GÜLSEN CANDEMİR / İZ GAZETE - Üzerinden tam dört yıl geçmesine rağmen yaraları hala taze. 10 Ekim 2015 yılında binlerce insan Ankara’ya giderek, hem sınırımızda süren savaşların hem de ülkenin pek çok yerinde yaşanan patlamaların son bulması için düzenlenen Barış Mitingi’ne katılmıştı. Kortejler yürüyüşe başlamadan kalabalığın ortasında patlayan iki canlı bomba 103 vatandaşın hayatını kaybetmesine yüzlerce insanın bedenen yaralanmasına, binlerce insanın da travma yaşamasına neden olmuştu. İzmir’den Ayşe Deniz, Mesut Mak, Berna Koç ve Mustafa Budak ise hayatını kaybetmişti.

Katliamın 4. yılında, katliamdan ağır yaralı olarak kurtulan 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği İzmir Temsilcisi Mustafa Özdağ ile bir araya geldik. 8 ay hastanede ağır yaralı olarak yatan ve vücudunda hala 16 şarapnel taşıyan Özdağ, yaşananları unutturmamak ve sorumluların tamamının yargılanması için dernek olarak verilen mücadeleyi anlattı.

O anları hatırlıyor musunuz?

2. patlamanın olduğu yere 4 metre mesafedeydim. Canilerden birinin yanından geçmiştim birkaç saniye önce. Bombanın patlama anından önceki sesini bile duydum. Yaralandığımda bilincim açıktı ve bana yardım edenleri, üstümüze sıkılan biber gazını ve plastik mermi atılmasını gördüm. Biber gazı sıkıldığında ağzımı tülbendi ile kapatan kadının sayesinde bugün hayattayım. Hastaneye götürüldüğümde ise yaşama ihtimalim olmadığı için doktorlar daha iyi durumda olanlara ilk müdahaleyi yapmış. Yaşama şansım yokmuş aslında. Doktor bana ‘Seni tabuttan aldık yatağa koyduk’ demişti. O güne dair aklımda en çok ne kaldı dersem, kan kokusunu hiç unutmuyorum, o koku hala burnumda.

Yaşananların üzerinde 4 yıl geçti, nasılsınız şimdi?

Gündüzleri biraz sinirli olsam da daha iyiyim ama gece olduğunda bastırdığım tüm duygular açığa çıkıyor. İlaç aldığım halde günde en fazla 3 saat uyuyabiliyorum. Yıl dönümü etkinliğine hazırlık için bu ara belgeselleri izliyorum, dokümanları karıştırıyorum. Bir yandan izliyorum bir yandan ağlıyorum. Boğazıma yumruk sokuluyor ama yine de izliyorum. Tavana baktığımda hala o gün o meydandaki görüntüler aklıma geliyor. Şimdi yaşıyorsam olanları unutturmamak benim görevim. Zor olsa da bunu yapma sorumluluğum olduğunu düşünüyorum. Biz, önce kendimiz unutmayacağız. Toplumsal hafızanın canlı tutulmasını biz sağlayacağız.

Sağlık durumunuz nedir, hala tedavi oluyor musunuz?

Vücudumda 16 şarapnelle yaşıyorum. Ağrılarım oluyor her zaman, ameliyat dikişlerim zaman içinde zarar gördü. Ameliyat olmam lazım aslında ama hastaneye yatmaktan korkuyorum açıkçası. Bir sürü ilaç kullanıyorum, uyumak için bile hala güçlü ilaçlar almam gerekiyor. Psikolojim için de ilaç kullanıyorum ne yazık ki. Adli Tıp’ın raporuna göre yüzde 52 engelliyim. Mahkemenin istediği raporu almak için bir buçuk ay Ankara’da kaldım. Mağdur olduğumuzu ispat edebilmek için bile çok fazla para harcamak zorunda bırakıldık.

Kurduğunuz dernekten biraz bahseder misiniz?

10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği, katliamı unutturmamak, iller arasında koordinasyonu sağlamak ve davalarda birlikte hareket etmek için kuruldu. İzmir’den de birçok arkadaşımız o gün zarar görmüş dört arkadaşımız da hayatını kaybetmişti. 10 Ekim’in unutulmaması ve toplumsal hafızanın canlı tutulması adına, dernek olarak İzmir’e bir barış anıtı dikilmesi talebimiz vardı. Tunç Soyer aday olunca bu konuyu onunla paylaştık ve Soyer talebimize olumlu yaklaştı. Seçildikten sonra da görüştük ve anıtla ilgili çalışmalara hızla başlandı. Sanırım önümüzdeki yıl anmayı o anıtın önünde yaparız.

Geçtiğimiz günlerde o döneme ait bir takım açıklamalar oldu. Nasıl değerlendirdiniz açıklamaları?

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, 4 yıl önce katliam olduğunda kameralara gülerek ‘Oylarımız arttı’ dediğini unutmadık. Şimdi ‘o dönem olanları açıklarsam kimse sokağa çıkamaz’ diyor. Hakikat er ya da geç ortaya çıkar. Bu hakikatler içerisinde sorumluluğu olanlar er ya da geç bu sorumluluğun bedelini öder. Katliamla ilgili önümüze birkaç tetikçi koydular o tetikçileri yargılayıp bize de ‘bununla yetinin’ diyecekler. Biz, ‘Hayır’ diyoruz. Bu katliamdaki bütün sorumlular yargılanıncaya kadar, aklımız ve gücümüz yettiği kadar gideceğiz. Türkiye’de barış talebinde bulunan, bunun için bedel ödeyen herkes tarihin onurlu sayfalarında yer alacak. Ama bu katliama göz yumanlar, engel olmayanlar tarih önünde mutlaka yargılanacak.

‘BARIŞTI DİLEĞİMİZ’

Biz oraya bu ülkede o günkü koşullarda içeride ve dışarıda barış talebiyle gitmiştik. Ülkede bir savaş hali vardı. Bizler de bu savaştan medet umanlara karşı, bu ülkenin barışa ihtiyacı var, analar ağlamasın dediğimiz bir süreci başlatalım diye Ankara’ya gitmiştik. Bu talepler halen geçerlidir. Savaş hiçbir zaman yarar getirmemiştir. Bugün sınırımızda ve ülkemizde yaşananlar o günkü talebin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.

Editör: Haber Merkezi