NİL KAHRAMANOĞLU/ İZ GAZETE- Kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliğini en fazla deneyimlediği sektörlerinden biri hiç kuşkusuz medya. Pandemi süreci de toplumsal cinsiyet rollerinin daha da belirginleştiği bir dönem oldu. Biz de İz Gazete olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadılar Günü için, yerel basında çalışan kadın gazetecilerle; pandemi sürecinin etkilerini, yerel medyadaki cinsiyet eşitsizliğini ve kadın gazetecilerin yaşadığı sorunların çözümü için ne gibi adımlar atılması gerektiğini konuştuk. Gazeteci kadınlardan kimi pandemide mesai saatleri dışında evde geçirilen süre artınca, evdeki iş yükünün de arttığını söylerken kimisi de bu süreci kendisi için bir fırsata çevirdiğini dile getirdi. Sorunların çözümü için ortak söylemlerde bulunan kadınlar, medyadaki eril düşünce sisteminin bir önce terk edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

‘ÖZEL HAYAT DİYE BİR ŞEY KALMIYORDU’

2015 yılında Ege Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olan ve şu anda Ege Postası’nda çalışan Tenzile Aşçı, pandemiyle birlikte iş yükünün arttığını söyleyerek, hem editörlük hem muhabirlik yaptığını ve evden çalıştığı için çalışma sürelerinin günde 12-14 saate vardığını belitti. Tüm hayatını işe göre belirlediği kaydeden Aşçı, “Bu şeklide baktığımızda özel hayat diye bir şey kalmıyordu. Tüm hayatın işten oluşuyor ve özel hayatınıza zaman ayıramıyorsunuz. Bir iki saatliğine de olsa dışarı çıkamıyorsun. Dışarı çıkmak zorunda olduğunda dahi birkaç gün öncesinden her şeyi ayarlamak zorunda kalıyorsun. O yüzden denge kurulacak bir özel hayat olmuyor” dedi.

Erkek egemen sistemin sadece medyada değil, Türkiye genelinde olduğunu ve iş hayatını da etkilediğini ifade eden Tenzile Aşçı, bunun nedeninin de kadınlara yüklenen ev rolleri olduğunu belirtti. Bu misyonların iş hayatında kadınlara karşı olumsuz bir bakış açısı yarattığını da söyleyen Tenzile, kadınların kimi zaman vücut olarak metalaştırılarak çalıştırıldığını kaydetti. “Gördüğüm kadarıyla kadınların fikirleri ikinci planda” diyen Aşçı, “Maalesef kadınlar zihinleriyle, fikirleriyle ve emekleriyle değil çoğu zaman bedenleriyle bir yere gelebiliyormuş gibi görülüyor” ifadelerini kullandı.

Gazeteci olarak mobbinge uğramadığını ancak genel bağlamda bir cinsiyet eşitsizliği olduğunu dile getiren Aşçı, “Haberlere gittiğimizde bile erkeklerin çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Yerel gazete sahiplerine baktığımızda yüzde 90’ının erkeklerden oluştuğunu görebiliyoruz. Bu da ister istemez medyada bir erkek tekeli oluşturuyor” dedi. Çözüm için öncelikle Türkiye’deki kadın algısının değişmesi gerektiğini vurgulayan Aşçı, eril sistemin alt edilmesi ve toplumsal hayatta cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının önemine değindi. Aşçı, bu eşitlik sağlandığında hem yerel medyaya hem de ulusal medyaya sirayet edeceğinin de altını çizdi.

‘KESİNLİKLE CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM’

2013 yılından beri çeşitli gazetelerde sayfa sekreterliği yapan ve şu anda da İz Gazete’de aynı görevi sürdüren Selda Meşe, pandemide evdeki iş yükünün artmaktan ziyade azaldığını dile getirerek, “İşe gidip eve belli bir saatte gelince her şey daha pratik olmak zorunda kalıyordu, yediğiniz yemek bile. Fakat evden çalışınca bu durumu artıya çevirebilenlerden oldum. Psikolojik olarak biraz olumsuz tabii. İş ortamı arkadaşları bir arada olmak apayrı bir duygu çünkü. Özel hayatla denge çok sarsılmasa da eve iş getiren insanlar gibi olduk” diye konuştu.

Daha önceki çalışma hayatında giydiği kıyafet yüzünden bile mobbinge uğradığını ve erkek çalışanların daha üstün tutulduğunu ifade eden Meşe, medyada kesinlikle cinsiyet eşitsizliği olduğunu belitti. Bununla mücadele için ise kadınların da her habere gidebileceğine, her konuda başarılı olabileceğine inanılması ve eril zihniyetin terk edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

‘EVLENİYORUM DİYE KOVULMUŞTUM’

Meslekte 12 seneyi dolduran Selcan Şerifaki, zor olan çalışma koşullarına vurgu yaptı. Eşiyle evde iş bölümü yaptıklarını bu nedenle çok fazla iş yükünün olmadığını ancak yoğun çalışma süreleri nedeniyle zorluklar yaşadığını söyleyen Şerifaki, “7 ay önce Kandemir Medya’da işe başladığımda uzun süre evde yemek pişmedi. Yoğun çalışan ve mesaili bir işimiz olduğu için pasımı atmam uzun sürdü diyebilirim. Eşim eski kameraman olduğu için sorun yaşamıyorum fazla mesai yaptığımda… Başka sektörden olsaydı evde bu nedenle kavgalar olacağı kesin. Evde misafir ağırlarken ‘haber yazmak zorundayım cinayet var Kemalpaşa’da’ dediğim oldu en son. Dengeyi bulamıyorum çoğunlukla, mesaim bitti deyip evde rahatça oturabildiğim bir mesleğim olmadığı için. İş olduğunda eşimle laptoplarımızı alıp, beraber çalışıyoruz akşamları da” açıklamasında bulundu.

Evlilik tarihini aldığı hafta çalıştığı yerden ‘evleniyor’ diye kovulduğunu belirten Şerifaki, böyle bir algı olsa da kadının olmadığı yerde başarının da olmayacağına inandığını kaydetti. Kayseri’de üniversite okuduğu dönemde çalışmaya başladığını ve o dönemde haber müdürü tarafından tacize uğradığı için işten ayrılmak zorunda kaldığını da dile getiren Şerifaki, “Bölge müdürüne anlattığımda beni değil onu tercih etmişti, bunu hiç unutmam mesela” dedi. Yaşadığı sorunları başkalarının yaşamaması adına kadın gazeteciler olarak bir araya gelebilecekleri bir oluşum planladıklarını kaydeden Şerifaki, hayata geçirmeleri durumunda seslerinin daha gür çıkacağına inandığını belirtti. “Bizim işimiz özel hayat ve çalışma hayatını birbirine karıştıran bir meslek” diyen Şerifaki, mesleğin doğasından dolayı baskı ve stresin yoğun olduğunu da sözlerine ekledi.

‘TERCİH ERKEK MUHABİRDEN YANA OLUYOR’

Ege Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olan ve 3,5 yıl muhabirlik yaptıktan sonra İz Gazete’de editör olarak çalışmaya başlayan Şermin Çolak, pandemi sürecinde iş yükünün artmasından ziyade iş çatışması yaşadığını söyledi. Bir nevi rahatlık başladığını dile getiren Çolak, “Yani saati 5 dakika yerine yarım saat erteleyebilmek, bulduğum en küçük mola zamanında evdeki işlerle ilgilenmek gibi” açıklamasında bulundu.

Genel olarak tüm iş kollarının erkek tekelinde olduğunu söyleyen Çolak, bu durumun aşılmasını istediğini belitti. “Bir otobüsü kullanan ‘kadın şoför’ olunca bunun haber olmasını hoş bulmuyorum” diyen Çolak, kadınların da yapabileceği işlerin ‘ekstra’ bir çabayla yaptıkları algısının yıkılması gerektiğinin altını çizdi. Sektörde eşitsizliklere şahit olduğunu da aktaran Çolak, “Örneğin, bir muhabir alınacak, tercih erkek muhabirden yana oluyor. Çünkü ‘erkek muhabiri daha fazla çalıştırabiliriz, uzak yerlere gönderebiliriz, asayiş haberlerinde daha rahat olur’ algısı mevcut. Bu da kadın muhabirleri daha işe başlamadan geriye çekmiş oluyor maalesef” ifadelerini kullandı.

‘EVDE RAHAT BİR ÇALIŞMA ORTAMIM YOKTU’

Pandeminin yüzde 85’ini evde geçirdiğini dile getiren 9 Eylül Gazetesi çalışanı Didar Demirci, mesai saatleri içerisinde evdeki sorumluluklarının da ailesi tarafından hatırlatıldığını belitti. Öte yandan rahat bir çalışma ortamı olmadığı için haber yazarken ya da haber kaynaklarıyla görüşürken olumsuz etkilediğini ifade eden Demirci haber yazarken çoğu zaman odaklanma zorluğu çektiğini söyledi.

Mesai saatlerinde bir değişiklik olmadığını kaydeden Demirci, “Ofiste ‘Günaydın’ diyerek işe başlıyorduk, şimdi ise WhatsApp grubumuzda ‘Günaydın’ diyoruz ve işimize başlıyoruz. Bizler zor koşullar altında gece gündüz demeden çalışan ve kamuoyunu bilgilendirmek için ter döken kimseleriz. Bu nedenle ‘olay mesai saatlerinin dışında gerçekleşti, gazeteye alamam ya da haberleştiremem’ diye bir şey pandemiden önce de demedik, sonra da demeyeceğimizi düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Demirci, bu süreçte psikolojisini olumsuz etkileyen tek unsurun, özel yaşam alanının iş alanına dönüşmesi ve ikisinin sorumluluğunun dolaylı yollarla iç içe geçmesi olduğunu da ifade etti.

Genel olarak kadın ve erkeğin eşit şartlar altında çalıştırıldığını gördüğünü de sözlerine ekleyen Demirci, temel sorunun çalışanların çoğu kurumlarda hakkı olanı alamaması olduğunun altını çizdi. Çalıştığı kurumda maaş, sigorta ve diğer birçok hakkını eskizsiz aldığını kaydeden Demirci, “Herkesin benim kadar şanslı olabilmesi için yasal bir takım düzenlemeler yapılması gerekiyor. Böylece iletişim fakültelerinden mezun olan insanların çoğu sektörde yer bulabilecek ve hakkı olan maaşı alabilecektir” diye konuştu.

Sektörde özellikle istihdam konusunda yaşanan sorunlar olduğunu aktaran Demirci, bunun basının gelir kaynaklarının sınırlı olmasından kaynakladığını, çözüm için devletin sorunları tespit edip yasal girişimlerde bulunması ve hakların korunması için de sendikalı olunması gerektiğini ifade etti.

‘KADINLARIN EVDE BİR DESTEKÇİYE İHTİYACI VAR’

Trakya Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümü’nden mezun olan ve 9 yıldır ulusal ve yerel TV’lerde haber ve program kurgu departmanlarında çalışan, İz Televizyonu’nda da aynı alanda görev yapan Nurcan Savran Şahin, pandemi sürecinde artan ev içindeki iş yüküne değinde. Evde geçirilen süre zarfında mutlaka yapacak bir iş olduğunu belirten Savran, “Hal böyle olunca da hem evdeki işleriniz hem de ofisteki işleriniz binmiş oluyor omzunuza” dedi. Evli olan ya da partneriyle yaşayan kadınların tüm bu yükler için bir destekçiye ihtiyaç duyduğunu da aktaran Savran, “Sanırım ben şanslı olanlardanım. Keşke tüm kadınlar bu şansı yakalayabilse” ifadelerini kullandı.

Kadınların her alanda olduğu gibi medya sektöründe de mobbinge, baskıya ve dayatmaya maruz kaldığını ifade eden Savran, "Ben böyle istiyorum!", "Benim dediğim olacak doğrusu bu" söylemlerine birçok kez şahit oldum. Ve bunları söyleyenlerin bir yere varamadıklarını da gördüm” dedi. Yerel medyada cinsiyet eşitsizliği olmadığını da dile getiren Savran, bunu “Afallayan erkek yönetici de gördüm, işinde çok başarılı olan kadın yönetici de” ifadeleriyle açıkladı. Savran, kadınların sektörde daha fazla yer alması ve daha fazla söz sahibi olmasından yana olduğunun da altını çizdi.

‘İYİ PERFORMANS CİNSİYETE DEĞİL YETENEĞE BAĞLI OLMALI’

Ege Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nden 2018 yılında mezun olan ve 2018’dan beri Ticaret Gazetesi’nde muhabirlik yapan Seza Nur Demirparmak pandemi döneminde evde geçirdiği süre arttığı için evdeki iş yükünün de arttığını ifade etti. Sosyalleşememenin kendisini psikolojik olarak yormasına rağmen evden çalışmanın iş verimliliğini arttırdığını dile getiren Demirbilek, “Yol ya da gün yorgunluğu olmadığı, bedenen daha az yorulduğum için mesai saatlerimi daha verimli geçirir oldum” dedi.

Mezun olduğu seneden beri aynı gazetede çalıştığını belirten Demirbilek, sektörde erkek yoğunluğu olmasına rağmen çalıştığı kurumda tüm muhabirlerin ve haber müdürünün kadın olduğunu söyledi ve erkek muhabirler çalışırken de cinsiyet eşitsizliği yaşamadığını altını çizdi. Her çeşit habere gönderildiğini aktaran Demirbilek, “Kazdağları’nda gittiğim bir haberde 7 muhabir arasında tek kadındım, o ekipten bir meslektaşım haber süreci yorucu ve yıpratıcı olduğu bir kadının o tarz bir haberde görevlendirilmesine şaşırdığını söylemişti. Oysaki yorucu ya da yüksek performans gerektiren haberlerde cinsiyet bir kıstas değil” açıklamasında bulundu.

Demirbilek, yerelde kadın gazetecilerin yaşadığı sorunların çözümü için ise, iyi performansın cinsiyete değil yeteneğe bağlı olduğunun benimsenmesi ve yönetim kadrosundaki kadın sayısının artırılması gerektiğini dile getirdi.

Editör: Haber Merkezi