Türkiye’de geniş halk kitleleri ezici yoksulluk ve yoksunlukla uğraşırken iktidar gündem değiştirme ve olası seçim bozgununu hafifletebilmek için yeni hamleler yapıyor.

Bu hamlelerden biri de basın mesleğini çok yakından ilgilendiren ve kamuoyuna “Dezenformasyon Yasası” olarak tanıtılan yeni yasa tasarısı. 

AKP ve MHP milletvekillerinin hazırlayarak meclise getirdiği tasarı komisyonda görüşülmeye başlandı. Gelen tepkiler üzerine komisyona gazeteci örgütlerinin temsilcileri de davet edilerek görüşleri dinlendi. 

İnternet haber siteleri ve Sosyal Medya ağlarına çeki düzen verme, yalan haberi önleme, kişisel verilerin ve özel hayatın gizliliğini koruma adına çıkartılmak istenen tasarıyla Basın İlan Kurumu’na yeni sorumluluklar ve inisiyatifler de tanımlanıyor. 

Tasarının olumlu yönlerini bir önceki yazımda dile getirmiştim. 

Bu yazımda ise yeni yasanın içerdiği tehlikelerden bahsedeceğim. 

Lafı uzatmadan, kitabın ortasından söyleyeyim. Bu yasa bu haliyle meclisten çıktığı anda Türkiye’de basın özgürlüğünden söz edebilmek mümkün olmayacaktır. 

Genel gerekçesiyle birlikte 24 sayfalık bir yasa tasarından söz ediyoruz. Tasarı şu anda yürürlükte olan çok sayıda yasaya atıfta bulunuyor ve çeşitli eklemeler, çıkartmalar ve tadilatlar öngörüyor. 

5187 sayılı Basın Kanunu, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, 7253 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Beşinci Bölümü’nde yer alan Kamu Barışına Karşı Suçlar, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu gibi pek çok yasada değişiklikler olacak. 

Kanunların, toplumun gelişim seviyesi, teknoloji ve bilimin geldiği nokta göz önüne alınarak günün şartlarına cevap verebilmesi ve hayatın olağan akışına uygun hale gelmesi için zaman zaman güncellenmesi elbette gerekiyor. 

Burada önemli olan yasanın ruhuna-özüne ve Anayasa’ya aykırı olmadan gerekli değişiklikleri yapabilmek. 

Tasarıda en büyük sıkıntı bazı ifadelerin ucunun ve kapsamının son derece açık olması. ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ adı altında müstakil bir suç ihdas ediliyor. 

Yasa tasarısı, Basın İlan Kurumu’na da kuruluş amacının dışında yeni yetkiler tanımlıyor. Amacı resmi ilan ve reklamların medya kuruluşlarına objektif kriterlere uyulması şartıyla adil bir şekilde dağıtmak olan kuruma geniş yetkiler tanınıyor, basını denetleme görevi veriliyor. Adeta yeni bir RTÜK yaratılmak isteniyor. 
İnternet haber medyasının ve sosyal medyanın hukuki bir altyapıya kavuşturulması elbette gerekiyor. Ama bunun evrensel gazetecilik ilkelerine, temel hak ve hürriyetlere uygun mevzuatlarla yapılması doğru olacaktır. Sübjektif tanımlarla basının üzerinde bir baskı unsuru olacak düzenlemeler Türkiye’nin basın özgürlüğü endeksindeki zaten berbat olan notunu daha da düşürecek. Yasa tasarısına katkı koyan meslek örgütlerinin endişelerinin giderilmesi, Basın İlan Genel Kurulu yapısının daha demokratik ve daha katılımcı bir yapıya kavuşması şart. 

Bir önemli konu da Basın Kartları Komisyonu’nun yapısı. Bu konuda da eski sisteme dönülmesi, basın kartlarını gazetecilik meslek örgütlerinden oluşan komisyonun vermesi, Basın İlan Kurumu ya İletişim Başkanlığı’nın sadece sekreterya görevini üstlenmesi gerekiyor. Hükümet tarafından atanan kişilerce kurulan komisyonun basın kartı vermesi demokratik bir ülkede kabul edilemez. 

Umarım komisyonlarda görüşülen bu tasarı, meslek örgütlerinin görüşleri alınarak yeniden düzenlenir ve sıkıntılı konular düzeltilir.