Adalet Bakanı yargıda reform hareketi başlatayım derken ana muhalefet partisi liderini kazığa oturtmakla tehdit eden bir mektup geldi!

Mektubu yazan da kimilerine göre bir kahraman, kimilerine göre son kabadayı, kimilerine göre organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı.

Çakıcı'nın mektup yazmayı sevdiği biliniyor. Bu ilk mektubu değil, son da olmayacak...

Daha evvel de Cumhurbaşkanına yazmıştı...

Hatta Devlet Bahçeliye bile yazdığını söyleyenler var, ben o mektubu görmedim.

Sanırım söylem olarak Bahçeli'ye; "yürüyen buda kılıklı adam" demiş...

Ben Çakıcı'nın yazdığı bu tarz mektupların tümüne itiraz etmiştim, en başından beri...

Tayyip Erdoğan'a yazdığında da, Bahçeli'ye söylediklerinde de ve şimdi Kılıçdaroğlu'na yazdığı mektuba da itiraz ediyorum...

Muhalefeti, millet menfaatleri üzerinden değil de, sadece Tayyip Erdoğan'a biri bir şey desin de, kim derse desin mantığı ile yapanlar o zaman bu olayın vahametini fark etmemişlerdi.

Umarım şimdi fark ederler.

Bu tarz tehditler ve söylemler kime yapılırsa yapılsın topyekûn itiraz etmek gerek, hem de büyük bir gürültüyle...

Eğer ses çıkarmazsak, hatta içten içe sevinirsek bu mutlaka bizimde başımıza gelir, geldi de...

Cumhurbaşkanı'nın mektuba sessiz kalması, Bahçeli'nin sahip çıkması olayın vahametini ikiye katlıyor.

Çünkü bu durumdan güç alan bir başkaları, kendini halk kahramanı ya da kabadayı diye nitelendiren kimseler Cumhurbaşkanı ya da Bahçeli'ye de aynı üslupla mukabele edebilirler, ve bu çirkinlik alır başını gider ki geçmişte örneğini yaşamış her ikisi de...

***

Cumhur ittifakında işlerin pek yolunda gitmediğini bir süredir gözlüyordum.

Mektup hadisesinden sonra buna emin oldum.

Yine gizli gizli birbirlerinin sinir uçlarına dokunuyorlar.

Birbirlerinin sinirlerini bozacak açıklamalar yapıyorlar.

Her ikisi de ortaklığı bozan taraf olmamak için şimdilik gizli atışmalarla süreci yürütüyorlar.

Mektup olayından sonra Cumhurbaşkanı bir açıklama yapmadı, yapsaydı da müspet bir açıklama olmayacağı kesindi bence!

Bahçeli'de bunu bildiği için hızlı bir şekilde mektup ve yazarına sahip çıkarak Cumhurbaşkanı'nın yapacağı menfi açıklamanın önünü kesti!

Çünkü, Cumhurbaşkanı destek olmayan bir açıklama yapsaydı, ittifakın iki lideri göz önünde karşı karşıya gelmiş olacaktı.

Bahçeli risk alarak önce davrandı...

Mektuptan üç gün sonra da Akp Grup Başkanvekili Bülent Turan; "bugün edindiğim bilgiye göre savcılık soruşturması başlatıldı" dedi.

Açılıp açılmadığını bilmiyorum.

Bahçeli'nin mektup hadisesine sahip çıkması Akp kanadında gerginliğe yol açtı. Zaten "askıda ekmek" meselesi de Akp'nin ekonomi politikalarındaki başarısızlığını çok ciddi bir şekilde tartışmıştı kamuoyunda.

Hatta kimilerine göre ekonomi bakanının istifası bu süreçten sonra yaşandı.

Ak parti içinde ortağına karşı gerginlik, Bülent Arınç'ın "Demirtaş ve Osman Kavala serbest bırakılmalı" söylemiyle ayyuka çıktı bence...

Çünkü bu açıklamanın, ortak Mhp'yi çileden çıkaracağını üç yaşındaki çocuk bile bilir bu ülkede.

Nitekim de öyle oldu ve Mhp bu duruma epey hiddetlendi.

Arınç'ın açıklamasının bir tesadüf olmadığını düşünüyorum.

Bu açıklamayı kamuoyuna değil, en direk Mhp'ye karşı yapılmış bir uyarı olarak görüyorum.

Ortaklar birbirlerinin sinirlerini ciddi bir şekilde germeye başladı.

Mektup hadisesi bu durumu iyiden iyiye ortaya çıkardı.

Önümüzdeki günler çok şeye gebe gibi duruyor.

Ortaklık ilk seçime kadar sürer mi?

Liderlerin çabası o ama ben pek emin değilim bu ittifakın devam edeceğine...

Haftaya görüşmek üzere.