Saat 10:00’da başlaması beklenen duruşma için adliye önünde saat 09:00’da toplanma başladı. Duruşmayı izlemek için CHP milletvekilleri Atila Sertel, Mustafa Balbay, ve Barış Yarkadaş, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Hasan Kütük, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen'in yanı sıra çok sayıda kişi Çağlayan Adliyesi’ne geldi. Gökmen Ulu'nun İzmir'den arkadaşları da Çağlayan Adliyesi önüne gitti. 

Milletvekilleri Türkiye Gazeteciler Sendikası önlükleri ile destek eylemi yaptılar. CHP İstanbul milletvekili Barış Yarkadaş “Gökmenin tek suçu gazetecilik. Gökmen darbe gecesi henüz yandaş medya çekinirken haber vermeye darbeyi ilk duyuran gazetecidir. Buna rağmen FETÖ ile ilişkilendirmeye çalışmak akla vicdana sığmaz. İçi boş bir iddianame ile Gökmen’in özgürlüğünden mahrum edilemez. Gökmen’in bir an önce serbest bırakılması kamu vicdanın rahatlamasını istiyoruz.” dedi.

'GÖKMEN'İN GAZETECİLİĞİNİN ŞAHİDİYİZ'

"Mecliste nöbetçi olduğum için bugün Çağlayan Adliyesi'ndeki Sözcü'nün İzmir muhabiri sevgili Gökmen Ulu'nun duruşmasında bulunamıyorum" bilgisini paylaşan CHP İzmir milletvekili Murat Bakan, "Gökmen Ulu gazetecidir. Bizler Gökmen'in gazeteciliğinin şahidiyiz. Gökmen için adalet istiyoruz! Gazetecilik suç değildir" ifadelerini kullandı. 

BAYIR: 'ADALET ER YA DA GEÇ TECELLİ EDECEKTİR'

Gökmen Ulu ile ilgili açıklama yapan Cumhuriyet Halk Partisi İzmir milletvekili Tacettin Bayır, "Gökmen Ulu doğruları büyük bir cesaretle söylediğin ve mesleğini yaptığın için oradasın. Bilmelisin ki; bizler, senin gibi cesur bir yüreğin yokluğuyla bir eksiğiz. Bu dipsiz kuyudan çıkacağını, ufkun mavisini sevdiklerinle, sevenlerinle büyük bir coşkuyla yeniden seyredeceksin...Unutulmamalıdır ki, adalet er ya da geç tecelli edecektir." dedi. Bayır, Gökmen Ulu'nun suçsuz olduğunu bildiklerini söyledi. 

İDDİANAMEDE NELER VAR?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu'nca hazırlanan 73 sayfalık iddianamede, gazetenin sahibi firari şüpheli Burak Akbay'ın "Silahlı terör örgütünü yönetme" ve "Silahlı terör örgütü propagandası yapmak" suçlarından 16,5 yıldan 30 yıla kadar hapsi istenirken; soruşturmanın tek tutuklusu olan gazetenin İzmir muhabiri Gökmen Ulu ile 21 Eylül'de tahliye edilen İnternet Sorumlu Haber Müdürü Mediha Olgun ve Mali İşler Müdürü Yonca Yücekaleli'nin ise "Silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek isteyerek yardım etme" suçlarından ise 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisleri talep ediliyor.

İddianamede, Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ / PDY) 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gün, saat 16.00 sıralarında  "Sözcü Erdoğan'ı buldu" haberiyle internet sitesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te bulunduğu yerin ayrıntılı konumunun tam olarak haber yapıldığı, fotoğraflarının paylaşıldığı belirtilerek Cumhurbaşkanı'nın o ana kadar bulunduğu coğrafi yerin ayrıntılı mevkii ve konumunun kamuoyunca bilinmediği, bu haberle birlikte kamuoyunca öğrenildiği ifade ediliyor. Ayrıca bilirkişi raporunda, FETÖ / PDY'nin kapatılan yayın organı Zaman Gazetesi ile Sözcü Gazetesi'nin benzer mizanpaj ve aynı dil ile eş zamanlı haber yaptığı, kişilik hakkı ihlali olarak düşünülebilen tapelere birlikte yer verdikleri, FETÖ / PDY yayın organlarında ve FETÖ / PDY'ye bağlı olduğu düşünülen sosyal medya hesaplarındaki donelerle birebir örtüşme ve ciddi bir benzeşme içinde olduğu ileri sürülen iddianamede, FETÖ / PDY'nin sosyal medyadaki ayağı olan Fuat Avni paylaşımlarının, Sözcü Gazetesi twitter hesabı üzerinden yaygınlaştırıldığı, internet sitesi üzerinden haberleştirildiği de belirtiliyor. Sözcü Gazetesi'nin 17-25 Aralık ve sonrasında yapılan haberlere ve söz konusu gazetenin twitter paylaşımlarına da iddianamede ayrıntılı yer veriliyor. 

Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Kani Beko da Gökmen Ulu'yu ve ailesini yalnız bırakmadı. Duruşma başladı, duruşma salonuna Gökmen Ulu'nun ailesi ve kurumsal temsiliyeti olanlar dinleyici olarak alındı. 

SÖZCÜ YAZARLARI DA DESTEĞE GELDİ

Saat 11:00 -  İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi ve Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı Avukat Süreyya Turan, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Muazzez Yılmaz, Sözcü gazetesi avukatı Celal Ülgen, Sözcü gazetesi yazarları Yılmaz Özdil ve Uğur Dündar, CHP eski milletvekili Umut Oran ile Cumhuriyet Gazetesi İnternet Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven de mahkeme salonunun önüne geldiler. Duruşmanın birazdan başlaması bekleniyor.

Saat 11:10 – Duruşma salonu önünde bekleyen Gökmen Ulu’nun eşi Burcu Ulu “Gökmen bugün itibariyle 173 gündür bizden ayrı haksızca hukuksuzca cezaevinde. Adaletin bir an önce yerini bulmasını istiyoruz” dedi.

Saat:11:15 – Duruşmanın yapılacağı salon küçük geldi. Adliye görevlileri ayarlama yapıyor. Duruşmanın birazdan başlaması bekleniyor. 

‘HUKUK BİLGİM BANA İZAH EDEMİYOR’

Duruşma salonu önünde konuşan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu “Bu davanın soruşturma sürecinden itibaren ortada ciddi hiç bir delilin bulunmadığını, Gökmen’in yaptığı işin habercilik olduğunu düşünüyorum. Aradan geçen zaman düşüncemizi değiştirmedi. Benim hukuk bilgim, olup bitenler karşısında bir soruşturma açılmasını ve yargılama yapılmasını bana izah edemiyor. Gökmen serbest kalmalı” dedi.

Saat 11:40 – Duruşma salonunun kapıları açıldı. Gökmen Ulu da Silivri Cezaevi’nden cezaevi aracı ile adliyeye getirildi. Ulu'nun moralinin yüksek olduğu gözlendi. Gökmen Ulu salona girerken ailesini ve arkadaşlarını selamladı.

Saat 11:45 – Duruşma başladı.

Saat 11:52 –  İddianame okunmaya başlandı.

Saat: 12:20- Gökmen Ulu savunmasına başladı.

GÖKMEN ULU: FETÖ’NÜN ELE GEÇİRDİĞİ YARGININ KARŞISINDA DURDUM

İşte Gökmen Ulu'nun ifadesi: “Ben Bekir Gökmen Ulu. Yurtsever gazeteci ve Mustafa Kemal'in takipçisiyim. Suçlamaya karşılık olarak kısaca gireceğim. Çok detay var. Bugüne kadar hiçbir kire bulaşmadan, onurumla, şerefimle, namusumla yaşadım. Demokratik hukuk devletini, adaleti, insan haklarını, ulusal bütünlüğü, cumhuriyetin kazanımlarını savundum. Hakikatten ayrılmadım. Dernek, cemiyete angaje olmadan evrensel gazetecilik ilkelerinden ödün vermedim. FETÖ’nün ele geçirdiği yargıyla, hukuksuzluğun karşısında bulundum”

“BU SUÇ UYDURMADIR”

“Asıl sorun muhalif gazetecilik ise bununla yargılanmak olurdu… Ama böyle ağır bir iftira ağırıma gidiyor. Bütün meslek yaşantım ortadadır. Suçlamaya geliyorum. Suçlama akla vicdana aykırıdır. Hukuksuzdur. Bu suç uydurmadır. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de liderlerin attığı her adım haberdir. Siyasi magazin olarak haberdir. Gazeteciler haber atlatma yarışı yapar. Ödüllük haberlerdir. Liderin neler yaptığına kimlerle konakladığına bakılır. Yemek yemiştir yazılır, yürüşümüştür yazılır. İmkan olursa haber fotoğraflarla süslenir.  Özal'dan Demirel'e kadar liderlerin sayısız haberleri yapılmıştır. Cumhurbaşkanı'nın da birçok yerde yaptığı tatillerle ilgili haber olmuştur. Ben çeşitli gazetelerin yaptığı haberlerden haber vereyim. Doğan Haber Ajansı 1 Temmuz 2013'te de böyle bir haber yaptı. Milliyet gazetesi de böyle bir haber yaptı. Sabah gazetesi, Rixos Premium villada tatil yaptıklarında Erdoğan'ı haber yaptı. (Söz konusu haberleri okudu) Sabah gazetesi ne yapmış oluyor öyleyse?"

“ŞAKA GİBİ GELİYOR”

“Her zaman olduğu gibi gazeteler ve internet sitelerinde liderler ve ünlülerle ilgili haberler vardır. Şu anda haberi yayınlanmakta olan ünlülerden birine, birileri saldırganlık yapmaya çalışırsa bu gazetecilere ‘Yer bildirdi’ denebilir mi? Bana yapılan budur. Şaka gibi geliyor. Bana bunu yaptılar. Böyle bir suç yok. Böyle bir şey yok. Burada akla gelen art niyet. Ben Cumhurbaşkanı’nın Marmaris tatilini, hayatın olağan akışında yaptım. Haber saat 16:25'te yayımlandı. 17 Temmuz'da Sabah ve Takvim gazeteleri algı operasyonu yaptılar. Bir savcı harekete geçti 166 gündür bir zindandayım. Yapılan zulümdür. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tatiline ilişkin ilk haberi Doğan Haber Ajarsı bizden dört gün önce yaptı.”

DAVAYA KONU HABERİ NASIL HAZIRLADIĞINI MADDE MADDE ANLATTI

“Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tatiline ilişkin ilk haberi Doğan Haber Ajarsı bizden dört gün önce yaptı. (Gökmen daha önce DHA'nın yapmış olduğu tatil haberini cezaevinde hazırladığı kartondan dövizle gösterdi)
11 Temmuz günü saat 13:50’de yayınlanmış. Aynı haber. 11 Temmuz 2016 tarihinde saat 14:20'de Hürriyet'ten bir çok gazeteye kadar yayımlandı bu haber. Onlar da haber yapmış. Ben de görünce haber yaptım.
Cumhurbaşkanı ile aynı otelde kaldığını paylaşan vatandaşlar da vardı sosyal medyadan. Yazıcı otelde kalan Türk turistler bunlar. Bunlar hep doğal. Ben de bu haberleri görünce iki gün sonra İzmir'den Marmaris'e gittim. Marmaris'te turizmcilere, esnafa gittim. Otelin önüne gittim. Sözcü logolu arabayla otel önünde açıkça bekledim. Otelin içine gittim. Otelin genel müdürüyle, yöneticileriyle yemek yedim. Onlar da Cumhurbaşkanlığı yetkililerine söylediler. O yetkililer de biliyordu benim orada olduğumu. Bu bir tatil haberi. Otelin güvenlik kameralarından görülebilir bu. Marmaris MOBESE kameralarının yaygın olduğu bir kenttir. Her adımım devletin arşivindedir. Marmaris'te işletme ve otellerin de kameraları var. Marmaris'te beni herkes tanır. Yazıcı otel salonlarında televizyon programları yaptım. FETÖ kumpasına mağdur olan Erol Manisalı ile Ergenekon kumpasını konuştuk. Uğur Dündar ve Haluk Şahin ile bu otel salonunda 2012'nin Nisan ayında program yaptım. Hain FETÖ'nün kumpaslarını anlatmaktan hiç çekinmedim. FETÖ'nün hışmına uğrayan Soner Yalçın ile bu otel salonunda TV programı yaptım.  Yazıcı otele gittim. Haber merkezine gönderdim haberi. 16:25'te yayınlandı. Hayatın olağan akışı devam ediyordu. Hedef gösterme diye nitelendirilmesi mümkün değil.”

DARBE GİRİŞİMİ BAŞLAYINCA YİNE OTELE GİTTİĞİNİ ANLATTI

“Hain darbe girişimi başlayınca soluğu Cumhurbaşkanı’nın yanında aldım. Marmaris'teki tüm basın mensupları davet edildi. Anadolu Ajansı, İhlas Haber Ajansı. TRT ve diğer yerel gazeteler. Villanın bahçesine alındık. Saat 00:05'te Cumhurbaşkanı ilk kamuoyu açıklamasını yaptı. 5 dakikalık açıklamasını tamamladıktan sonra Hasan Doğan bizi villanın çıkışına uğurladı. İstanbul’daki haber merkezini arayıp ‘Yaz birader’ dedim. Hemen Erdoğan’ın açıklamasının satırbaşlarını yazdırdım. Cumhurbaşkanı’nın açıklaması saat 00:13'te sozcu.com.tr’de yayımlandı. Erdoğan'ın ‘herkesi meydanlara bekliyorum’ açıklamasını, ilk duyuran gazeteci benim.  Bu haberi yayımladım. Durmadım. Otele geçip kafetaryaya gittim. Tam metnini yazdım açıklamanın haber merkezine gönderdim. Halk, Atatürk meydanında toplandı. Halkın darbeye karşı yürüyüş haberini de yaptım.”

“DARBENİN KARŞISINDA DURDUM”

“Gecenin en kritik anlarıdır o anlar. Darbe kalkışması başlamış, büyük bir tehlike var. Soluğu Cumhurbaşkanı’nın yanında aldım. Gecenin kırılma anıdır. Gazeteciliğimi sürdürdüm. ‘Ortada durayım, sessiz kalayım, nasıl sonlanacak bekleyim’ diye geçmedi aklımdan. FETÖ'nün ve darbenin karşısında durdum.  Atatürkçü düşünce sistemi böyledir. İç ve dış tehlikeler karşısında kenetleniriz. Yıllar yılı kötülüğünü anlattığımız FETÖ'nün girişimi beterin beteri. FETÖ başarılı olsa belki ben burada olamayacaktım. Savcının uydurma iddialarıyla ilgili bir örnek daha vereceğim. İktidar medyasında o gece ‘Cumhurbaşkanı İstanbul Atatürk Havalima'na geliyor’ ifadeleri kullanıldı. Kaçırdıkları F-16'lar ise cirit atıyordu havada. O basın mensupları darbecilere yardım mı etti? Ben gündüz yaptım bu haberi 16:25'te. Acayip bir suçlama ile karşılaşıyorum.
Ben bir gazeteci ne yapması gerekiyorsa onu yaptım. ”

“DARBE DAVALARININ İDDİANAMELERİYLE KANITLANDI”

“Mahkemelerce kabul edilen Muhafız Alayı iddianamesi ve Muğla suikast davası, Darbe Araştırma Komisyonu AKP’nin 9 vekille imzaladığı rapor. Darbecilerin günler önce Edoğan'ın kaldığı yeri keşif ve kanıt topladıkları belirlendi. Ankara’da bir villada toplandıkları. 13 Temmuz'da FETÖ'cü Tuğgeneralin keşif yaptığı anlatıldı. TBMM raporunda da yargılama kayıtlarında da var. Bizim davanın savcısını çürüttü. 17 Ağustos 2016 tarihinde Sabah gazetesinde yayımlanan haber, darbecilerin kontrolünde keşif yapıldığı da yazıyor.  Özetle darbecilerin, Erdoğan’ın yerini gazetecilerden öğrenmedikleri kanıtlandı. Hakikat ortaya çıktı. Buna rağmen şu ana kadar yaptıklarımı da vurgulamak istiyorum. İddia makamı ispat zorunluluğunu yerine getirdi mi? Aleyhimde kanıt yok? Lehimde kanıt var mı? Çok var. İspat yükümlülüğü iddia makamında olmasına rağmen savcı ve beni tutuklayan hakim görmezden geldi. Her şey göz göre göre ortadayken. Hakkımda Ağustos 2016'da soruştuma başlatıldı. Bunu bilmeme rağmen operasyona kadar koskoca 10 ay boyunca bir yere kaçtım mı? Darbeden 10 ay sonra bir baktım hakkımda gözaltı kararı var. Bunu öğrenince çantamı hazırladım. Polisi beklemeye başladım. Saatlerce bekliyorum gelen giden yok. Saatler geçti, çay içiyoruz. Milletvekilleri geldiler bekliyoruz. Yine gelen, giden yok. Biz bu filmi görmüştük birinci kumpas sürecinde. Sabah saat 6’da gelmesi gereken polis akşam 6’da geldi. Ben bir yere kaçtım mı? Kaçma şüphesi bunun neresinde sabit? İkametgah sahibiyim.

“BİZ ATATÜRK’ÜN UYGARLIK YOLUNDAN DÖNMEYİZ”

“Çıktım kameraların karşısına ‘gerekirse avukat ve vekillerle ben kendim gideyim’ dedim. Üzerinden 10 ay geçmiş ‘kaçma şüphesi’ denildi. İtiraz ettim karara. ‘Deliller toplanamadığı’ için denildi. 4 ay boyunca tek bir haberin iddianamesi yazılmayarak tutukluğum cezaya dönüştürüldü. Bu bir itirafnamedir. Ülkem adına hicap duyuyorum. Bastırılan gerçekler asla yok edilemez. Bir gün mutlaka yüzeye çıkar. Herkes hakikati görür. Kimse önünde duramaz. Benim durumum da böyle. Benim yolum; adalet, cumhuriyet ve özgürlük yoludur. Benim yolum Atatürk'ün açtığı uygarlık yoludur. Eğer iftiracıların dertleri buysa biz bu yoldan dönmeyiz. ”

Saat 13:10 – Gökmen Ulu’nun avukatları Celal Ülgen, İsmail Yılmaz ve Murat Ergün savunma yaptı.

“MAKLUBEYE KAŞIK SALLAYANLAR TANIK OLMUŞLAR”

Avukat Murat Ergün ise konuşmasında şunları kaydetti “Müvekkilim Gökmen Ulu ‘Fethullahçı Terör Örgütü'nün çıkarları doğrultusunda mesleğine ihanet etmiş bir kişidir’ iddianameye göre. Ben size yıllarca Gökmen Ulu ile omuz omuza gerçek Fethullahçı çete ile Silivri’de mücadele etmiş biri olarak söylüyorum. Gökmen tek cemaate üyedir. Çocuğu için canını verecek babalar cemaatine. Gökmen Ulu FETÖ için çalıştı demek adalete değil FETÖ'ye hizmet eder. FETÖ çıkarlarına hizmet edecek bu hukuksuzluğu sona erdirmek ülke menfaatinedir. ‘Kaçacak’ denen Gökmen Ulu'nun evinin önünde askere yollar gibi bir düğünde yaptığımız gibi masa kurduk. Asker uğurlama masası gibi kurduk polis bekledik. Sabahın köründe ‘firariler var baskın yapıldı’ derken ‘Emniyet’e gidiyoruz’ derken, 30 polis elini kaldırdı akşam saat 6'da ‘Biz sizi almaya geldik’ demediler. Bizzat ben İzmir Cumhuriyet Başsavcılığını aradım. Çocuklarıyla çocukları top oynuyor o arada. ‘Haberimiz yok’ dediler. O sırada 30 polis zaten yanımızdaymış.
Gökmen'in kaçması istendi Gökmen kaçmaya teşvik edildi. 1922'de yaşasa Sakarya'da Yunan’dan kaçmazdı… Gökmen suçsuz efendim. Kaçmaz. Bu davada Gökmen aleyhine tanıklık yapanlar Fethullah için gözyaşı dökenler. Maklubelere kaşık sallayanlar tanık olmuşlar”

“ABSÜRT SUÇLAMALAR”

Avukat Celal Ülgen savunmasında şunları kaydetti “Müvekklimiz gayet iyi anlattı. Sizin de belirttiğiniz üzere, dosyaları okuduğunuzu anlamış bulunuyoruz. Şunu söylemek istiyoruz. Müvekkilimizin sanık veya şüpheli yapılmasının temel sebeplerinden birisi Sabah Gazetesi'nin 17 Temmuz 2016'da ve Takvim'de “Sözcü'nün haberi neye hizmet etti” diye bir haber yayımlaması. Bu haber üzerine soruşturma başlatılıyor. Tarih 17 Temmuz 2016. Kumpas Oda TV, Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy, Amirallere Suikast davasına kadar bütün kumpas davalarını izledim savunma yaptım. Burada da olduğu gibi orada da FETÖ yargıçları veya savcıları anlaşmalı olarak haber yaptırır o gazete haberi üzerinden soruşturma olurdu. Sözcü ile ekonomik bir muarız olma durumu var. Anlamadığımız bir nedenle “Sözcü Erdoğan'ı buldu” haberini, “Sözcü’nün haberi neye hizmet etti” diye verdiler. Bunun üzerine soruştuma başladı.

(Dövizden Facebook paylaşımları gösterildi) 12 Temmuz. 15 Temmuz'a üç gün var. Kimliklerini gizledik savunma açısından bir başkasını suçlayıcı duruma düşmeyelim. Biri yanı başımda. En ağrıma giden şey ‘eğlence kasıntısı’ diyor. Bu 11 Temmuz tarihli bir paylaşımda var. Konumda yerini de gösteriyorlar. Bu felsefeyle hareket edersek Facebook'taki kişinin de sanık olması gerek. Bütün bunların sonucunda taleplerde ayrıntılı anlatacağız.

Bakın 12 Temmuz. Darbecilerin F-16'dan çektiği keşif noktaları. Kırmızı daire içinde olduğu görülüyor. Akıncı Üssü iddianamesinde yer aldı bu. Harita Kuvvetleri Komutanlığının logosu yanında hemen. Bütün bunlar dikkate alındığında dilekçeleri de tekrar ettik. Bütün bunlar gösteriyor ki Gökmen Ulu'nun Cumhurbaşkanı'nın yerini gösterme gibi bir kastı yok. Eğer bunu diyorsanız iki büyük hata oluyor. Birincisi FETÖ'yü hiç tanımıyorsunuz. İkincisi FETÖ sadece bir darbeyi planlayacak kadar CIA ve ABD desteği alarak planlayacak bunun için bir muhabirin işaret etmesinden bekleyecek. Bu absürd ve kolayca görebileceği bir gerçek iken soruştuma savcısının bunu nasıl göremediği…”

Avukat İsmail Yılmaz da “Mesleki görevini yapmıştır müvekkilim.” dedi.

Saat 13:23 – Avukatların savunmasının ardından duruşmaya ara verildi.

Saat 14:00 – Duruşma, 37 dakikalık aranın ardından yeniden başlandı. Mediha Olgun şu anda savunmasını yapıyor.

“HIRSIZLIK, DARP SUÇLAMASI BU KADAR ZORUMA GİTMEZDİ”

Mediha Olgun’un savunması; “İlk ve ortaokulu bir köy okulunda okudum. Ferhan Şensoy'un öğrencilerinden biriyim. Adana Kanal A'da işe başladım. Akşam, Yenişafak, Sabah gazetesinde çalıştım. Mavi Marmara'nın tanığı oldum. Mavi Marmara'nın kitabını yazdım. 7 yıldır İsrail'i yargılatmaya çalışıyorum 7. Ağır Ceza’da. Bir vakte kadar yürüyen davanın müştekilerinden biriyim. Bu şartlarda ilk sorum bu: Nasıl FETÖ'ye yardım ile suçlanıyorum? Anlamadım.  Sabah Gazetesi'nde çalıştıktan sonra istifa edip Sözcü’nün internet sitesi kuruluyordu. Video editörü oldum. Sorumlu müdür aranıyordu. Ben de kabul ettim. Ben video editörlüğü yapmaya devam ettim. Sorumlu müdür olduğumda bugüne kadar görev tanımım, yayımlanan imzasız haberlerde hukuki olarak objektif sorumluluk üstlenmek. Benim haberlere onay verme yetkim hiç olmadı. Yetkisiz bir insan olarak nasıl yardım etmiş oldum. Mesele hapiste kalmak da değil. 249 kişi şehit olmuş. Bazı yanlışlar olabilir helali hoş olsun. İsmimin FETÖ ile aynı yerde geçmesinden çok yoruldum. Haksızlık olarak düşünüyorum.  Marmaris haberinin hiçbir noktasında yokum. Haberin suç olmadığını da söylüyorüm. O haberi siteye giren, yayınlayan biri de değilim. Yetkim bile yok. Yüce yargımızın ‘canı sağolsun’ diyorum. Sadece çok üzgünüm. Böyle bir örgütle anılmak bu damgayı almak… Kimse inanmıyor olabilir ben bir şekilde gazeteciyim. FETÖ'ye bilerek isteyerek yardımdan adım dolaşıyor. Hırsızlık, darp bu kadar zoruna gitmeyecekti. İnsanlar bunun adına başka bir şey derken bir sempati bile duymadım.

Solcu ya da sağcı ayırmadan haber yaparım ben. Böyle sıradan bir insan olarak FETÖ'ye nasıl yardım etmiş oluyorum aklım almıyor. Ben, böyle bir örgüte yardım emtişsem eğer hiçbir şey yapmayın sayın hakim. Bırakın Allah belamı versin.  Bu şekilde afişe olacağıma İsrail'in bizi attığı Berşava Cezaevi’ne atılsam diye düşündüğüm çok oldu. Haberle ilgim yok. Telefonla yazdırılan kişi bile ben değilim. Bunun için kendi egosunu kenara atan biri varsa gösterin. Şapkasını önüne koyup düşünsün herkes. Canınız sağolsun isterseniz bir dört ay daha yatayım.  İnternet sitesinde ben Burak Bey'e bağlı gibi gözüküyorum. O sitede ben yayın yönetmenine bağlıyım.”

Mediha Olgun’un avukatı Can Çelik de “Özünde doğrudan suçun oluşuna yönelik bir delil mevcut değildir. Suç kasten işlenir kastına yönelik hiçbir şey yoktur. Basın kanunun 11. maddesine göre burada olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Müvekkilimizin beraatini talep ediyoruz.” dedi.

YONCA YÜCEKALELİ: BEN MUHASEBEDE ÇALIŞIYORUM

Saat 14:10 – Mediha Olgun’un ardından savunma sırası Yonca Yücekaleli’ye geçti. Yonca Yücekaleli savunmasında şunları söyledi; “Ben muhasebede çalışıyorum. Savclıktaki ifadede 3-4 satır bir bölüm var. Adalet darbe komisyonuyla ilgili bir bölüm var. O benim ifadem değil. Savunmamın aksine delil olmadığı için FETÖ örgütüne yardım etmekle suçlanıyorum.”

Yonca Yücekaleli’nin savunması için ise Avukat Celal Ülgen: “İddia ile hiçbir ilgisi olmayan müvekkilimizdir. İlave edecek bir şey yok. Soruşturma savcısı ifadeleri alırken Yonca Hanım'ın ifadesini bizim onun savunmasında söylediğimiz bir sözü kopyalamış. Biz Ankara'daki bir iddianameden bahsediyorduk o zaman. O kesilerek oraya yapıştırılmış” dedi.

Avukat İsmail Yılmaz da “Aynen katılıyoruz. Niçin burada olduğunun anlaşılabilir bir yönü yok. Somut bir iddia yok. Hatta ‘delil olmamasına rağmen’ diye yazmıştır savcı. Kendisi muhasebecidir. Muhasebe giriş çıkışlarını yapar. Ortada bir suç yoktur. Esas savunmasında bulunacağız. Beraatini talep ediyorum şimdiden” diye konuştu.

Avukat Ceren Yakışır da “Savcı kasıtlı olarak avukatların savunmasını kendisi ile ilişkilendirmek istemiştir. Hukuka aykırıdır” dedi.

Saat 14:18 – Sözcü Gazetesi sahibi Burak Akbay’ın savunmasına geçildi. Avukat Zülbiye Şahin savunma yapıyor.

“BUNLAR GERÇEK FETÖ’CÜLERİ GİZLEME ÇABASIDIR”

Avukat Şahin tarafından okunan savunmada, tüm iddiaları reddeden Akbay şunları kaydetti “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesinin Fehmi Koru ve Hüseyin Gülerce gibi hayatını cemaate adamış, Atatürk'ün cumhuriyetini ortadan kaldırmak isteyen sahtekarların beyanı üzerine yazılmıştır. Şahsım, Atatürkçü bir gazete kurduğum için hedef haline getirilmiştir. Türk adaleti buna alet olmuştur. Şahsım adına yapılan suçlamalar kumpasın bir parçasıdır. Gerçek bir kumpastır bu. Fehmi Koru denen şahsın gerçek dışı savlar içeren köşe yazısıdır. Atatürkçü bir gazete hedef alınmaktadır. Sözcü Gazetesi'nin yok olması kimin işine gelir? Bu iddianamenin varlığı bu örgütün faal olduğunu göstermektedir. Fehmi Koru ve Hüseyin Gülerce kısmen 17 Aralık’ı kısmen 15 Temmuz sonrasının izlerini silmek için bu kumpasa dahil oluyorlar. Dayatma mı var yalancı tanıklık için?

Hakkımda FETÖ lideri ile bir fotoğraf için fotomontaj gibi bir yola başvurulmuştur. Kumpasın derecesi gözler önüne serilmektedir. Şahsımın fotomontajlı görüntülerine karşı içerik engelleme talebim reddedilmiştir. Ben adaleti nerede arayacağım? Bu kumpaslar geç de olsa anlaşılmıştır. Aileleri mağdur olmuştur. Bunu yapanlar bir gün adalet karşısına çıkacaktır. Okullarında okumadım. Semtlerine bile uğramadım. İş hayatımda kurmuş olduğum gazetelerin çizgisi modern hukuk devleti çizgisidir. Hem özel hayatımda hem Sözcü gazetesinde FETÖ’yü eleştirmiş biri olarak tespitim; bunlar gerçek FETÖ’cüleri gizleme çabasıdır.

Bu iddianameyi yazan savcı ve Hüseyin Gülerce hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum. Gülen'e ilk kez FETÖ diyen Sözcü Gazetesi'dir. Başta A Haber, Takvim ve Sabah gazetecilerinin yöneticileri olmak üzere çok önemli bir delil varmış gibi yayın yapmaları algı operasoynu yapmaları, beraber çalıştıklarının göstergesidir. Bir savcı iddianameden sonra elini çeker. Hâlâ iddianameden sonra MİT'ten yurdışı telefon kayıtlarını istedi. Bir sene boyunca aklına mı gelmedi? 15 Kasım 2013 tarihinde 10 trilyonluk bir ceza kesildi. Uzlaşma komisyon başkanı FETÖ'den ihraç edilen başkan yüzünden uzlaşılamadı. Aleyhime kullanılan güya babamdan duyduğunu iddia ettiği safsatadır. Zamanında ve isabetli bir karar vermenizi talep ediyorum.”

“FOTOMONTAJLI HABERLER DELİL OLDU”

Burak Akbay hakkında fotomontajlı haberleri hatırlatan Ülgen “Değerli meslektaşlarımla beraber bu fotomontajlanmış haberlerin yayından kaldırılması için de bir hayli başvuruda bulunduk. Yüzlerce link vardı… Bunların hiçbirini kaldırma olanağı bulamadık. Bize ‘Medyadan cevap verin siz de medya kuruluşusunuz’ dendi. Şimdi bununla başlayan bir soruşturma süreci var.  İkincisi Estetik Yayıncılık hakkında PDY/FETÖ soruşturması olan firmalarla ilişkili MASAK raporu olduğu gösteriliyor. İddianamede sözü edilen bazı firmaların sahiplerinin o tarihte FETÖ ile bağlantılı olmadığı ortaya çıkıyor.  Estetik Yayıncılık'ın işlemleri için ‘rutin ticari faaliyetlerdir’ denilmiştir. Belki de iddianame iade edilecekti. Müvekkilimizin firmasının ismi Estetik Yayıncılık Havacılık Hava Taşımacılık Anonim Şirketi olmuştur. MASAK raporunda titizlik yoktur. Eski şirket üzerinden irdelenmiştir.

“MÜVEKKİLİMİN KAÇMASI BEKLENDİ”

Müvekkilimiz, hakkında soruşturma başlatıldıktan 8-9 ay sonra bayramı geçirmek için Türkiye’ye gelmiş. Bir yakınının cenazesi için gelmiştir. Onun haziran ayında Türkiye'ye geleceği dinlemelerle biliniyordu. O yüzden ‘gelmesin diye’ operasyon yapıldı. Gözaltına alındığı sırada kaçması beklendi. Müvekkilimiz, tutuklamanın bir ‘infaz rejimine dönüşmesi sebebiyle’ gelmekte çekince göstermiştir.
Burak Akbay'ın korkması gereken, suç işaret eden bir şey yoktur. Sözcü gazetesi yazarlarıyla ve ekibiyle Atatürkçüdür. FETÖ karşıtıdır. Yazarları, çizerleri ve muhabirlerinin özelliği budur. Korku imparatorluğunun en yüksek olduğu 2011-2012 yıllarında Zekeriya Öz başta olmak üzere bütün FETÖ’cü savcılarla yılmaz bir mücadele göstermiştir.” dedi.

Saat 14:50 – Avukatların “Burak Akbay savunmasının” ardından mahkeme ikinci kez ara verdi.

Saat 15:00 – Duruşma yeniden başladı. Mahkeme heyeti, duruşmayı yarın saat 10:00’da başlamak üzere kapattı.

Editör: Haber Merkezi