Bir insan düşünün ki müthiş bir irade ve vatan sevgisiyle, kimsenin hayal bile edemeyeceğini başarmış; işgal altındaki topraklardan yepyeni bir ulus yaratmış. Halkını bu sevdaya inandırmış, Cumhuriyet’i kurmuş, ‘ümmet’ olmaya alıştırılmış halkı ‘yurttaş’ haline getirmiş, kadınlarına dönemin çok ötesinde haklar tanımış, çağdaşlığın, aydınlığın yolunu açmış… Onca zorluk, fedakarlık, verilen şehitler… Ne hayaller, ne umutlar, ne hedeflerle kurulmuştu yeni Türkiye Cumhuriyeti…

1938 yılında Atatürk hasta yatağında, kurduğu Cumhuriyet’in, genç Türkiye’nin geleceğinin çok parlak olacağını umarak huzurla son nefesini mi verdi bilmiyorum, ama eminim böylesini öngörmemiştir… Hiç düşünür müydü, 82 yıl sonra kimilerince ‘kerhen’ anılacağını, en önemlisi fikirlerinin, ideallerinin böyle yerle bir edilmek isteneceğini? Misal, yıllar sonra, iktidarın kara deliklerini kapatmak için mirasına çökeceğini düşünebilir miydi? Kökünü kazıdığı hanedanlığın, bir aile üzerinden hortlayacağını… Aklına gelir miydi?

Ülkenin üzerine karabasan gibi çökenler, Atatürk’ün ülkenin tarihi araştırılsın, güzel Türkçemiz geliştirilsin diye İş Başkası hissesi üzerinden miras bıraktığı paraya utanmadan çöktüler! Manevi mirasını yok etmeye doyamadılar, maddi mirasını da ele geçirdiler.

Ülkenin de kolonlarını kestiler

Bir ülkeyi ayakta tutan değerler vardır, bunların başında hukuk gelir. Yurttaşlık hakları, eşitlik, özgürlük vardır. Bunlar ülkelerin kolonlarıdır, biri yok edildiğinde ülke yan yatar, destekler kalkınca tamamen çöker. Aynı binalar gibi!

Türkiye’nin taşıyıcı kolonları bir bir budanıyor. Demokrasi diye çıkılan yolda geldiğimiz nokta ‘tek adam rejimi’.

‘Devlet, yurttaş için vardır’ söylemi, parti devletine evrildi. Hak, hukuk, adelet… Ara ki bulasın! İktidara muhalifsen, suçlusun; artık hangi yaftayı yapıştırırlarsa… Laiklik yerlerde, tarikatlar, cemaatler baş tacı!

Atatürk böyle bir gelecek için mi Kurtuluş Savaşı’nı verdi, bu ülkeyi yoktan var etti? Utanıyorum!

Hanedan yönetimi erozyonu

Atatürk döneminde; TBMM, yakın çalışma arkadaşları, kadrosu karar almada etkin rol oynardı. Hanedanlığa son vermiş bir kurucu lider olarak yurttaşı öne çıkartan halkın bilgi alma hakkı için Anadolu Ajansı’nı kuran anlayış, bu günleri görse ne düşünürdü?

Tek kişi yönetimi ve ailesi ülke yönetiminde söz sahibi oldu, bunun yanlışlığını, ülkenin temelini oluşturan değerlerin yok edildiğini yıllarca yazıp söyledik. Geldiğimiz noktada bu iş patladı! Eş dost akraba ile devlet yönetmenin de sonu gelecekti elbet. Sonunda tekerlek patladı, damat kayınpedere rest çekti.

Basit bir aile içi kavga olmanın ötesinde sonuçları olacak bir durum bu. AKP uzun zamandır içten içe bölünme içindeydi. İçinden iki parti çıkardı, gitmeyi bekleyenler var.

Aile patladı, kendi içlerinde artık iflah olmaz bir bölünme ve düşmanlık hasıl oldu. Ve yandaşlar, yalakalar! Pozisyon almak için 27 saat bekleyen yandaş yayın organları çatladı, yazarlar hala kıvranıyor.

‘Ülkeyi bölüyor’ denen, AKP bölündü, hanedan patladı, yandaşlar birbirine giriyor. Türkiye böyle bir yönetimi hak etmiyor. Atatürk, bunlar yaşansın diye kurmadı bu Cumhuriyet’i. O’na borcumuz, hayal ettiği çağdaş, aydınlık, laik, demokratik bir Türkiye yaratmak.