri olmasa zaten batarlar. 1997 yılında benim idare ettiğim haber merkezinde toplam 14 muhabir vardı. Bu muhabirler ihtisas alanlarına göre ayrılmıştı. Sendika muhabirim vardı benim. Ve bu çocukların cebine para da koyuyorduk. Bu para nereden geliyordu? Elbette belediyelerin iştirakleri vardır. Ama o zamanlar İzmir ticareti ve esnaf bir aradaydı.” dedi.
Basın danışmanlıklarının ve haber ajanslarının basının habercilik anlayışını yıktığına dikkat çeken Kocabaş, “Bu durum ne yazık ki 2000’li yıllarda başladı. Ekonomik krizlerin üst üste gelmesi, medya patronlarının medyayı gereksiz bir alet olarak görmeye başlaması bu duruma neden oldu. Cumhurbaşkanı bana da bir televizyon alsın da en azından nasıl yapılacağını göstereyim. İletişim Fakültelerindeki çocuklarımızın hali ne olacak. Bir şey öğretilmiyor. Gazetecilik etiği, ruhu, anlayışı öğretilmiyor.” diye konuştu.

“HALK, TUNÇ BEY’İN VAATLERİNİ DEĞİL YAKLAŞIMINI SEVDİ”

Programda adaylık döneminde ‘İzmir’den alternatif medya yaratacağız’ diyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e çağrıda bulunan Kocabaş, “Büyükşehir Belediye Başkanı olarak tüm ilçe başkanlarıyla aylık toplantılara devam etmeli. Bazı ilçe başkanlarının hafiften hafiften görülmeye başlayan kibirlerini Tunç Bey, çok yumuşak bir şekilde ortadan kaldırabilir. Vaatler, söylemler İzmirli için önemli değildir. Bu halk Tunç Bey’in vaatlerini değil yaklaşımını sevdi. Vatandaşlarda konuşurken hafif gülümseyerek boynunu düşürüyor Tunç Bey. Ve bu hareket İzmir’de o çok dikkat çekti. 30 yılım bu kentin sokaklarında geçtiyse İzmir’de toplumsal bir uzlaşmaya ve birlikteliğe bu kadar ihtiyacımız olan bir devir olduğunu da hatırlamadığımı söyleyebilirim. İlçe belediyeleri ve Büyükşehir aynı noktaya yumruğunu vuracak bir enerjiyi ve dinamizmi yaratmak zorunda. İlçe belediye başkanları kendilerini ilçelerinin başkanı ve Tunç Soyer’i de Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görmek durumunda. Çünkü çok ciddi sıkıntılar var. Şuanda İzmir’in 30 ilçesinin halkla ilişkileri halkla çelişkilere döndü. Medya ilişkilerinde ukalalık edecek adamlara ihtiyaç yok. Gazetecilikle gününü kazanmaya çalışan muhabirleri belediyenin bürokratları saygıyla karşılamak zorunluluğundadır. Basın ve sosyal medya olmazsa yaptıklarını kesinlikle anlatamazlar.  Tunç Soyer’in Seferhisar’da yaptığı çalışmalarını iki dönemdir izliyorum. Ben umutluyum. Aynı ruhu burada oluştursun gerisi kolay.” ifadelerini kullandı. 

“İZMİR’DE BASIN ZİRVESİ YAPILSIN”

Programın sonunda İzmir basının güçlendirilmesi için İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen’e tamamen yerel bileşenlerden oluşan bir basın zirvesi yapılması çağrısında bulunan Kocabaş, “İzmir basının kurtuluşuyla alakalı çözüm yine İzmir basınındadır. Misket Hanım, Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener Bey, Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar Bey, ve Ticaret Odası Başkanı Zekeriya Mutlu ile bir araya gelsin. Bir basın zirvesi yapılsın İzmir’de. Ama İstanbul’dan adam çağrılıp basın hakkında konuşturulmasın. İzmirli gazetecilerin duayeni, ustası yoktur.” diyerek sözlerini noktaladı.

Editör: Haber Merkezi