Amerika’da seçim bitti, Joe Biden başkanlığı resmen devraldı. Trump ne yapar, yeni yönetim Trump’a ne yapar konuları Amerika’nın kendi iç meselesi ancak gelişmelerin dünyada bir yansıması mutlaka olacak.

Amerika’da başkan değişikliği bizim için de önemli birkaç konuyu etkiliyor. Bunlardan birisi Türkiye’nin satın aldığı Rus S-400 hava savunma sistemi.  Konu üzerinde birçok senaryo yazıldı; bu sistem NATO üyeliği ile çelişmez, ABD belki bu sistemlerin teknolojisini bizim aldığımız S-400 sistemimiz üzerinden çözer, Amerika’dan başka askeri silahlar veya yolcu uçağı gibi ABD’nin ekonomisini destekleyecek ürünler alalım da S-400 konusunu fazla kurcalamasınlar gibi…  İyi niyetli yaklaşımlar çuvala kondu ve sonuçta Amerika bizi “Amerika'nın Düşmanlarına Yaptırım Yoluyla Karşı Mücadele Yasası (CAATSA)” kapsamına aldı.

Peki biz bu silahları Rusya’dan ne diye aldık? Onları mutlu etmek için değil sanırım. S-400 füzelerinin menzili 400 kilometre. Suriye sınırına mı dizip Şam’ı mı hedef alacağız? Suriye Rusların onlara verdiği ve teknisyen subaylarla kullanılacak füzeleri bize mi atacak? Zaten teröristler bize füze atıyorlar desek, onlarla başa çıkacak kendi yerli ve milli silah üretimimiz var. Yunanlıları korkutacağız desek, zaten Amerikalılar onların Dedeağaç limanında en modern ve gelişmiş üslerden birini kuruyor. Tabii bu ABD üssü Türkiye’ye mi yönelik, yoksa doğu Avrupa’ya mı, orası henüz belli değil.

Türkiye’de haber sıkıntısı çekince medyanın ele aldığı konu S-400’ler. S-400 Hava Savunma Sistemine askeri amaçla alıyoruz diye yaklaşsak bir türlü, başka nedenle alıyoruz diye yaklaşsak başka türlü yorum yapılıyor.

Vatandaş olarak soralım: Biz çevremizle dost mu olacağız, yolsa onların hepsi düşman mı?  Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini terk ettiysek, bunu anlamak mümkün, o zaman da neden terk ettiğimizi tartışmak gerek.

Geçen gün Joe Biden’in baş diplomat olarak seçtiği, yani bizim dışişleri bakanı, Amerika’da ise “secretary of State” denilen kişi Antony Blinken’in bir açıklamasını Reuters haber olarak dünyaya servis etti.  Reuters’in haberinin aslı şöyle:

“President-elect Joe Biden’s choice for secretary of state on Tuesday referred to U.S. NATO ally Turkey as a “so-called strategic partner” and raised the possibility of imposing more sanctions on it for purchasing a Russian air defense system.”

Türkçesi şu: “Başkan Joe Biden tarafından seçilen Dışişleri Bakanı ABD'nin NATO müttefiki Türkiye'yi ‘sözde stratejik ortak’ olarak nitelendirdi ve bir Rus hava savunma sistemleri almasından ötürü daha fazla yaptırım uygulama olasılığını artırdığını ifade etti.

Türkçesi böyle, Antont Blinken devamla diyor ki “Stratejik daha doğrusu sözde stratejik bir partnerinizin Rusya’daki en büyük stratejik rakiplerinizle aynı çizgide olması fikri kabul edilemez”.

Bilinken’in konuşmasını alelade bir yerde değil, yeni seçilen milletvekillerinin toplantısında yapıyor. Bu açıklama karşısında Türkiye’nin bir karşı açıklaması mutlaka olur, olmalı da, her zaman oluyor da.. Ama karşı açıklamanın yanı sıra bize göre “stratejik ortak” olan Amerikan yetkililerinin de ikna edilmesi gerekir.

Blinken “sözde stratejik partner” diyerek kanımca Türkiye’ye büyük bir hakarette bulunuyor. 1950’lerden beri Amerika’nın her zaman yanında olan, Kore’ye asker yollayan, Birleşmiş Milletler Barış gücü ile dünyanın birçok yöresine asker yollayan, Afganistan’daki gerilimi sadece askeri yönden değil, Türklük aidiyetini de ortaya koyarak hafifleten Türkiye bu sözleri hak ediyor mu?  Kanımca hayır!

Trump gitti, Biden geldi. Ticaret savaşı devam ediyor, sadece kartları dağıtan kişi değişti…