Allahdiyen Dağları ile Bozdağ’ın eteğinde kirazı, üzümü, narı, inciri güneşten sarı, bu küçük şirin belde, koca Ege’de bir kültür etkinliğine otuz yılı aşkın süre ev sahipliği yaptı. Yurdumuzun bu soluktaki ilk etkinliği, dünyanın da birkaç etkinliğinden biri olma niteliği kazandı ve dünyanın pek çok ülkesindeki sanat çevrelerinde bu beldenin “şiirin başkenti” olarak anılmasını sağladı.

Aralarda sağcı partilerin belediyeyi kazanmasından ötürü kesintiye uğrasa da, elli etkinlik, ciltlerce dergi, antoloji ve değerli bilgiler bıraktı ardında; Salihli Şiir İkindileri’nden söz ediyorum, İzmirli ve Egeli sanatçıların heyecanla bekledikleri Bahar ve Güz İkindileri’nden… Ne büyük incelik, ne çok sanat, ne çok şiirmiş İkindiler. İzmir’den otobüslerle, Manisa’dan, Turgutlu’dan, Alaşehir’den, Akhisar’dan minibüslerle, sanatçı ve sanatseverler taşınırlardı her bahar ve güz gelince Salihli’ye…

Esnaf dört gözle beklerdi konukları. Salihli’nin sanatseverleri heyecanla beklerdi akıp gelen şiir ırmağını ve bütün belde şiirlerle yıkanırdı. Çünkü dünyanın ve ülkemizin en seçkin şairleri ve sanat insanları iki gün boyunca konaklardı bu yemyeşil coğrafyada.

Adına en çok şiir, yazı, değini, anlatı yazılmış ender kasabalardan biri burasıydı belki de ve bütün bu sözünü ettiğim edebiyat metinleri “matbuat altındaydı.” Altındaydı diyorum, çünkü Salihli’yi MHP’li bir aday kazanınca, “İkindiler” de sağcıların kazandıkları hemen hemen bütün belediyelerde yaptıkları gibi “derhal bertaraf edildi…” Ve gecelerce emek harcadığım basılı pek çok antoloji, dergi ve bilginin de kağıt dönüşüme gönderilerek yok edildiğini bundan birkaç yıl önce içim acıyarak öğrendim…

Salihli Şiir İkindileri 25 Aralık 1985’de dönemin “efsane” belediye başkanı Zafer Keskiner tarafından ve Prof.Dr. Şadan Gökovalı’nın yönetiminde başlatılmıştı. Zafer Keskiner’i efsane yapan ne şu, ne buydu. O’nu yurdumuzda ve dünya sanat çevrelerinde efsane kılan tam da bu Şiir İkindileri ve şiir ırmağını kentinden akıtabilecek bir kültürel altyapıya sahip olmasıydı.

Sonraki yıllarda belediye başkanlığını üstlenen Mustafa Uğur Okay da en az Keskiner kadar incelikli bir sanat dostuydu. İkindilerin kendi rotasında yürümesi için elinden geleni yaptı. Hatta çok daha iyi olabilmesi için sonsuz çaba verdi.

Çünkü bu her iki sevgili başkan da biliyorlardı ki yukarıda saydığım belediye hizmetlerini zaten en ‘yeteneksiz’ başkan bile yapabilirdi ve yapmak zorundaydı... Kentleri ülke, dünya gündemine harcadığınız beton miktarı değil, insan için, insanın sanatsal varoluşu için verdiğiniz çaba taşıyabilirdi ve öyle de yaptılar; sanat için çaba verdiler!

Bu hafta Cumartesi, altı yıl aradan sonra yeniden Salihli’deydim. Bu sefer Salihli Şiir İkindileri’nin editörü olarak değil, İkindiden Sonra Şiir’in konuk şairi olarak buradaydım. Çok güzel bir İkindi Sonrası Şiir coşkusu yaşadık. Gördüm ki iyi bir şey için harcadığınız emek boşa gitmiyordu. Ne kadar engellemeye çabalasalar da bir sanat olayını, kayayı delen incir gibi patlayıp çıkıyordu o güzellik bir yerlerden…

MHP’li Salihli Belediyesi’nin “iptal” ettiği İkindileri, İkindiden Sonra Şiir adıyla ve tamamen Şiir İkindileri sürecinde pişmiş sanatseverler, usta şairlerin de katılımıyla yeniden kotarıyorlardı. Yanlarında bu sefer tecrübeli bir belediye başkanı ve belediye bütçesi yoktu belki ama usta bir şair Habib Bektaş, Türk Dili Dergisi genel yayın yönetmeni şair Ertuğrul Özüaydın ve yayın hayatını Salihli’den sürdüren Artemis edebiyat dergisinin genel yönetmeni Yusuf Çağlar vardı. Bu üç güzel insandan oluşan komite, yüreklerini ortaya koyarak otuz beş yıllık “İkindiler Çınarını” dalında tutmaya çabalıyorlar. Etkinliğin ikincisi olması ve olanaklarının da çok kısıtlı olmasına karşın, son derece güzel, keyifli bir şiir akşamı yaşadık Salihli Suresto Restoran’da… Hayat bir kez daha öğretti ki “dünyanın dibine atsalar da şiiri, yerküreyi patlatır yine çıkar…” bir yerlerden!