İster demokrasilerde ister diğer yönetim sistemlerinde olsun, başlangıçta çoğunluğun desteği ile iktidar olunur, ancak iktidarda kalmak için çoğunluğa gerek kalmayabilir. 

Destek, değişiklik arayışı nedeni ile olabilir, yenilik istemek veya çaresizlikten veya başkaca birçok nedenden olabilir.

Desteğin niteliğinin bir önemi yoktur: isteyerek desteklenen ve yenilik hareketi olarak görülen bir politik yapı, gücü eline aldığında ilk destekçilerinin dahi kendisine karşı çıkmasını engelleyecek yöntemler kullanabilir; en iyi örneklerden biri Nazi Almanya’sıdır.

Darbelerle iktidara gelemeyen Hitler’in, kitlelerin desteğini alarak, önce azınlık ve sonrasında çoğunluk olarak parlamentoyu ele geçirmesinde, yapılacak birçok sosyolojik çözümlemenin yanı sıra, muhalefetin örgütlülük gücünü kaybetmesi ve kritik noktalarda işbirliği içinde bulunamaması da etkili olmuştur.

1932 yılında, Nazi Almanya’sının Propaganda Bakanı Joseph Goebbels muhalefetin birleşememesini şu şekilde değerlendiriyordu: “Kızıllar büyük fırsatı kaçırdılar. Bu fırsat bir daha ellerine geçmeyecek.

Sonrasında, Almanya Sosyal Demokratları, Hitler iktidarının yayılmacı politikasını başlatan teklif lehine oy kullanacaklardı.

Sonuç ise İkinci Dünya Savaşı olarak karşımıza çıkıyordu.

***

1985 yılında, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nun 205 sözcüğe ilişkin yasak getirdiğine ilişkin bir söylem mevcut, 1985 yılının şartları düşünüldüğünde de yasaklama oldukça olası.

Yasaklanan sözcüklerin bir kısmı ise: “anı, anımsamak, barış, bellek, çağdaş kadın, deneysel, devinim, devrim,  öykü, özgür, özgürlük, örneğin, söylev, tutucu, tüm, toplum bilimsel, tümce, ulus, ulusal, uluslararası, yandaş, yaşam, yapısal, yasal, yapıt, yanıt, yapay, yazman, zorunluluk

***

Hitler de barış sözcüğünü kullanmıştır aslında: “Aslında ulaşılacak gaye şudur: Gözyaşı döken barış ­severlerin salladıkları 'zeytin dalları' ile sağlanmış bir barış değil, bütün dünyayı yüksek bir medeniyetin hizmetinde bulunduran bir hâkim milletin üstün kılıcı ile sağlanmış bir barış.

***

İktidarlara söz söylemek anlamsız.

Ezici çoğunlukları ile bir kısım insanın yönetilmesinin pek kolay olmadığını sürekli olarak belirtiyorlar.

Peki ama “Muhalefet”lerin amacı nedir?

İktidar olmak mı? Çoğunlukları etkilemek mi?

Veya yönetmeye aday olmak mı veya başkaca bir yönetim metodu olabileceğini göstermek mi veya …?

Eğer muhalefetler iktidar olmayı hedefliyor ise lügatlerinden sadece 205 kelimeden fazlasını çıkartmaya gereksinimleri var çünkü bir algıya göre çoğunluklar bu kelimelerden daha fazlasını sevmiyor veya sevmeyecek.

Eğer çoğunlukları etkilemekse, çoğunluğun lügatinden konuşmaksa, çoğunluğun dilini kabul etmek ve uygulamaksa, güç kokusu taşıyan çokluksa amaç, bu işi onlardan iyi yapanlar gücü ellerinde zaten tutmaktadır.

Eğer başka bir amaçları varsa, karşı çıkanlara anlatmaları gerekecek, içleri yana yana olsa da.

***

Ahmet Abi, Bedirhan, Nazlıcan ve Suphi bir dost meclisinde bugünler için bir şiir okusalardı:

“…Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun kardeşim,

Bir değil beş değil yüz milyonlarsın maalesef.

Gocuklu Celep kaldırınca sopasını, sürüye katılıverirsin hemen.

Ve adeta mağrur koşarsın salhaneye,

Ve bu dünyada, bu zulüm

senin sayende.

Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer

ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak

kabahat senin,

— demeğe de dilim varmıyor ama —

kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”1

 

1: Nazım Hikmet, Akrep gibisin kardeşim