YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE Programda 100.yılında Ekim Devrimi ve bugüne yansımaları konuşuldu.

‘EKİM DEVRİMİ UMUTLARI CANLI TUTMAYA DEVAM EDİYOR’

Ekim Devrimi’ne kısa bir tarihsel giriş yapan,devrimin işçi ve emekçilerin umutlarını hala diri ve canlı tutmalarına olanak sağladığını söyleyen gazetemiz yazarlarından Ramis Sağlam, “İşçiler o gün 60 gram tayınla dünyayı değiştirdiler ve bu yüz yıl önce biten bir şey değil, bugün işçi ve emekçiler yeni devrimlerin, yeni mücadelelerin önünü açmaya çalışıyorlar.” diye konuştu. Devrim öncesi işçilerin durumuyla bugünün işçilerinin durumunu karşılaştıran Sağlam, “Daha iyiye giden bir şey yok. Daha da kötü durumdayız. 1400 lira ile yaşayan bir işçi bugün açlık ve yoksulluk içerisinde yaşıyor. O yüzden Ekim Devrimi daha çok önem kazanmaya başladı. Devrim o günün kazanımlarıyla, bugün milyarlarca insanın hayali olmaya devam ediyor. Bir ütopya değil gerçekliğin hayata geçirilmesi meselesidir.” dedi.

FABRİKA İŞÇİSİ KADINI UZAYA GÖNDEREN DEVLET

Sovyetler Birliği’nin uzaya gönderdiği ilk kadın kozmonotun bir fabrika işçisi olduğunu kaydeden Sağlam, “Aradan yüz yıl geçmiş bir devrimden bahsediyoruz ve fabrikadaki bir işçiyi uzaya gönderen bir sosyalist devletle, bugün kadını eve hapseden, sokakta yürümesine engel olan, kadına şiddetin, tacizin arttığı iki farklı sistemden bahsediyoruz.” şeklinde konuştu.

‘MÜCADELENİN BASTIRILMASI İÇİN OHAL’E İHTİYAÇ VAR’

Bugünkü OHAL süreciyle Sovyetler döneminin bağlantısı olduğunu söyleyen Sağlam, “İşçilerin, emekçilerin, gelişen mücadelenin bir şekilde bastırılabilmesi için, sermayeye daha geniş sömürü mekanizmalarının yaratılabilmesi için, örgütlenmelerin dağıtılması gerekiyordu. İşçilerin hayallerinin ortadan kaldırılabilmesi için OHAL’e ihtiyaç vardı. Sendikaların, demokrasi güçlerinin, siyasal partilerin işçilerle buluşmasını engellemek için böyle bir süreç yaşanması gerekiyordu.” diye belirtti.

‘BÜTÜN YAŞAMI ÜRETEN İŞÇİLERDİR’

Eşit, özgür, kardeşçe ve sömürüden uzak, insanların birbiriyle düşmanlaştırılmadan yaşadığı toplumsal yaşamın bütün insanlığın hayali olduğunu söyleyen Evin “Bunu kuracak olan da işçi sınıfıdır. Zira bütün yaşamı üreten işçilerdir. Öyleyse işçi sınıfının iktidarı nostaljik bir öykü değil, geleceği de kuracak ve örgütleyecek olandır. İşçi sınıfı kendisiyle birlikte bütün dünyayı kurtaracaktır. Bütün dünya sınırlardan ve sınıflardan kurtuluncaya kadar bu mücadele devam edecektir. Süreç içerisinde geriye düşüş olsa da asla yenilmiş değildir. Bugün sosyalizm, kapitalizmin kendini tükettiği noktada yeniden bir umut olarak herkesin önünde duruyor.” diye konuştu.

‘KAPİTALİZM SAVAŞ VE SÖMÜRÜ ÜRETMEYE DEVAM EDECEK’

Sömürünün ortadan kalkmadığı hiçbir sistemde gerçek anlamda bir barışın sağlanmasının mümkün olamayacağını belirten Evin, “Kapitalizm savaşı da üretecektir, sömürüyü de arttıracaktır ve giderek kendisini tüketecektir. Kapitalizmin sonunu da getirebilmek için her gün yeniden örgütlü mücadeleyi sağlamakla yükümlüyüz. Bugünün işçileri daha iyi şartlarda yaşıyormuş gibi gösterilmeye çalışılsa da gerçek öyle değil. Sovyet sistemde 230 ruble alan bir işçinin ev kira bedeli 3 ruble civarındaydı. Bugün ise asgari ücretin yarısından fazlası kira bedeli olarak kullanılıyor. O dönem 6,5 saate düşürülen günlük çalışma saatleri ve dinlenme hakları vardı. Bugün ise işçiler günde 12 saat çalıştığı, zorunlu mesailere bırakıldığı, ailesiyle zaman geçirebilme olanaklarının kalktığı, kendilerini kültürel olarak geliştirebilme konusunda zaman ayırmak olanaklarının olmadığı, bütün zamanlarını patrona tahsis etmek zorunda kaldıkları, geceleri bile çoğu zaman patron için çalışmak zorunda kaldıkları bir sistemi yaşıyoruz. Bu insana uygun bir sistem olmadığı için de en temel görevlerimizden biri bunu değiştirmek ve insanca bir yaşamı örgütlemek olmalıdır. Emek Partisi de bu nedenle sosyalizm geçmişte kalmış bir nostalji değil, geleceğin örgütlenmesi için zorunlu olan bir sistemdir anlayışıyla ‘Sosyalizm Geçmiş Değil Gelecektir’ sloganıyla bu örgütlenmeyi sağlıyor.”ifadelerini kullandı.

‘DELİ DUMRUL VERGİLERİNE DE BAŞLADIK’

Sovyet Anayasasına da değinen Evin, “Bugün bizim anayasamızda çalışma, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi haklar tanınıyor ancak deniyor ki devlet bunu olanakları ölçüsünde yapar. Oysa Sovyet Anayasası’nda her hak tarif edildikten sonra, bunu hangi olanaklarla, ne şekilde sağlanacağı da açıklanarak devlete bir yükümlülük verilmiştir. Bugün biz Deli Dumrul vergilerine de başladık, geçmediğimiz köprüye vergi ödüyoruz. Bir sürü dolaylı vergi ödüyoruz. Toplum hastanelere gittiğinde ilaç katkı payı, okullara gittiğinde bağış adı altında zoraki ödemeler yapıyor ve bütün kamu hizmetlerini yeniden satın alıyor.”değerlendirmesinde bulundu.

‘SOSYALİZM İNSANLIĞIN KURTULUŞUNDA KALICI ÇÖZÜMDÜR’

Sosyal Devlet ile Sosyalizm arasındaki farklılığa da değinen Evin, “Sosyal devlet kapitalist sistem içerisinde sömürüyü görece azaltmaya ve korumaya yönelik olarak ortaya konulur. Emekçiler için kalıcı olarak bir kurtuluş değildir. Sosyalizm bütün dünyanın, insanlığın, çevrenin korunmasını kalıcı olarak sağlayabilecek, insanları mutlu kılabilecek bir sistem yaratmanın aracıdır.” dedi. Sosyalizmde bilim konusunu da açıklayan Evin, “Kapitalist sistemde bilim, sermayenin elinde tutsaktır. Bilimi ve teknolojiyi dilediği zamanda ve en karlı olabilecek zamanda satmak için çaba harcar. Oysa sosyalizmde bilim işçi sınıfı içindir. Bunun için herhangi bir kapitalistin karı için feda edilmez. Toplumun gelişimi için sonuna kadar açılır.” diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi