Yaz geldi, sahiller dolup taşıyor. Bu yazın bir değişik yanı sebze-meyve fiyatlarında daha önceki yıllarda olduğu gibi önemli düşüşün olmaması. Semt pazarına gittiğiniz zaman evin ihtiyacı olan soğan, patates, maydanoz dışında bir şey alırken tereddüt ediyoruz. Domates fiyatları dijital paralar (bitcoin, eternet, tether vs ) gibi farklı fiyatlardan alıcı buluyor. Dışı kırmızı ama bazısının içi beyaz, bazısının kabuğu ısırılması zor, o kadar sert.

Arabamı Urla küçük sanayi bölgesine götürdüm. Aracın tamir edilmesini beklerken, arada ikram edilen çay molası sırasında tamirci esnafı aralarında ‘Davutoğlu’nu meclise sokmamışlar’ diye konuşuyordu. Yaşlı başlı tamircilerle genç tamirciler arasındaki sohbet ilginç geldi. Siyaseti yakından takip ediyorlar. Sohbete katılmadan sadece gözlem yaptım, onu aktarıyorum.

Urla küçük sanayi bölgesinden geçirdiğim üç saat boyunca, müşterilerin ve tamirci esnafının ekonomiyle ilgili görüşlerinden de yararlandım.  Okuyorum, araştırıyorum fakat vatandaşın kendi arasındaki değerlendirmelerinin araştırmalarımda çıkan verilerle uyuştuğunu görmek mutluluk verici. Arabası tamir edilen bir vatandaş telefonla konuşurken yem fiyatlarının her gün yukarıya gittiğini söylüyor, zira kendisi yem satıcısıymış.  Bir diğeri kullanılan yedek parçanın fiyatının çok arttığından söz ediyor, tamirci de orijinal parça kullanmanın maliyetli olduğunu yerli üretimin daha ekonomik olduğunu anlatıyor.  Orijinal parçalar Euro ile ödeniyor. İthal eden birisi var, sonra dağıtıcıya veriyor, o da illere dağıtıyor. Bu işleri yapanların hepsi üzerine masraf artı kar payı koyuyor. Tabii ki doğal olarak parçanın fiyatı yükseliyor.

Ekonominin çarkları dönüyor. 84 Milyonluk bir ülkede her malın müşterisi var.  Önceki yıllara göre malın alıcısının profili değişmiş olabilir. Bu konuda Türkiye’de bir araştırma var mıdır? Muhtemelen vardır ancak henüz bu çalışmaya ulaşılamıyor.  Yine esnaf arasındaki bir konuşmada, annesinden kalan bir evin satılması konusunda üzüntüsünü anlatan tamirci ekliyor:  Annem bu evi maydanoz satarak almış. Şimdi maydanoz satarak ne alabilirsin?  Adam haklı, bugün ev almanın imkânsız olduğunu söylüyor. Bunu da tamircinin görüşü olarak kayda alıyorum.

Mazota yapılan abartılı zam üzücü. Tarlada iş yaparken tarım makinesi kullanmak gerekiyor. Traktör olmadan ne çapa yapabilirsin, ne de ilaçlama yapabilirsin. Hasat ettiğin ürünü taşımak için traktörün arkasına römork takmak gerekiyor. Çarşıdan yem, gübre alacaksan yine römork şart.  Bu işleri elle yapmak mümkün mü, değil.  Tarım makineleri mazotla çalışır, bazı el ekipmanları motor yağlı benzin kullanır.  Yakıta yapılan zam tarlada hasat edilen ürüne maliyet, satışına da zam olarak yansır.  Ayrıca arz fazlası olmadığı sürece, yumurta fiyatları da vatandaşın mutfağına külfet yükler.

Tarlaya gidip gelirken araç kullananlar aracın bakım onarımını yaptırmak zorunda. Aynı zorunluluk tarım makineleri için de gerekli.  Bu hizmeti verenlerin de dükkân kirası, vergisi, elektrik, su gideri, ev harcamaları var. Onlar da yaşamak zorunda. O zaman üretim döngüsünde bir maliyet artışı söz konusu. Enflasyona bağlı olarak evdeki mutfak harcaması, okula giden çocuk varsa onların masrafları da artıyor.

Birilerinin bu gidişi kontrol altına olması gerekmiyor mu?  Tabii ki, ekonomiyi canlı tutmak için birileri çalışmalı. Örneğin devlet kurumlarındaki yöneticiler yatırımların verimli olması için çabalamalı. Vekillerimiz de piyasayı rahatlatacak kaynakları ayırmalı.

Oysa siyasetçiler oy hesabı peşinde, her geçen gün seçime yaklaşıyoruz ve tartışmalar alevleniyor.  Siyaset erbabı ekonominin çarklarının hangi yönde döndüğünün fakında mı acaba? 

Onlar terör, cinayet, katliam, muta nikahı konularını gündem yaparak kimler tarafından yönetildiğimizi ortaya koyuyorlar.  Devletin kurumlarını satar gibi yapıp kendi hesaplarına geçirdiklerinin anlaşılması da yakındır.