Daha çok demokrasi, herkes için adalet diye başladı… Bu yüzükle geldim, varlığım olursa bana şöyle böyle dersiniz gibisinden söz vererek, yüzük göstererek kitlelerden destek aldı.

Gelinen noktada demokrasiden uzaklaşıldı, adalet sadece kendi yandaşları için oldu. Yüzük konusu ise dünyanın her köşesinden yapılan yorumlarla ülkemiz için çok da gurur duymayacağımız yorumlara neden oldu.

Başlangıçta kutuların içindekileri temizledin mi gibi kaygıyla karışık bir telaş varken, 20 yıldır kendine karşı çıkan, yol gösteren, muhalefet eden herkese küfür, hakaret ede ede, herhalde bir özgüvene erişti.

Örneğin, toplanan 65 milyarlık deprem paraları ile ilgili olarak “Bunlar yatıyor kalkıyor, ‘O parayı nereye, bu parayı nereye harcadınız?. Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da Bay Kemal’e bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok.” dedi.

Yurtdışına ortak oldukları şirketlere transfer edilen milyon dolarlar, yine yurtdışına devlet kurullarınca , Kızılay gibi, transfer edilen vakıflar ve yurtdışında devlet himayesinde yapılan yatırımlar filan…. Yazmakla, sıralamakla bitmez.

Dışarıya gönderilen paralarla dışarıda yapılan yatırımlar. İçeride toplanan paralarla elde tutulan medya ve devlet destekli vakıflarda yetiştirilen “müritler” Kamuda kendi yetiştirdikleri çekirdek ekiplerce tutulan köşe noktaları. Geriye kalan yerler ise, FETÖ’cülerden boşaltılan alanlardan seçip alıp, geride bıraktıkları boşlukları doldurmak için seçilen tarikatlar.

Bu sistem yıllar içinde kuruldu. Bunu bir kişinin düşünerek yapması olası mı? Bu bir ekip işi, ama bu kişinin ekibinin işi değil.

Oysa, 2002’de her türlü inancın daha çok özgürlük içinde yaşandığı ve Orta Doğu’daki Arap ülkelerine rol-model olacak bir Türkiye havası var iken, 20 yıl sonra durum farklılaştı. Taliban’la yakın, İŞİD ile ilişkilendirilen, Suriye ile savaşan, petrol kuyularını Amerikalılara bırakan, silah sanayiinde “ulusallığı” değil, “yandaşlığı” öne çıkaran bir yapıya bürülündü.

Paranın gidişatı belli, içerideki yapı da farklılaştı. Para bir yerde toplanınca, halk da yoksullaştı. 2023’te bir iktidar değişimi olmazsa ne olur?

Üniversitelerde ve bazı belediyelerde başlayan kıyafet düzenlemesi adı altında kıyafet sınırlaması, yasaklanan müzik festivalleri daha yaygınlaşacak. Böylece bir süre sonra özgürce giyinmek isteyenler, bazı kurallar içine sokulacak ve konserler hayal olacak. Afganistan’da Taliban usulü uygulamalar, ülkede de normal hale gelecek.

Buna karşı gösterilen tepkiler yasaya karşı olarak değerlendirilerek, bu kez özgürlükler kısıtlanacak. Yurtdışına para akışı ile ilgili haberler de yapılamayacak. Zaten kuruluşları “hortumlayıp”, parayı ödemeyenlerle ilgili yapılan haberler, daha bugünden Kişisel Verileri Koruma Kurulu (KVKK) tarafından cezalandırılmaya başlandı.

Gelecek dönemde, sadece yandaş olarak “fonlanan” yani “paralandırılanlar” çalışabilir, üretim yapabilir olacak. Fabrikalar için de böyle, tarımsal üretimde de durum böyle olacak. Yurt dışında kiralanan tarım arazilerinin temel gerekçesi de bu. Yani yandaşa hesapsız para aktarmak.

Bazıları için çok olumlu olan bu durum, bazı kesimler için olumsuz. Bunları sıralamaya devam etmek olası, ancak bu durumda, kanımca bir başka olumlu durum, hatta duruş da gelişiyor.

Kişiler, kitleler özgürlük ve adalet için sesini yükseltiyor. İktidar sahipleri bunu görmezden geliyor gibi yapmaya çabalıyor ama açlığın, yoksulluğun acısının sesi ülkede giderek yükseliyor.

Görünen o ki, 20 yıl önce umutla iktidarı birisine teslim edenler, verilen sözün tam tersine yapılan işlerle yaşamın çekilmez duruma geldiğini anlamış durumdalar.

Muhalefet, özellikle altılı masa grubu bu tepkiyi iktidar değişikliği için bir kaldıraç olarak kullanmaya çalışıyor. Seçime dek daha çok çalışmaları gerekli.