Ormanlar yaktırılıyor, akarsular şişeleniyor, madencilik faaliyetleri ile ülkeler yaşanamaz hâle getiriliyorlar, tarım toprakları çeşitli nedenlerle yok ediliyor. Bu Türkiye’de de böyle sömürülen ülkelerde de; yaşam alınır satılır bir meta hâline getiriliyor.

Borç sarmalına sokulmuş ülkeler artık yeni bir tip sömürgeciliğin pençesindedirler; ekonomik, politik, askersel, toplumsal, kültürel olarak ellerine verilen reçeteleri uygulamak zorundadırlar. Bu politikalara uymayan iktidarları devirirler, direnenleri öldürürler; Salvador Allende, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi vb. gibi.

Ekolojik yıkıma; havasıyla, suyuyla, toprağıyla, iklimiyle, mahkûm edilen ülkelerde ancak sömürge hukukuyla siyaset yapılabileceğinden; çağcıl hukuktan, Parlamentolardan; insan haklarından, demokrasiden falan söz edilemez. Uygulanacak yasaların da her biri sömürgeciler için düşünülmüş, reçetelendirilmiş ve uygulayıcılara emredilmiştir.

Ne Anayasa’ya ne de kendi meclislerinden çıkardıkları diğer yasalara bile uymazlar. Bu ülkelerin “Anayasaları bir kere delinmekle bir şey olmaz” Anayasalardır. İktidara karşı en güçlü muhalefet olması ve Anayasa’yı yeminleri gereği olarak ta korumak zorunda olan sözde ana muhalefet partisi için de “Anayasaya aykırı olduğunu bile bile” yasa önerilerine destek verilir…

Esas iktidar uluslararası sermaye ve onların ülkelerdeki işbirlikçisi egemenleridir.

Ormanlar onlar için yanar; dereler onlar için akar; tarım toprakları, gıda bağımlılığı artsın diye onlar için yok edilir; denizlerdeki balıklar onlar için yüzdürülür ve 17’de bire düşürülür; bir kilogram ticari değeri olan balık üretimi için denizlerdeki yeteri kadar ticari olmayan 17 kilogram balığın balık yemi yapılarak kültür balıkçılığında tüketilmesi gerekmektedir. Böylece bir kilogram ticari değeri olan balık üretilmiş olur; doğalı öldür, kültür balığından kâr et, sermayeni büyüt!

ÇED Raporu, imar izni, vb. yasal mevzuata uyulmaz; hemen değiştirilirler ve yenileri uygulamaya konulurlar. Halk direnir ve bu direnişleri de şiddetle bastırılır. Bilmiyorum bu konuda yasal süreçlere, mahkemelere ne kadar güvenebilirsiniz?

Acaba ne yapmalı, neyi değiştirmeli? Ne dersiniz?