İzmir’de çalıştığım yıllarda yaz ortasında yaptığımız bir büyük bayram tatili dönüşünde, ilk çalışma gününde yeniden işe adapte olmanın zorluklarını yaşarken arkadaşlarımızdan birisi halimize bakıp şöyle bir şey söylemişti: “Bir İngiliz profesör en çok kimin tatile ihtiyacı olduğunu araştırmış. Araştırmanın sonucunda şöyle bir bulguya ulaşmış: Tatil en çok tatilden dönen kişiye lazımdır.” O gün bu sözlere çok gülmüştüm ve tatil dönüşüne daha çabuk uyum sağlamıştım. Sonradan, tatilden dönüp, işe başlayan ve uyum sorunu yaşayan ya da yaşayacağını düşündüğüm kişilere bu şakayı hep yaptım ve onları güldürebildim. Umarım işbaşı yapan gazetemiz okuyucularına da tebessüm ettirebilmişimdir.

Bayram dönüşü için biraz farklı bir konuda yazmak istedim.  Bayramın ikinci gününde eşimle birlikte bir gece kalmak üzere Nazilli’ye gitmek istedik. Uzun zamandır gitmek istiyorduk. Çünkü çok güzel geçen çocukluğumun 1973-1976 yılları arasındaki bölümünü (11-14 yaş arası) Aydın’a bağlı bu güzel ilçede geçirdim. O tarihlerde 45-50 bin civarında bir nüfusu vardı. İnsanları çok uyumluydu. Refah seviyesi yüksekti. Okuduğum ortaokuldaki eğitim kadrosu ve verilen eğitim çok iyiydi. Ailem benim için çok iyi bir piyano öğretmeni bulabilmişti. Kız kardeşimin okuduğu ilkokulun da güçlü bir eğitimci kadrosu vardı. 

Nazilli’deki bu güzel günleri hatırlamak üzere yola çıktık. Şehrin İzmir’e uzaklığı 170 kilometre. Aydın’a otobanla ulaştıktan sonra zaten Nazilli’ye 45 kilometre kalmış oluyor. Otobandan çıkıp Nazilli’ye doğru ilerledikçe ortamın daha da yeşile dönüştüğünü görmek mümkün. Çok geniş bir ürün yelpazesinin yetişebildiği topraklar bunlar: Buğday, pamuk, tütün, zeytin, patates, ayçiçeği, yer fıstığı, incir, üzüm, portakal, mandalina, limon, elma, çilek, kiraz, şeftali, erik, patlıcan, enginar, zeytin, çilek, kestane, domates, biber, salatalık, bakla, marul, susam, meyan kökü ve baklagiller. Ayrıca şehirde güçlü bir iklimlendirme ve soğutucu sanayi bulunmakta.

Arpaz Köyü Esenköy Olmuş

Nazilli’ye ulaştığımızda şehre girmeden Arpaz köyüne gittik. Bunun iki nedeni vardı; Birincisi, annem bu köyde ilkokul öğretmenliği yapmıştı. Bu okula ve köye büyük bir sevgiyle bağlıydı. Öğrencilerini çok severdi. Beni de birkaç kez yanında götürmüştü. İkincisi; Arpaz Nazilli’nin çok önemli bir tarihi mirasına ev sahipliği yapıyor.

Köye giderken biraz kafamız karıştı. Köyün adı 1976’da Arpaz’dı. Yol tabelasında köyün adının Esenköy olarak değiştiğini yanına da parantez içinde (Arpaz) yazıldığını gördük.  Neden böyle bir değişiklik yapılmış olabilir ki? Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Evliya Çelebinin seyahatnamesinde (17. Yüzyıl) Arpaz olarak geçen, beylerinin ve bugün bu köyle bağlantılı ailelerin ismini aldığı bir köyün adı neden değiştirilir? Belli ki aklına eseni yapmayı alışkanlık haline getiren bir anlayış bu esintiyi Arpaz’a da taşımış, köyün adı Esenköy olmuş. 

Muhtemelen, bir Karya kenti olan Harpasa şehrinin isminin Arpaz olarak devam etmesi istenmemiş. İsim değiştirmek de o kadar zor bir şey değil herhalde. Birileri bir karar alıp, değiştirmişler. Nasıl olsa bu çok kolay. Zor olan işi tabii ki Arpaz’lı Hacı Hasan Bey yapmış. İsim değiştirmek gibi işlerle uğraşmanın boş işler olduğunu bilen Hacı Hasan Bey (Mekanı cennet olsun) 19. yüzyıl başlarında ta Rodos’tan getirdiği ustalara içinde konak, güvenlik kulesi, ambar, ahırlar ve diğer unsurların bulunduğu nefis bir eser yaptırmış ve bunu Arpaz köyüne ve Nazilli’ye armağan etmiş.  Bu eser Arpaz Kulesi ve Konağı diye biliniyor. Nazilli tanıtımlarında ilk geçen önemli yerlerden birisi.

Yanına gittiğimizde Arpaz’lı (Esenköylü mü desek?) Hacı Hasan Bey’in eseri iki yüz yılı aşkın bir süre geçmesine karşın ayakta ama harap durumda. Restorasyon yapmak, eski bir eseri ayağa kaldırmak, isim değiştirmek kadar kolay bir şey değil. Ecdadına karşı gerçek ve samimi bir saygı gerektirir, emek ister, mevzuatla uğraşmak ister, finansal kaynak bulmak için didinmeyi gerektirir. Yani en az Arpaz’lı Hacı Hasan Bey’in yarısı kadar yeteneğe, samimiyete ve çalışkanlığa sahip olmayı gerektirir.  Binayı tanıtan bir tabelayı oraya çakmak ya da eserin çevresinde biriken şişeleri temizlemek içinse o kadarına bile gerek yok. Sadece birazcık düşünceli olmak yeterli.

Yenimahalle Ortaokulu Mehmet Akif Ersoy Anadolu Lisesi Olmuş

Benim için önemli olan ikinci ziyaret noktası çocukluğumun en güzel anılarını yaşadığım yerlerden biri olan Yenimahalle Ortaokulu oldu. Eşimle birlikte Nazilli’nin meşhur Uzun Çarşı’sından çıkıp, Nazilli’nin Yenimahalle semtindeki ortaokuluma doğru yürüdük. Önceden Yenimahalle Ortaokulu hakkında internette araştırma yapmıştım. Ama okulumun internette izi yok. “Neyse, bir şekilde buluruz” diye ilerledik. Okulumun bulunduğu yer olarak düşündüğüm noktada karşımıza “Fatih Ortaokulu” çıktı. Yenimahalle Ortaokuluna çok benzemiyordu. “Ama isim değişmiş, Nazilli değişmiş, çok zaman geçmiş, kafa karışıklığı olabilir” diye düşündük. Bahçesinde fotoğraf çektirdik. Anılarımı tazeledim. Mutlu ve mesut bir şekilde oradan ayrıldık.

Ama İzmir’e döndükten sonra, Yenimahalle Ortaokulu hocalarımdan birisi (hocalarımız sağ olsunlar, hala bizi koruyup, kollarlar) beni uyardı. “Bülent’cim Yenimahalle Ortaokulu, Mehmet Akif Ersoy Anadolu Lisesi oldu. Fatih Ortaokulu başka bir okul”.  Bunun üzerine, Mehmet Akif Ersoy Lisesinin internet sayfasına girdim ve okulun tarihçesinde Yenimahalle Ortaokulunu görmek istedim. Okulumuzun ismini değiştirmişler, yeni isim olarak müthiş bir tarih şuuruna sahip olan, dünyanın en güzel kahramanlık şiirlerini yazan şairimizin ismini seçmişler, okulda dört tane tarih öğretmeni var ama web sitesinin “tarihçe” kısmına tıkladığınızda “içerik bulunmamaktadır” diye mesaj geliyor. Hep bir içerik sorunumuz olmuştur zaten. Öyle bir içerik sorunu ki 45 sene önceki okuldan iz kalmamış. Mehmet Akif Ersoy Anadolu Lisesi yönetici ve öğretmenlerinden ricam okulun tarihçesini ayrıntılı bir şekilde yazarak, tarihçe sekmesine eklemeleri, öğrencilerine özellikle yaşadıkları çevrenin tarihini iyi öğretmeleri. Nazilli Yenimahalle Ortaokulu’nda bu konular çok ciddiye alınırdı. Bu vesile ile Mehmet Akif Ersoy Anadolu Lisesi yönetimine, hocalarına ve öğrencilerine başarılar diliyorum. Okulumuzun devamı olarak onlarla gurur duyuyoruz.

Bir bayramı da böyle geride bıraktık. Nice sağlıklı, mutlu, gerçek manada üretkenliğimizle, topluma faydamızla gurur duyabileceğimiz bayramlarda görüşebilmek dileğiyle.