Gündemi değiştirmek için yoğun çaba var. Moskova Anlaşması’nın Türkiye’deki ve tabii ki Avrupa’daki yansımasını geri plana atmak “balık hafızası” olan kesim için kolay ama bazı zihinlerde iz bırakabilir. Motorinde ve benzinde 55 - 60 kuruş indirim yapılması, corona virüsünün Türkiye’de görüldüğünün açıklanması, Suriye’de Ruslarla devriyeye çıkılacağı haberleri peş peşe geliyor. 5 Mart Moskova Anlaşması’na göre zaten 15 Mart’ta ortak devriyeye çıkılması gerekiyor.

Moskova’da yapılan anlaşmanın başlangıç paragrafları şöyle:

“Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu, ateşkesin uygulanmasına garantör olarak, Suriye Arap Cumhuriyeti'nde Gerginliği Azaltma Bölgeleri Oluşturulmasına İlişkin 4 Mayıs 2017 tarihli Muhtıra ve İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına ilişkin 17 Eylül 2018 tarihli Muhtıra'yı hatırda tutarak,

Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerini yineleyerek,….”

Anlaşmanın, yani protokolün 3 maddesi var: Ateşkes yapılacak, bir güvenli koridor tesisi edilecek ve ortak devriyeler 15 Mart’ta başlayacak.

Yandaş basın protokolü zirveden çıkan ateşkes olarak verdi, o kadar! Ancak konu sadece ateşkes değil ki! Protokolün giriş ifadeleri açıkça şöyle diyor:

1. Türkiye ve Rusya ateşkesi sağlayacak garantör devletlerdir

2. Suriye Arap Cumhuriyeti’ni tanırız, toprak bütünlüğünün korunmasını kabul ederiz.

3. Suriye Arap Cumhuriyeti egemen, bağımsız ve üniter bir devlettir.

Ben bunu böyle anlıyorum. Farklı düşünen varsa lütfen bana yazsın.

Takip eden maddelerin ikincisi “M4 karayolunun kuzeyinde 6 km ve güneyinde 6 km derinliğinde bir güvenli koridor tesis edilecektir.” Üçüncü madde bu koridoru ortaklaşa koruyacağız, diyor.

Değerli okurlarım bu koridor; İdlib eyaletinin güney kesiminin neredeyse üçte birini, aşağı ve yukarı İdlib diye ayırır. Güneydeki radikal silahlı grupları Suriye herhalde tamamen temizlemiş olacak. Diğerleri de bu protokol ile bizim sınırımıza itilmiş oldu. Üstelik bu koridoru Ruslarla koruyacağız ve Ruslar da Lazkiye’deki hava üssünden Suriye’nin iç bölgelerine rahatça ikmal yapabilecek.

Bu anlaşmayı muhalefet önermiş olsa, herhalde “Esad yandaşı, Türk düşmanı” olarak nitelenirdi. Bu anlaşma ile Ruslara bir “kıyak” yapmış olduk.

Peki, onlar, yani Ruslar Moskova’daki toplantı öncesinde bizimkileri “2 dakika bekletip, kronometreli olarak bu bekleyişin belgeselini” yaparak bu “kıyağa” zemin mi hazırladılar, yoksa ayıp mı ettiler hatta diplomatik nezaketsizlik mi gösterdiler?

Dış siyaset kolay değil… Libya’ya taşınan Suriye Arap Cumhuriyeti’ne muhalif silahlı grupların bir süre sonra sorun yaratması da olası.

İdlib’de Suriye topraklarının içinde bağımsız adacık halinde kalan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gözlem noktaları ise her an bize üzüntü verebilir. O noktalara ikmal yapmak, güvenliğini sağlamak tabii ki ortak devriyenin işi, ama işin içine kötülük girince oralarda her an beklenmedik bir olay yaşanabilir.

Corona virüsüyle ilgili haberler insanımızı panik davranışına itti. Virüsün yiyecek tedarikini aksatması olasılığına karşı 1950’lerdeki gibi “aylık erzak” teminine girişti halkımız. Oysa virüsle mücadelede halkın elini temizce yıkaması, ağzına, gözüne sürmemesi ve topluluklara girmekten kaçınması gerektiği anlatılacakken, devletin başından bir “heeyt” daha geldi: Hiçbir virüs bizim tedbirlerimizden daha güçlü değildir.

Ne diyelim? Eyyy vatandaş, virüs birkaç tane can aldı diyecek bir düşünce ile yönetiliyor bu memleket. Sen sen ol, kendini koru!