Geçtiğimiz yıl Eylül ayında üniversite öğrencileri yurt yetersizliği nedeniyle, emlakçıların eline bırakılmış fahiş kira bedellerini ödeyemeyen öğrenciler, günlerce “Barınamıyoruz” diyerek sokaklarda yatmıştı. 

Aradan neredeyse koca bir yıl geçti. Geçtiğimiz yıl bir kar topu olan konut krizi bu yıl bir çığa dönüştü. Enflasyon rakamları tarihi rekorlar kırdı, ev sahipleri çıldırdı. İzmir gibi büyük şehirlerde vatandaş başını sokacak ev bulamaz hale geldi. Hükümet ‘çözüm’ olarak; Borçlar Kanunu'nda geçici olarak düzenleme yaptı. Düzenleme sayesinde ev sahiplerinin Avrupa’ya beyin göçü yapan çocukları ülkeye geri döndü. Kiracıya yine yol göründü. Ancak emlakçıların açıklamalarına göre, birçok bölgede kiralık ev bulunmuyor.

***

Öte yandan yine geldi çattı Eylül ayı, gençler sınava girdi, birkaç gün önce üniversite tercihlerini de yaptılar. Yüksek ihtimal eylül gelmeden yerleştirme sonuçları açıklanacak. İzmir hali hazırda çok tercih edilen bir şehir, geçtiğimiz yıl İzmir devlet üniversitelerinde doluluk oranı yüzde 100’e ulaşmıştı. Kentte yaklaşık 200 bine yakın öğrenci eğitim görüyor. Yeni yerleştirmelerle ise yaklaşık 83 bin öğrenci gelmesi bekleniyor.

Ancak öğrenci sayısı artıyor, yurt sayısı azalıyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın verilerine göre, Türkiye genelinde 30 Aralık 2020 itibarıyla 781 olan yurt sayısı, 2021 Temmuz ayında 772'ye düşmüş. İzmir’de Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı yurtlarda 16 bin yatak, özel yurtlarda 12 bin yatak mevcut. Belediyelerin açtığı yurtların yatak kapasitesi ise bini geçmiyor. Yurtların tamamında bulunan yatak sayısı kentteki öğrenci sayısının yüzde 10’u bile etmiyor. 

Peki ama ev yok, yurt yok bu gençler nerede kalacak?

Başımızda patlayacak çığa karşı yetkililer, öğrencileri korumak için ne yapacak? 

(Bir bakalım; öncelikle yurt yapmadıkları kesin!)

***

Dün İçişleri Bakanlığı, 81 ile üniversitelere dair genelge gönderdi. Genelge sonrası bazı yurtlarda ranza sistemine dönüldüğü, ders çalışma alanlarının yatakhaneye çevrildiği öğrenildi. Genelgeye göre kamu kurumlarının öğrencileri “geçici” olarak misafir etmesi de gündeme geldi.

Barınmaya dair çok az bilginin olduğu genelgede “Güvenlik tedbirleri” dikkat çekti. Bakanlık genelgede açıkça, "Başta barınma konusu olmak üzere sosyal medya üzerinden yapılacak dezenformasyon içerikli provokatif paylaşımlara karşı teyakkuzda olunarak suç unsuru teşkil eden paylaşımları yapanlar hakkında gerekli işlemler yapılacak ve önleyici tedbirler alınacak” dedi.

Anlaşılan yetkililer için öğrencilerin mevcut koşullarda başlarını sokacak bir yer bulamaması “Barınamaması” sorun değil ama “barınamadığını” sosyal medyada paylaşması ya da buna karşı bir araya gelerek ses çıkarması sorun teşkil ediyor. Yani devlet açıkça öğrencileri tehdit ediyor.

***

Oysa öğrencilerin en temel hakkı olan barınma hakkını sağlamak devletin temel görevlerinden biridir. Öğrencileri tehdit etmek yerine her ile her öğrencinin ücretsiz kalabileceği yurtlar yapmaları, gençlere çalışmadan okuyabilecekleri kadar burs vermeleri gerekir. 

Belli ki bu yıl gençleri zor bir yıl bekliyor. Liseden üniversiteye hızlı bir geçiş yapacak gençler haklarına sahip çıkmayı ve baskılara karşı mücadele etmeyi öğrenirken, devlete de görevlerini yeniden öğretecekler gibi görünüyor. 

Yazıma geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz usta sanatçı İlhan İrem'in şarkısının sözleriyle son veriyorum, çünkü tam bu durumu anlatıyor...

“Konuşamıyorum
Konuşamıyorum
Konuşamıyorum

Konuşursam gözyaşlarım beni boğacak
Biliyorum
Duyuyorum
Görüyorum
Konuşamıyorum....”