Maraş Katliamı’nın 39. Yıldönümünde CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok yazılı bir basın açıklaması yaptı. Altıok Çorum, Gazi, Sivas katliamlarında olduğu gibi Maraş katliamının da aynı gerici ve karanlık odaklar tarafından gerçekleştirildiğini belirterek “Maraş davası 12 Eylül faşizmi koşulları altında katillerin değil, saldırıya uğrayan devrimcilerin, solcuların ve canları için direnen Alevi vatandaşların mağdur edildiği ve katliamın ardından sorumluların ve karanlıkta kalmasına sebep olanların milletvekili yapılarak adeta ödüllendirildiği bir sonuca dönüşmüştür” dedi.

Zeynep Altıok, açıklamasında insanlığa karşı işlene suçlarda zamanaşımın olmayacağını kaydederek “Maraş katliamı, tıpkı 1 Mayıs, Sivas, Bahçelievler, Çorum, Başbağlar, Roboski, Reyhanlı, Suruç, Ankara katliamlarında olduğu gibi kardeşliği, barışı, çağdaşlığı, laikliği, hukukun üstünlüğünü, eşitliği isteyen bütün kesimlerin ortak ve unutulmayan acısıdır. Ve unutulmayacak ayrıca asla unutturulmaması gereken ortak hafızamızdır” ifadelerini kullandı.

Zeyneo Altıok’un açıklamalarının satır başları şu şekilde;

GEÇMİŞİ ANIMSAMAYANLAR ONU YENİDEN YAŞAMAYA MAHKUMDURLAR

“Geçmişi anımsamayanlar, onu yeniden yaşamaya mahkumdurlar” Maraş’ta bundan tam 39 yıl önce 12 Eylül darbesine giden yolda devrimci, solcu ve Alevi yurttaşlarımıza yönelik bir katliam yaşandı, yaşatıldı… 1978'in 19-26 Aralık günleri arasında Maraş’ta yaşanan olaylarda, resmi rakamlara göre 111 kişi katledildi. 800 civarında ev ve iş yeri yakılıp, yıkıldı ve yağmalandı. 24 Aralık 1978’de Maraş sokakları kan gölüne çevrildikten sonra devrimci, aydın ve Alevi vatandaşların yüzde 80’i Maraş’ı terk etmek zorunda kaldı. Çorum, Gazi, Sivas katliamlarında olduğu gibi Maraş katliamı da aynı gerici ve karanlık odaklar ve  işbirlikçileri tarafından gerçekleştirilmiştir.

KATİLLERİ YAKINDAN TANIYORUZ

Ezilen, ötekileştirilen, sömürülen, muhalif kesimlere yapılan örgütlü, destekli ve organize edilmiş gerici unsurların katliamları ve baskıları ile destekçilerini yakından tanınıyoruz. Darbe ve dikta süreçlerinin inşasında da bu yöntemlere sıklıkla başvurulmuştur. 7 Haziran seçimlerinden bu yana toplumsal ayrıştırmanın, dışlayıcı, yıkıcı bir dilin hatta nefret söylemlerinin etkili bir şekilde siyasetin kurgulanmasında ve politik süreçlerin şekillendirmesinde etkin kullanılışını kaygı ile izliyoruz. Her gün Türkiye’nin dört bir tarafında yaşanan katliamlar üzerinden sistemli yürütülen toplumsal kutuplaşma, geleceğe, barışa, kardeşliğe, kadın erkek eşitliğine, laikliğe ve çağdaşlaşmaya darbe vurmaktadır.

LAİKLİĞE VE CUMHURİYETE YÖNELİK SALDIRIYI REDDEDİYORUZ

Terör ve toplumsal şiddet karşısındaki toplumsal mutabakatımızı, kardeşliğimizi, barışımızı asla bozmayacağımız gibi; üzerinde yüz yıllık mutabakatımız olan Cumhuriyetimiz’in, demokrasimizin, laikliğin ve hukuk devletinin yok edilmesiyle halk egemenliğinin saraya devredilmesini toplumsal barış adına sistemli ve planlı bir saldırı olarak görüyor ve reddediyoruz.

Editör: Haber Merkezi