İktidar cephesinde işlerin sarpa sardığı, içeride ve dışarıda köşeye sıkıştığı, daha önemlisi ‘kaynakların tükendiği’ görülüyor. ‘Kaynak’ meselesi önemli. Artık devletin satacağı bir şey kalmadı!.. Kamuya ait sanayi tesisleri, gayrimenkuller, bankalar, hatta Merkez Bankası’nın ‘kefen parası’ denilen fonu bile gitti.

Kamuya ait ne varsa satıldı, özelleştirildi, Katarlılara açıldı.. Cumhuriyet tarihi boyunca edinilen her şey iktidar tarafından satıldı, savıldı ve kaynak olarak değerlendirildi.

Ama bitti!.. Deniz tükendi. Ne var ki, iktidarın ‘bekası’ için yeni hamlelere ve bu hamleler için kaynağa ihtiyaç var. Her sıkıştıklarında gündeme getirdikleri ‘İş Bankası hisseleri’ işte yine ısıtılıp önümüze sürülüyor. Üstelik ‘vakit kaybına tahammülümüz yok’ söylemiyle… Yani durum o kadar sıkışık!.. Anayasa’ya, yasalara aykırı ama ne gam!..Durum vahim, para lazım. Bunun bir adım sonrası özel sektör ve vatandaşların sermayeleri mi olacak, bilemiyorum!..

Bir yandan ‘kaynak yaratmak’ için yasal ve Anayasal olmayan yöntemlere başvurmaya çalışan iktidar diğer taraftan içeride ve dışarıda yeni hamleler peşinde.

Suriye sorununu ‘savaşa’ doğru götürme gayreti çok açık. İktidar ortağı Bahçeli ‘Şam’a gideriz’ diyecek kadar akıl tutulması içinde. Suriye sorununda ABD ile Rusya arasında pinpon topu olduğumuz yetmiyormuş gibi bir de savaş çığırtkanlığı yapılıyor.

Bu yetmiyor, iktidar medyası tarafından bir de ‘darbe’ lafları ortaya ‘attırılıyor’.. Ülkenin ve halkın bunca sorunu varken iktidarın ‘Şam’a gireriz’ diyerek dışarıda savaş, içeride saçma salak darbe iddialarıyla gündemi bulandırmaya çalışması kaynak yaratmak için de İş Bankası hisselerini kapma çabası, hiç hayra alamet değil!..

İçeride darbe, dışarıda savaş derken ister misin, OHAL yani Olağanüstü hal ilan edilsin!.. İster misin OHAL koşullarında bir erken seçime gidilsin?.. Ne sandık, ne itiraz, ne sayım ne oy güvenliği… Atı alıp Üsküdar’a gidecekleri bir başka seçimi dayatırlar mı yine?.. Bu yaşananların bir adım sonrası bu ve ‘beka’ hırsı her şeyi yaptırır.

Bağımsız yargı mı, Erdoğan’ın hukuk bürosu mu?

Masum bir çevre hareketiyken, FETÖ - AKP ortak iktidarı tarafından vahşice ve orantısız güç kullanımıyla bambaşka noktaya taşınan, gencecik çocukların ölümüyle sonuçlanan ve ‘Gezi Davası’ adıyla yıllardır süründürülen süreç, ‘beraat’ ile sonlandı. İç ve dış baskılar sonunda olması gereken oldu ama 7 yılda ne mağduriyetler yaşandı.

Fakat yetmedi!.. 2,5 yıldır tutuklu olan Osman Kavala bu kez 15 Şubat darbesi ile ‘bağ kurdurulup’ yine alındı. Belli ki talimat geldi!

Hani, ‘bağımsız yargı’ lafı var ya, zaten çoktan masal oldu!.. Artık bu yargı sistemine ‘Erdoğan’ın hukuk bürosu’ demeyelim de ne yapalım? Yasaların suçlu bulması değil muktedirin suçlu demesi yetiyor ve artık muhalif olan herkes için geçerli oluyor.