Gazeteci Seda Tener, Torbalı Belediyesi’nin Eski Başkanı Rahmetli İsmail Uygur’u anmak ve bilinmeyenleri öğrenmek için İsmail Uygur’un eşi Afet Uygur’a merak edilenleri sordu. Afet Uygur, efsane başkanı anlattıktan sonra CHP kongresi hakkında sorulan soruları da cevapladı. Afet Uygur, “Kimsenin gücü yetmez İsmail Uygur’u gönülden silmeye” dedi

-İsmail Uygur ile tanışma hikayenizi anlatarak başlayabiliriz isterseniz?

İsmail Uygur ile 1991 yılında tanıştık. Bizim yakın akrabamız ile İsmail Uygur arkadaşlardı. Akrabamız şakayla İsmail Uygur’a “Daha evlenmiyor musun?” diye sorunca İsmail de “birini bulmadın ki evlenelim” diyor. Akrabamız da benden bahsediyor. İsmail Uygur beni tanıyormuş tabi, babam da o zamanlar çok zengin olduğu için beni ona vermeyeceklerini düşünüyor ama bizim akrabalar araya girip anneme söylüyor. Evlenmeden önce ben bıyıklı erkekleri beğeniyordum babamdan ötürü. Evlendiğim erkek bıyıklı olsun derdim. İsmail Uygur’la tanıştığımda da bıyıklarını görünce evlilik ihtimali daha da geçerli oldu.

Kısa süre sonra annem babama söylüyor. Tabi istemeye geliyorlar. O gün elindeki çiçekleri bana verdi, baktım elimi öpüp alnına koydu derken sıradan kapıdaki kızların da elini öpüp içeri geçti. Ellerimizi öpüp alnına koyunca biz şaşırdık tabi. İçeri geçerken herkese terlik verdik. İsmail de terlik giymeyi sevmezmiş meğer. Herkes oturdu bizim anneanne-babaanneler İsmail’i süzüyor. O gün de İsmail üstündeki her şeyi yeni almış. Bizim büyüklerde İsmail’in çorabındaki etikete takılmış. Yengesi onu uyarınca İsmail’in ayağını bir gizleyişi var, pat diye. O gün isteme oldu, 1991’in Mayıs’ında nişan oldu derken 1992’nin Eylül ayında da evlendik.

-İlk belediye başkanlığa aday olacağını siz açıkladığında nasıl bir süreç yaşadınız?

İlk 1998’de ilçe başkanı oldu. 1999’da da seçimler var. İsmail Uygur’a aday olmasını istemişler. 1997’de biz bir çocuğumuzu kaybetmiştik geçen 2 yıllık süreçte ben psikoloğa gidiyorum. Efe çok küçüktü. İsmail’in gönlünde belediye başkanı olmak vardı ama o kadar kısa bir süreçte değildi. Bir gün geldi evde oturuyoruz. İsmail “Belediye başkanlığına adaylığını koymak istiyorum” dedi. “Gözünü seveyim İsmail olma, çocuğumuzu kaybettik, Efe çok küçük, benim sana ihtiyacım var. Sen belediye başkanı olursan biz seni kaybedeceğiz” dedim. O zamana kadar İsmail öyle dışarda çok zaman geçirmezdi. Haftada bir Barış Yapı’da yöneticilik toplantısı olurdu bir de ilçe başkanı olduktan sonra ilçe başkanlığı toplantısı yapılırdı. Genelde evdeydi, hatta misafir geldiğinde nereye gideceğini bilmez arabayla Tepeköy’de turlarmış. Ben istemediğimi söyleyince “Ben çok istiyorum. O belediyenin duvarına resmim asılsın istiyorum. Bir dönem seçileyim bir daha aday olmayacağım.” dedi. Efe de küçük olduğu için ben o seçim süreciyle ilgilenmemiştim. DSP’nin de rüzgarıyla o dönemde seçimi kazanamamıştık. O seçimde 3.sırada olan İsmail Uygur, yanlış hatırlamıyorsam 360 küsur bir oy farkı ile seçimi kaybetmişti. İlk adaylık döneminde hiç istememiştim ama 2004 seçiminde “ben vazgeçiremeyeceğim madem” deyip bu sefer tamam demiştim. O zamanda AKP ile 500 küsur bir oy farkı ile belediye başkanı oldu.

Kazandığında yaptığı konuşmada “Bir dahaki döneme ben sizden gelip oy istemeyeceğim, benim çalışmaları görüp siz kendiniz oy vereceksiniz. 2009 yılında ben yüzde 51 ile seçimi alacağım” dedi. Gerçekten de yüzde 51 ile seçildi ikinci dönem de

-İsmail Uygur’un ilk belediye başkanlığına aday olmaya karar verdikten sonra İsmail Uygur’dan bahsedebilir misiniz? İlk bahsettiğiniz korkularınız yaşadınız mı?

Evet, yaşadık. 2004’te Ege 4 yaşındaydı Efe de 9 yaşına gelmişti. O süreçteki sevinçle aylarca tebrik ziyaretleri sürdü. Gündüz belediyede tebrikleri alırken akşam da yemeğe çıkıyorlardı. Evden çıkmayan adam eve geç gelir oldu. O geldiğinde de çocuklar uyuyor olurdu. O yüzden çocuklar okuldan gelince çok kez alıp belediyeye götürmüşlüğüm var. İsmail çocukları kapıda iki dakika severdi. Aylarca böyle geçti.

Bir gün akşam yemeği hazırlıyorum, İsmail nasıl olduysa o gün erken geldi. Ben de kızgınım tabi. Neyin var deyince “5 aydır herkesle bu sevincini kutladın bir bizle kutlamadın” demişti. Biz İsmail Uygur’un belediye başkanlığını 5 ay sonra kutladık. Tabi o günden sonra yine aynı devam ediyor. Ben de artık rest çektim; Pazar gününü bize ayıracaksın deyip. Ondan sonra yıllarca Pazar günlerini bize ayırdı. Sadece kışın deve güreşleri olduğunda Pazar günleri evde kalmazdı. Biri bir plan yapmak istediğinde “Yok Pazar günü içişleri bakanının günü” derdi.

-Başarılı insanlar genelde çocuklarının da kendi gibi olmasını ister. İsmail Uygur’un, oğlunun/kızının belediye başkanı ya da bir yönetici olmasını istediği oluyor muydu?

Böyle bir şeyi hiç dile getirmedi. Ama çocuklar da doğduklarından beri siyasetin içinde oldukları için ister istemez etkileniyorlardı. Kendisi onun stresini çok çekti, o yüzden çocuklarının da aynı sorunları yaşamasını istemiyordu bence.

-Bir belediye başkanının eşi/ailesi olmak nasıldı?

Zordu. Ben çatık kaşlı biriyim. İnsanlar buna bile tepki laf ederdi. Çevredekiler de hep gül biraz derdi ama öyle biri değilim ki napayım. Hatta araba kullanırken ben sağıma soluma çok bakınmam, İsmail Uygur İlk belediye başkanı olduğunda insanlar arabayla geçerken bana selam verirmiş, ben hiç görmezmişim bile. O sırada “Kadına bak selam veriyoruz selamımı bile almadı ne kadar kibirli” dermiş. Yine İsmail Uygur belediye başkanı olduktan sonra eşofmanla ekmek almaya gidince “Belediye başkanının eşine bak nasıl gelmiş” sözleri dolanıyordu. Hani eşofman giymem bile suç olur hale gelmişti İsmail belediye başkanı olunca.
Çocuklarım bile çocukluk yaşamadı. Bir yere giderdik çocukların yerinden kıpırdamazdı. Sadece benim için değil çocuklar için de zordu anlayacağınız.

-Rahmetli İsmail Uygur’un Torbalı’da üç dönemi var. Çıraklık, kalfalık ve son olarak ustalık olarak nitelendirilen dönemlerdeki İsmail Uygur’u anlatabilir misiniz?

2004 ile 2007 yılları aslında İsmail Uygur’u İsmail Uygur yapan dönemdi. Kimsenin hayalini kuramadığı şeyleri yapıyordu. 2005 yılında Kültür Merkezini yaparak 2021 yılındaki yoğun nüfusun bile sığacağı bir yer inşa etti. 2008’de Aqua Park’ı açtı. Şimdi benim diyen belediyelerde bile böyle bir yer yok. 13 yıl önce yapılmasına rağmen hala Ege Bölgesi’nde açık olimpik tek havuz.

Yani demek isterim ki çıraklık diye nitelendirilen döneme; çıraklığı, kalfalığı ve ustalığı sığdırdı. Bu yüzden her yeni dönemde insanlar “acaba şimdi ne yapacak” diyordu. 2011-2012 yıllarında Avrupa’da kişi başına düşen yeşil alan 7 metrekareydi. Torbalı’da ise 7.1 metrekareydi. O dönemde çok fazla ağaç dikti. Doğayı çok seviyordu zaten. Avrupa’ya gittiğinde beğendiği yerlerde fotoğraf çeker geldiğinde Torbalı’ya neyi uyarlayabiliriz diye düşünürdü.

-Bir dönem seçim kaybedildi. İki dönemden sonra böyle bir kaybı İsmail Uygur nasıl karşıladı?

O dönemde İsmail Uygur mahkeme sürecinde olduğu için aday olamamıştı ama yapılan anketlerde İsmail’in adı hep ilk başlarda yer alıyordu. Aslında o dönem İsmail’in en rahat seçim kazanacağı dönemdi ama aday olamadı. Çünkü halkın güvenini kazanmıştı artık. Her yerde çalışmalar vardı, Torbalı şantiye gibiydi. Bu vatandaşı memnun ediyordu.

-Son dönemde tekrar aday olmaya karar vermesi bir hırs mıydı?

Hırs diyemem. Çünkü iki dönem belediye başkanlığı bittikten sonra İsmail bir daha aday olmayı düşünmüyordu. O iki dönemde çok yorulmuştu. Üçüncü döneme adaylık göstermiyor hiç istemiyordu. Ama insanların İsmail’e “Sen aday ol” dedikçe ben de artık destek vererek aday olmasını istedim. Hatta “İki dönem sen istediğin için aday oldun bu dönem de ben istediğim için aday olacaksın” demiştim. İsmail ilk yıl boyunca sabretti aday olmayı istemiyordu. Hatta sorduklarında “Siyasette bir gün bile çok uzun bir süre, şimdiden bir şey söylemem” derdi. Daha sonra partiye hiç emeği geçmeyen Övünç Demir’in aday olması üzerine İsmail de artık dayanamadı ve adaylığını açıkladı.

-Evet, konu Övünç Demir’e gelmişken bu süreci en baştan değerlendirelim. Erol Günaydın’ın görevden alınmasını ve Övünç Demir’in atanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Genel Merkez’in, İl Merkezinin kararı bu. Buna bir şey söyleyemem. Genel Merkez’in aldığı bu karara saygı gösteriyorum. Çünkü bu parti benim kocama üç dönem belediye başkanlığı nasip etti. Onun onuru ve şerefi müthiş bir şey. İsmail Uygur yaşarken de öldükten sonra da gururumuz oldu.
Acım çok büyük, kocamı, babamızı kaybettik. Ama yıllarca muhalefet olan insanların bile bu saygıyla hala beni arıyor olmaları çok anlamlı. Anlatamam bu hissi…

-Atamanın ardından bir kongre düzenlenmesi gerekiyor. Bu süreçte de yeni isimler adaylığını açıklıyor. Sizin desteklediğiniz biri var mı?

Ben bu kongreye müdahil olmak, taraf belirtmek istemiyorum. Delegelerden sadece oğlumu tanırım. Oğlum da benimle aynı fikirde. İsmail Uygur bundan sonra yattığı yerde rahat uyusun. Siyaset benim için İsmail Uygur ile bitti. Çünkü ben kocamı siyasetle kaybettim. Ben bir tane şehit verdim siyasete başka istemiyorum. Ne delege seçimine ne de belediye yönetimine karışmadık, karışmayacağız. İsmail Uygur’un adını bundan sonra hiçbir şeye karıştırmasınlar bana yeter. Hiç kimsenin yanında arkasında değilim.

– Siz ise Övünç Demir’in partide etkin rol almadığını söylemiştiniz. Övünç Demir, göreve atandığında birlik beraberlik mesajı verdi. Bu mesajı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yapılan konuşmalarda hep bir birlik beraberlik mesajı verdiler. İsmail zaten birlik ve beraberlik içindeydi hep. Övünç Demir ve heyeti partiye geldiğinde hiçbir şekilde kovalamadı. Ama İsmail’e hırsız dediler, 6 tane oteli var dediler, 50 bin hektar arazisi var dediler. İsmail ağzını açıp cevap vermedi. Şimdi kalkmış insan kucaklıyorlar. 2019’da İsmail Uygur için değil Adnan Yaşar Görmez için çalıştı bu arkadaş. Övünç, AKP'lilerle birlikte kapı kapı gezip İsmail’i kötüledi. Kucaklamaksa, İsmail Uygur, Övünç’ü 2015 yılında kucakladı.

Babası çok eski CHPlilerdendir. Övünç de bununla gururlanır. Ki İsmail Uygur da Yaşar Demir için hiç kimseye laf söyletmezdi. “Yaşar Abi partinin abisi ona saygı göstermek zorundasınız” derdi. Kötülediği insan baban için bu şekilde bahsederken sen de saygı göster İsmail Uygur’a. Saygılı olmak çok zor bir şey değil.

-Her sokağında izi olan İsmail Uygur’suz bir Torbalı nasıl?

İsmail öldükten 2 aya yakın ben evden çıkamadım. 2 ay sonra evden çıktığımda 300 binlik Torbalı nüfusunda kimse yok, bomboştu. Arkamdaki dağ gitti benim. Öksüz kaldık, yetim kaldık. Hastanede yatması bir büyük bir güçtü bizim için.

Sadece bizim için değil Torbalı için de öyleydi. İsmail Uygur’u çok sert anlattılar ama çok merhametli biriydi. Bir gün halk günü yapmışlar, eve geldi yüzü kapkara. “N’oldu sana” dememe kalmadan başladı ağlamaya. Meğer bir adam derdini anlatmış, çocuğu hastaymış zor durumdaymış. “İçim parçalandı, ne insanlar var” deyip ağladı. İsmail Uygur kendi maaşında 6-7 hasta bakıyordu, çocuk okuttu.

İlk zamanlar Torbalı’ya indiğimde çok zor geliyordu, üzülüyordum. Şimdi gurur duyuyorum, baktığım her yerde imzası var. Kimsenin gücü yetmez İsmail Uygur’u gönülden silmeye.

Editör: Haber Merkezi