DERLEYEN: NİL KAHRAMANOĞLU/ İZ GAZETE-İz TV’de Özgür Coşkun ve Ümit Kartal’ın sunumu ile gerçekleşen Gündem Özel programının konuğu Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan oldu. Parti çalışmalarından ülkedeki siyasi ve ekonomik gündeme kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulunan Babacan, seçime yönelik iddialı açıklamalarda da bulundu. 

İzmir ziyaretine dair konuşan Babacan, “Manisa ve Kuşadası’nda biz dizi çalışmalarda bulunduk. Vatandaşlarımızı dinliyoruz, partimizin yapacaklarını anlatıyoruz. İzmir merkezli üç günlük yoğun ve güzel bir program oldu. Biz de parti olarak İzmir’de çok güçlü bir teşkilat kurduk. Seda Kaya Ösen başkanlığında tüm vatandaşlarımıza bire bir dokunmanın altyapısını kuruyoruz. Tam sayıyı kontrol etmedim ama siyasi partiler içerisinde en fazla kadın il başkanı olan parti, DEVA Partisi’dir” dedi. 

‘İZMİR’LE DUYGULARI ÖRTÜŞMEDİ’

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İzmir ziyareti sırasında adaylık açıklaması yapmasına yönelik değerlendirmelerde bulunan Babacan, “Sayın Erdoğan’ın baştan beri İzmir’le duyguları örtüşemedi. İzmir’i hiçbir zaman tam anlayamadı. İzmir’le ilgili duruşu, tavrı mesafeli oldu. Bunun için de Erdoğan’ın da AK Parti’nin de 20 yıldır İzmir’de elle tutulur bir başarısı olamadı. Siyasi başarı ancak ve ancak duygusal örtüşmeyle olur. Bugüne kadar olmadı. Bizim DEVA Partisi’yle sıfırdan bir başlangıç yapmamızın en önemli amacı da bu. İzmir’i tanıyan, bilen ve seven bir partiyiz. Onun için başarılıyız. İzmir böyle bir siyasi yapıya hasret kalmış. Bizim açımızdan gayet iyi gidiyor. Erdoğan’ın açıkladıklarının önemi, söylediklerinin bir kıymeti yok. ‘Ben adayım’ diyor. Seçime 10 dakika kala başka birini aday gösterse hiç şaşırmam. Aday olmak lafla olmuyor. Seçimle ilgili söyledikleri de bu zamana kadar birbirini tutmadı. 2018 seçimlerinden birkaç ay öne ‘Erken seçimden bahsetmek vatana ihanettir’ diyordu. Bu sözlerden birkaç ay sonra baskın seçim yapıldı. Bunlar taktik de olabilir. Bizim altılı masanın bir takvimi var. Kimseye kulak asmıyoruz. Doğru bildiğimizi yapıyoruz. Bizi kendi takvimimizden saptırmak istiyorlar. Bir oyun olarak görüyorum. Bunların bizim için hiçbir kıymeti yok. Biz ne yaptığımızı gayet iyi biliyoruz. Altılı masa bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olma iddiasında.  Ortak bir aday perspektifimiz var. Ortak bir cumhurbaşkanı adayı belirlemekle ilgili de bir takvimimiz var. Bu takvim içerisinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. O gün gelince uzlaşma olur ya da olmaz onu da zaman gösterir” şeklinde konuştu.

‘BÜYÜK BİR İNFİAL VAR’

AKP’nin güçlü olduğu yerlerde ciddi bir destek gördüklerini dile getiren Babacan, “Türkiye’yi geziyorum. Geçen hafta Bolu’daydım. AK Parti’nin güçlü olduğu, Erdoğan’ın da yüksek oy aldığı bir ildir. Cuma Namazı’ndan hemen sonra emekli bir grupla sohbet ederek Bolu sokaklarında yürüdük. Sağa, sola bakıyorum. ‘AK Parti’ye destek vereceğim’ diyen bir kişi göremiyorum. Herkes yaka silkiyor. Türkiye’nin her yerinde büyük bir infial var. Çünkü büyük bir kriz yaşıyoruz. Yoksulluk, hayat pahalılığı var görülmemiş bir enflasyon yaşıyoruz. Bunu herkes hissediyoruz. Sadece ekonomik kriz de yok. Eğitim, hukuk, adalet, dış politika krizi var. Hastalarda görülen çoklu organ yetmezliği gibi Türkiye şu anda çoklu kriz ortamından geçiyor. Bize olan teveccüh de Türkiye genelinde fark etmiyor. Belki de en büyük farklarımızdan biri budur. DEVA Partisi’nin toplumsal desteği Türkiye genelinde benzer seviyelerdedir. Çok güçlü olduğumuz bir coğrafyadan da bahsedemem, çok zayıf olduğumuz bir coğrafyadan da bahsedemem. Türkiye’nin tüm sathında destek görüyoruz. Bu da bizi diğer partilerden ayırıyor. Çünkü kimlik siyaseti yapmıyoruz. Özgürlük, adalet, zenginlik diyoruz. Bu da tüm Türkiye’yi ilgilendiriyor” açıklamasında bulundu.

‘ALMANYA’NIN BAŞINA GEÇSE BATIRIR’

“Bu iktidar iş başında olduğu sürece bu ülkenin ekonomik sorunlarının çözülmesi asla mümkün olmayacak” diyerek iktidarın ekonomi politikalarını da eleştiren Babacan, şunları söyledi:

“Partimizi kurmaya karar verdiğimiz 2019 yılından beri dile getiriyorum. Aynı şeyi söylüyorum ve her geçen yıl ülke ekonomisi daha da kötüye gidiyor. Niye çözemezler? Çünkü ekonomik ve diğer tüm alanlardaki sorunların çözülmesi için dürüst ve ehil kadroların iş başında olması lazım. Başka önemli bir konu daha var. Kararların istişare ile alınması gerekiyor. Şu anda istişareye dayanan bir karar alma süreci yok. Bir kişinin keyfi ile devam ediyor. Ne yapacağı belli olmayan, öngörülemeyen, herhangi bir konuda çizgisi olmayan bir yönetimden bahsediyoruz. Bu hükümet iş başında kaldığı sürece ekonomik sorunlar asla düzelmez. Bu ülkeye hukuk ve adalet asla gelmez. Dış politikası, eğitimle ilgili sorunlar asla çözülmez. Şu anda çözüm ve politika üretme kabiliyetini kaybetmiş bir iktidar var. Mesela Sayın Erdoğan bugün Alman ekonomisini bu kafayla yönetmeye çalışsın. İnanın 3-4 senede büyük kriz yaşarlar. Almanya batar. Hiç bilmediği ve anlamadığı bir konuda ülkeyi tek başına yönetmeye kalkarsa olacağı budur. Erdoğan 4 yıldır her gün enflasyonu düşüreceğim diye açıklama yapıyor. Ama olmuyor. Demek ki yapamıyor. Çünkü yanlışta inat ediyor. Merkez Bankası’nın pırıl pırıl ekibini saf dışı etti. Talimatla yönetilen bir ekip getirirsen dolar da Euro da patlar. Bu ülkeye çok yazık oldu. Bedelini de emeklimiz, çiftçimiz, gençlerimiz ödüyor. Hem çok üzülüyoruz hem de çok kızıyoruz. Artık değişimiz vakti geldi. Böyle bir iktidarın da ülkeye hiçbir faydayı yoktur. Artık müsait bir yerde inmeleri gerekir.”

‘EMEKLİLİK ZAMANI GELDİ’

Ülkenin halktan kopuk bir yönetimle karlı karşıya olduğunu ifade eden Babacan, “Erdoğan İzmir’e geldi. İzmirlilerin haberi yok. Çünkü insanlardan gelecek tepkiye ne tahammülü ne sabrı var. Onların artık halkla iç içe olma gibi bir şansı yok. Çünkü halkı bu duruma düşürdüklerini vatandaş farkında. Eskiden Keçiören’de bir apartmanda otururken komşularla dertleşirdi. Şimdi kendini Külliye’ye hapsetmiş, bir tane komşusu yok. Önüne ayda bir kere elektrik, doğal gaz faturası gelmiyor ki fiyatlarından haberi olsun. Etrafında ona yakın olmaktan menfaatlenen bir şebeke var. Ona yakın oldukça zenginleşiyorlar. Öyle olunca da etrafında kime bakarsa zengin ve mutlu insanları görüyor ve tüm ülkeyi öyle zannediyor. Ama bunlar artık bitti. Artık Erdoğan’ın emeklilik zamanı geldi. Zorladıkça ülkeye de kendisine de zarar veriyor” diye konuştu.

‘EN BÜYÜK ÖZELEŞTİRİ DEVA’DIR’

AKP’nin kurucuları arasında yer alan Babacan’ın AKP içerisindeyken pişmanlık duyduğu bir karar olup olmadığına yönelik soruya şu yanıtı verdi: 

“Bizim için en büyük özeleştiri DEVA Partisi’ni kurmuş olmamızdır. Ben AK Parti’nin kurucusuyum. İyi niyetlerle başlayan ve Türkiye için güzel şeyler yapan bir hareket zamanla bozuldu. Nasıl bozuldu? İnsan kaynağı bozulmaya başladı. Düzgün iş yapanlar uzaklaştırıldı. Düzgün olmayan başka bir ekibin ağırlıklı olduğu yapıya dönüştü. Hükümet içindeyken benim kadar özeleştiri yapan ve içinde bulunduğu hükümeti benim kadar eleştiren bir kişi daha yoktur. Türkiye’nin zirvede olduğu yıl; ‘Hukuk, adalet, eğitim kötü gidiyor. Gerekeni yapmazsak orta gelir tuzağına düşeriz’ diyorum. Başbakan yardımcısı olarak söylüyorum. ‘Bu ülkede yolsuzluk var ve büyüyor’ diyen benim. Bugün bir bakan çıkıp söyleyemez. Ben içerideyken tüm uyarıları yaptım. Her türlü yanlışa işaret ettim. 2015 yılında bakanlıktan ayrılınca konuşmama kararı aldım. Konuşmama kararı aldıktan sonra 2017’de bir referandum yapıldı. Onunla ilgili bana soru soranlara çok yanlış bir karar olduğunu söylüyordum. Sadece soranlara söylüyordum. Bugün geriye döndüğümüzde keşke 2017’de konuşmama kararımı bozup çok yanlış bir şey olduğunu ilan etseydim. Soranlara evet denilmemesi gerektiğini söyledim. 2002’den 2015’e kadar görev yaptığım sürede tüm hizmetlerimden gurur duyarım. Bu ülkeye yaptığım hizmetlerle ilgili asla pişmanlığım olmaz. Ülkenin milli gelirini 3 bin 500 dolardan 12 bin 500 dolara çıkaran ekibin başındaysam bundan gurur duyarım. Bu ülkenin ilk AB Baş Müzakerecisi olduysam gurur duyarım. Dışişleri Bakanı’yken alnım ak, başım dik dünyanın her yerinde ülkemin itibarını yükseltmek için çalıştıysam onur duyarım. Ama başka bakanların, başbakan, cumhurbaşkanının yanlışlarla ilgili içeriden de mücadelemi verdim. Bunlarla ilgili hesaplaşmamızı yaptık, kapattık. Yarınlara bakıyoruz.”

‘HİCAP DUYUYORUM’

Cumhurbaşkanlığı adaylığı için adı geçen Kılıçdaroğlu’nun ‘Alevi’ olmasına yönelik çıkan tartışmalara da değinen Babacan, “Bugünün Türkiye’sinde cumhurbaşkanı olacak bir adayımızın etnik kökeni, dini, inancı, inanıp inanmaması, mezhebi gibi konuların söz konusu edilip tartışılmasının doğru olmadığını görüyoruz. Böyle bir tartışmadan şahsım adına da hicap duyuyorum. Bugünün Türkiye’sinde bunlar konuşulmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin aday olması anayasal haktır. Eğer bu konuları tartışacaksak, mutlaka hazırladığımız Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem hedefimiz çerçevesinde yapılmalıdır. Demokrasiye gerçekten inanmış bir cumhurbaşkanı adayı lazım. Sözde değil, özde demokrat aday lazım. Geçiş sürecinin yol haritasını hazırlıyoruz.  Mutlaka cumhurbaşkanı adayının imzası gereklidir. Parlamenter Sistem’e geçene kadar ülkenin fiili bir Parlamenter Sistem ile yönetilmesini istiyoruz. Seçimlerden sonra kurulacak hükümetin ve cumhurbaşkanının ne yapacağını hazırlıyoruz. Önce ismi belirleyip tek bir kişiye süreci endekslemek yanlış olur. Altılı masa ortak bir aday konusunda mutabakata varmazsa da o zaman ne yapılacağı bellidir. Gayretimiz ortak, tek bir aday çıkarmaktır. Ama bunun garantisi tabii ki yok. Olmadığı durumda da açıklamamızı yaptık; DEVA Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı Ali Babacan’dır. Bundan daha doğal bir şey de olamaz. Biz iddialı bir partiyiz. Seçime kendi partimiz, logomuzla katılma kararımızı aldığımızı da açıkladık. Kılıçdaroğlu ana muhalefet partisi lideri olduğu için adının daha görünür olması da çok doğaldır. Ama bugüne kadar altılı masada hiçbir ismi konuşmadık. Altılı masanın bugün için gündeminde bu konu yok. Zamanı gelince her parti bununla ilgili çalışmasını yapar” ifadelerine yer verdi.

‘FARKLI BİR PARTİYİZ’

Geçmişte farklı partilere oy vermiş birçok yurttaşın DEVA çatısı altında birleştiğini söyleyen Babacan, “Biz çok farklı bir partiyiz. Partimize üye olanlardan yüzde 85’i ilk kez oy kullanacak. Üyelerimizin daha önce hangi partiye oy verdiğine baktığımızda yüzde 30’u AK Parti’ye oy vermiş. Yüzde 20’si CHP’ye, yüzde 10’u HDP’ye, yüzde 10’u İYİ Parti’ye oy vermiş insanlar. Çünkü geçmiş üzerinden siyaset yapmıyoruz. Türkiye’nin yarınları üzerinden siyaset yapıyoruz. Ortak bir Türkiye vizyonu üzerinde buluşmuş bir kadroyuz. Bizi buluşturan en önemli nokta budur. Geçmişten ders alıp yarınlara bakıyoruz. Bu bizi farklı kılıyor” diye konuştu. 

‘TEREYAĞINDAN KIL ÇEKER GİBİ…’

‘AKP kaybetse de iktidarı bırakmaz’ düşüncesine karşı çıkan Babacan, “Seçimlerde tereyağından kıl çeker gibi düzgün bir iktidar değişikliği olacak. Bu konuda kimsenin endişesi olmasın. Çünkü iktidar siyasi meşruiyetini kaybetmiş durumda. Sadece yasal meşruiyetle seçime kadar işbaşında olacak. O yüzden zorla, inatla iktidarını devam ettirmesi diye bir şey yok. Türkiye demokratik refleksleri çok güçlü bir ülke. Bu ülke yeri gelince her zorluğa katlanır, sabreder. Ama günü geldiğinde de söyleyeceğini söyler. Seçim günü de söyleyecektir. Seçimi kazanmamızla beraber eşyalarını toplayıp emeklilik hayatına başlayacaklar. Bunun için seçimi açık bir farkla kazanmak gerekiyor. Meclis’te de nitelikli çoğunluğu elde etmek gerekiyor. Aksi halde seçim ucu ucuna farkla kazanılırsa mızıkçılık yapabilirler. Örnek; İstanbul Belediye seçimleridir. Milletimiz rahat olsun, sabretsin” ifadelerini kullandı. 

‘MAĞDUR DEĞİLİM’

Gezi Davası’nda ‘mağdur’ olduğunu yönündeki söylemlere de açıklık getiren Babacan, “Gezi Davası’yla ilgili müşteki ya da davacı olduğumla ilgili yanlış ve yalan haberler pompalanıyor. Yok böyle bir şey. Davacı da, müşteki de, müdahil de değilim. Benim hiçbir başvurum yok. Savcılık bugünün hükümetinin tamamının listesini alıp topyekûn mağdurdur diye tanımlama yapmış. Benim başvurum yok ki çekeyim. Savcılar da hakimler de duysun; benim Gezi ile ilgili şahsi bir mağduriyetim yoktur” ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi