Cengiz Aldemir/ANKARAİz Gazete’ye konuşan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, iktidarı; sağlık politikaları, İşçi sağlığı ve iş güvenliği üzerinden sert bir dille eleştirdi.

Saray yönetiminin yanlış sağlık politikaları yüzünden binlerce doktorun kötü çalışma koşullarında çalıştığını ifade eden CHP'li Beko, hekimlerin sağlık sektöründe çözülmeyen problemler nedeniyle farklı ülkelere göç etmek zorunda kaldığını belirterek, "Yurtdışında çalışabilmek için Türk Tabipleri Birliği'nden sicil belgesi isteyen hekimlerin sayısı her geçen yıl artıyor. 2021 yılında 1405 hekim yurtdışına çıkmıştı. Bu yıl sayının çok daha fazla olması bekleniyor.

Hekimler, özlük haklarından sağlıkta şiddete, kötü çalışma koşullarından yurtdışına göçe kadar bir çok sorunla mücadele ediyor" dedi.

BUGÜN GİT 8 AY SONRA GEL

Sağlıkta devrim yapmakla övünen saray yönetiminde kanserli hastalara en erken 7-8 ay sonrasına randevu verildiğini ifade eden Beko, “Randevu için başvuran vatandaş randevu gününü önce yanlış gördüğünü sanıyor. Daha sonra kağıdı bir daha okuyor ve yanlışlık olmadığını anlıyor. Sadece bu kişiye değil, diğer hastalara da altı - sekiz ay sonrasına gün veriliyor. Sağlık sistemi AKP yüzünden tam bir rezalete dönüştü. Sayın Koca masal anlatmayı bıraksın ve vatandaşa hizmet götürsün. Devlet dairelerinde eskiden ‘Bugün git yarın gel’, denirdi. Bu durum saray yönetiminde, ‘Bugün git, sekiz ay sonra gel’e dönüştü” sözleriyle tepki gösterdi.

HEKİM TALEPLERİNE KULAK VERİN ÇAĞRISI

Toplum sağlığının korunmasına yönelik birinci basamağın sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi olduğunu vurgulayan CHP'li Beko, iktidara hekimlerin taleplerini anımsatarak, "Kovid-19 meslek hastalığı sayılmalıdır, illiyet bağı aranmaksızın bir yasa yapılmalıdır. Sağlıkta caydırıcı bir şiddet yasası çıkartılmalıdır. Sağlık çalışanlarının ücretlerinde en az yüzde 150'lik bir iyileştirme yapılmalıdır, aksi takdirde yurt dışına göç engellenemiyor. Yine ek göstergelerin yükseltilmesi, angarya çalışmanın kaldırılması, sağlık hizmetlerinde reçete ücretinin iptal edilmesi, liyakatsız atamaların durdurulması, özel sağlık kuruluşlarında güvencesiz çalışmaya son verilmesi gibi talepler yer alıyor. Buradan bir kez daha iktidara hatırlatmak ve acilen hekimlerimizin, sağlık çalışanlarımızın sorunlarını acilen çözün, taleplerine kulak verin" çağrısında bulundu.

İSİG POLİTİKALARI HAYATA GEÇİRİLMELİ

İş sağlığı ve güvenliği (İSİG) uygulamalarının hayata geçirilebilmesi için öncelikle sendikalaşmanın arttırılması gerektiğini söyleyen Beko, çalışma saatlerinin azaltılması, iş cinayetlerinin sorumlusu olan patron, bürokrat ve siyasilerin yargılanmasının önünün açılması gerektiğini vurguladı. Emek örgütlerinin, 'İş Teftiş Kurulu' yönetiminde yer alması gibi son derecede basit talepleri olduğunu belirten Beko, sorunların köklü bir değişimle çözülebileceğini savundu.

6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunun maddelerinin ve yönetmeliklerin uygulanma tarihlerinin ötelenmesinden, kapsam alanının daraltılmasından vazgeçilmesi gerektiğini savunan CHP'li Beko, "İşçi ölümleri, iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi için, sosyal tarafları da kapsayan, işçi odaklı bir İSİG politikası hayata geçirilmelidir. Meslek hastalıklarının önlenmesi için öncelikle tanı konulmalıdır. Bunun için gizlenmiş meslek hastalıklarının bilinmesini sağlayacak bir sistem hayata geçirilmelidir" diye konuştu.

İŞÇİ KENDİ SAĞLIĞI HAKKINDA SÖZ SAHİBİ OLMALI

Sendikaların meslek örgütlerinin alana yönelik yapılacak yeni düzenlemelerde bilgi ve deneyimlerine başvurulmasının önemine işaret eden eski DİSK Genel Başkanı Kani Beko, işçilerin kendi sağlıkları hakkında söz sahibi olması gerektiğini ifade ederek şu önerilerde bulundu:

"İş yerlerinde çalışan temsilciliği sistemi güçlendirilmeli, iş güvencesi ve görev yapacak süre tanımlanmalıdır. Yaşanan ücret sorunları, etik çalışma şartları, hukuki sorunlar ve bilgi eksikliği, İş güvenliği uzmanlarının iş güvencesi ve ekonomik bağımsızlık sağlanmalıdır, Sorunların çözümünde iş güvenliği mühendislerinin örgütlü gücü önemli bir rol oynayacaktır, bu nedenle alandaki mühendislerin örgütlülüğü güçlendirilmelidir. İş cinayetlerinin durdurulabilmesi ve işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının çözümü, kamusal kaynaklara yaslandığı ve yaşamın içinden bir bütün olarak ele alındığında ve işçilerin yönetimde söz, yetki ve karar sahibi olmalarından geçmektedir.

UYGULAMALARI İŞÇİLER DENETLEMELİDİR

Sonuçta hepimiz üzülüyoruz fakat yitirilen canlar emekçilerin canlarıdır. Bu nedenle işçilerin kendi sağlık ve güvenlikleriyle ilgili kararlarda belirleyici olmaları sağlanmalıdır. İSİG program ve prosedürleri işçilerin onayıyla yürürlüğe girmeli, uygulamalar yine işçiler tarafından doğrudan denetlenmelidir. Çökmüş bir İSİG siteminde toplum sağlığı ve refahı söz konusu olamayacaktır.

Sağlık, güvenlik ve çevreyle ilgili özerk-demokratik bir kurumsal yapının sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve üniversitelerin içinde yer aldığı kurumsal bir yapı tarafından hayata geçirilmesinin olanaklarını yaratacak ısrarcı, kararlı bir mücadele anlayışının yerleştirilmesi ertelenemez önemdedir."

Editör: Haber Merkezi