İz gazete genel yayın yönetmeni Ümit Kartal, son görüşmemizde benden şikâyetlerinken “yazı da yazmıyorsun” diyerek bitirdi bir cümlesini. Bu gündeme yazı mı dayanır diye düşünsem de “al sana yazı” diyerek karmakarışık memleket gündemine kısa cümleler eşliğinde bu yazıyla bodoslama dalayım istedim. Buyurun her türlü tuhaflığın normal kabul edildiği memleketimize dair birkaç cümle ile baş başa bırakıyorum sizi.

Ah şu “dış mihraklar”

Geçen haftaya damgasını vuran derbi maçın ardından yorumculuktan ziyade bir komedi ve şov dünyasını andıran spor medyasının içler acısı hali kendisini ulu orta yerlere serdi bir kez daha. Buna bir de olaylara sebep olan kulübün antrenörü ve yönetimi de katılınca varın görün şenliği. Düpedüz fanatizmin sonucu olarak ortaya çıkan olayları “birileri tarafından düğmeye basıldı, operasyon yapılıyor” paranoyası ile bas bas bağırıyor bu büyük koro. Ama bu topraklarda adettendir her olayı dış mihraklara bağlamak. Ben bu duruma “perinçek sendromu” diyorum, sizi bilemem. Olay siyaset sahnesinin dışında, bir stadyumda gerçekleşmiş ise aynı dış mihrakçı koro “operasyon” diye ağlaşıyor hep bir ağızdan. Kimsenin fanatizmden bahsettiği yok. Soyunma odası basan başkanlardan, her başarısızlığı kendi dışında her şeye bağlayan antrenörlerden bahseden bir kişi görmedim henüz. Ha bu arada memleketi Türkiye Kupası yarı finalinden karıştırmak için operasyon başlatan güçler varsa şayet çok dikkate almamak lazım derim. Bu denli beceriksiz karanlık güç mü olur? Olursa da en fazla 100-150 holiganı peşine takar. Anlayacağınız kaygılanacak bir durum yok.

Bana kitabını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim

*Düne kadar kitap yakanlar, kitaplarda yazanı günah ve suç kabul edenler, sarıkları ve cüppeleriye kadınların üç metre önünden giden adamlar kitap fuarına geliyor, bir de kurdukları yayınevlerinin stantlarını açıyorlar. Ki onlar edebiyata, sanata, bilime düşmandırlar. Hayli üzücü.

* Her önüne geleni kitap diye basan piyasacılar var bir de. Bunlar için de edebiyat falan önemli değildir. Bir haftada ne kadar para toplarım hesabı, büyük sermayelerle kurdukları yayınevlerinin olmazsa olmazıdır. Bunlar da kitabı kitap olmaktan çıkarırlar. Sinir bozucu.

* İzmir Kitap Fuarında ana kapıdan girip salonun sol tarafına dönünce Evrensel Basım Yayın standını görürdük yıllardır. KHK ile kapatılınca bu yayınevi, bu sene onların yerinde Kor Kitap standını gördük. O üç dört metrelik alana koca bir dünyayı, aydınlığı, adaleti, eşitliği, özgürlüğü sığdırmışlar. Hayli sevindirici.

*İzgazete ve Biz Kitap da bu sene bir stant açtı fuarda. Emek emek örülmüş bir sürecin taçlandırılması gibi. Ümit Kartal’ın işçi öykülerinden oluşan Ahraz kitabını aldım. Kitabın arka kapağında Aydın Çubukçu’nun değerlendirmesi var. Bir kitap en iyi nasıl tarif edilir derseniz, ancak bu kadar edilir derim. Ümit’in iç kapağa düştüğü bir nottan da bahsetmeden edemeyeceğim. Adıma imzaladığı kitabın ilk sayfasına “Yoldaşım Fırat’a; içeridekileri zaten tanıyorsun… Kalemimiz ve yüreğimiz onlardan kopmasın” yazmış. Cevabımdır; İçeridekileri tanıdığımızdandır başka bir dünyaya inancımız.

Bir türlü seçemediğimiz seçimler

*Yangından mal kaçırır gibi seçime gidiyoruz. Bu acele neden, ne oluyor, ne bitiyor anlamaya çalışıyoruz. Hiçbir şey anlamayanlar anlamış gibi davranınca biz anlamaya çalışmakla yetiniyoruz, yapacak bir şey yok. İnternette birisi “İnsan annesini, babasını, dilini, cumhurbaşkanını seçemiyor” yazmış. Gezinin duvar yazılarını anımsattı bana. Yorumu size bırakıyorum.

*Akp’li pardon Mhp’li Bahçeli küplere binmiş, CHP ye sallıyormuş, İyi Partiye milletvekili geçişleri nedeniyle. İki yıldır her gündemde Akp için canhıraş çabalayanın kendisi olduğunu unutmuş olmalı. Rüzgâr eken fırtına biçermiş.

*Bu vekil transferlerine benim de içim ısınmadı yalan yok. Beni de çok ilgilendirmez ama aklımda deli sorular oluyor böyle zamanlarda. Akp’nin girdiği ilk seçimlerde Siirt seçimlerinin tekrarlanması için imza verip Erdoğan’a vekillik yolu açılmasına katkı sunmayı, Ekmelettin faciasını, İyi Partiye vekil transferlerini tabanına anlatan CHP bir tek HDP li vekillerin dokunulmazlıkları meselesini mi tabanına anlatamadı? Sormadan edemiyorum.

Bugün 23 Nisan keder doluyor insan

*Çocuklara adanmış bir bayramı kutluyoruz kutlamasına ama çocuklarla ilgili istatistiklere bir bakınca utanıyor insan. Sayıları binlerle ifade edilen çocuk gelinler, çocuk işçiler, sığınmacı çocuklar, tecavüze uğrayan çocuklar, doğum yapan çocuklar… Utanmadan edemez insan olan.

*Mersin’de 23 Nisan gösterisinde yer alan kız çocuklarının kıyafetleri fazla açık bulunarak gösterileri iptal edilmiş. Velilere ısrarla tavsiye ediyorum. Çocuklarınızı bu kararı alan adamların okullarından alın hemen. Annesinin diz kapağından tahrik olan adamlar çocuklarımıza neler yapmaz?

*Çocuklara göstermelik bırakılan koltuklar var bir gün için. O koltuklar ki çıkardığı yasalarla evlilik yaşını düşüren, tecavüzcülere cezai indirimler yapan, patronlara daha da çok sömürsün diye imtiyazlar tanıyan, insanı insanlıktan çıkaran imzaların atıldığı, kararların alındığı koltuklardır.

Kalkın çocuklar o koltuklardan, parklara, doğaya koşun. Barış en çok size yakışır tadını çıkarın. Her gününüz kutlu olsun.