ASYA YAŞARİKİZ / İZ GAZETE - 4 Ocak 1961'de kabul edilen ve basın çalışanlarının bazı haklar ve yasal güvence sağlayan “212 sayılı kanun” adlı düzenlemenin Resmi gazetede yayınlanışı nedeniyle kutlanan 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, işsizlik oranın en yüksek olduğu meslek gruplarından biri olan gazetecilik için bir kutlama günü olmaktan çıktı.

Zira, Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK ve meslek örgütleri verileri itibariyle iletişim alanındaki yeni mezun gençler ve döviz kuru artışı gerekçesiyle küçülme kararı alan yerel basınla birlikte medya sektöründeki işsiz sayısı 8 bini aştı. İşsiz gazeteci oranı yüzde 4,7 artarak 2018 yılı sonunda yüzde 23,8 oldu.

İşsiz gazeteciler ile 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde yerel basını, işsizlik sorununu ve gazeteciliğe bakış açılarını konuştuk.

İÇERİK ÜRETİYORLAR

Cumhuriyet Gazetesi’ndeki işine son verilen gazetecilerden biri olan Uğur Ülger, işten çıkarılmasından bu yana genellikle Avrupa Birliği tarafından desteklenen yayınlara katkı sunarak mesleğini devam ettiren gazetecilerden biri. 8 aydır işsiz olduğunu söyleyen Ülger, AB destekli yayınlara yazılı ve görsel içerik üreterek geçiniyor.

İzmir’in, taşra tabir edilen diğer kentlere göre gazetecilik faaliyeti açısından çok daha ileri seviyede olduğunu söyleyen Ülger, “Fakat gazetecilik geleneğimiz ve ülkenin genel politik ikliminden dolayı politik idealler ve güç savaşı çoğu zaman bağımsız gazetecilik ideallerinin yerini alabiliyor. Eleştiri kavramı, kurumların yayın politikası doğrultusunda belirlenen ‘hedefler’ ile sınırlandırılıyor.” değerlendirmesini yaparak hem hükümetin basın üzerindeki baskısı, hem de uzun yıllardır süre gelen talihsiz gazetecilik geleneğinin geleceğe taşınacağını düşünüyor.

‘İŞSİZLİK KRONİKLEŞTİ’

Gazetecilik alanındaki işsizlik sorununu çözmek için herhangi bir yol olduğunu düşünmeyen genç gazeteci, gazetecilerin düşük ücretler, sigortasız çalışma, ödenmeye mesailer, işveren tarafından beklenen ve süreklilik arz eden fedakarlıklar gibi pek çok soruna ek olarak yıllar önce beliren işsizlik olgusunun, tüm sektörleri vuran ekonomik kriz ile birlikte kronikleştiğini düşünüyor.

Ülger son olarak, lise yıllarında başladığı gazetecilik mesleğinde ısrar etmesinin kendisini ekonomik darboğaza sürüklediğini ve sonunda da artık sektör değiştirmeye yöneldiğini de sözlerine ekledi.

‘YEREL ÖNEMSENMİYOR’

Bir başka işsiz gazeteci Nazmican Arslan ise, İzmir’deki gazetecilik faaliyetlerini yetersiz buluyor ve kentlilerin yerel medyayı önemsemediğine dikkat çekiyor. İzmirlilerin yerel medyayı önemsememe nedenlerinden biri olarak yerel basının yetersiz ve taraflı olmasını gösteren Arslan, bağımsız gazetecilik platformlarının da işsiz gazeteciler için yararlı olabileceğini ancak sorunu tamamen çözmediğini de düşünüyor.

Gazetecilerin işsizlik sorununun çözülebileceğine inanmayan Arslan, gazeteciliğe devam edip etmeme konusunda ise kararsız ve başka bir sektörde çalışmaya başlamış.

BASINA SALDIRI

Gaziemir Belediyesi’nde basın danışmanlığı yapan ve geçtiğimiz haftalarda saldırıya uğrayan Emre Döker, Türkiye’deki medyanın iktidarın kontrolünde olduğuna ve özgür gazetecilik yapılmasının önündeki en büyük engelin bu olduğuna dikkat çekiyor. “İktidara sahip olanlar, karşıt bir sese karşı çok hassaslar. Oluşturulan baskı ortamında özgür medya, ekonomik olarak ayakta durmakta zorlanıyor. Ayakta kalmak için ya iktidarın güdümünde bir yayın politikası izlemek zorunda kalıyor ya da ekonomik ve siyasi baskılarla yok ediliyorlar. Bu durum gazetecilerin işsizlik sorunuyla karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Şu anda 10 bini aşkın gazeteci işsiz. İktidar kaynaklarıyla beslenen yandaş medya ise ne okunuyor ne de izleniyor. Onlar zihin bulandırmak amacıyla propaganda aygıtı gibi çalışıyorlar. Bu yayınlara medya organı demek pek doğru değil. Bunlar iktidarın güdümündeki, ‘rıza üretim araçları’dır. Burada çalışan arkadaşların birçoğu da iş korkusuyla çalışıyor. Bu durum sürdürülebilir değil.” diyen Döker, İzmir basının son yıllarda küçülmeye gitmesinin birçok nitelikli gazetecinin işsiz kalarak başka sektörlere yönelmesine neden olduğunu söyledi. Daha önce özel bir okulda eğitim yöneticiliği yaptığını belirten Döker, Gaziemir Belediyesi’nden basın danışmanlığı teklifi alarak yeniden gazeteciliğe başladığını dile getirdi.

DESTEK OLDULAR

Kendisine yapılan saldırı hakkında görüşünü aldığımız Döker, foto muhabiri arkadaşı Gürkan Çetinkaya ile linç girişimine maruz kalmasını şöyle anlattı; “Provokosyan amaçlayan bu grup arkamızdan saldırarak beni yere düşürdü ve yerdeyken attıkları tekmeler ile kolumda üç kırık ve çıkık oluştu. 4,5 saat süren bir ameliyat sonrasında protez dirsek ile yaşamıma devam ediyorum. Sadece görevini yapan biz ‘işçi’lere yapılan bu saldırı Türkiye’de hiçbir basın çalışanının güvende olmadığını gösteriyor. Olaydan 15 dakika sonrasında acil servise gittiğimde telefon açan bir gazeteci arkadaşım, ‘Belediye çalışanları sendikacılara saldırmış açıklama yapacak mısınız?’ diye sordu. Bize saldıran sendika medyaya yazılı açıklama dahi geçmiş. Ne ara yazdılar? Nasıl bir planlı provokasyona maruz kaldığımız o zaman anladım. Sorgulamayı bırakmış basın bülteni gazeteciliği yapan haber siteleri sendikanın yaptığı bu açıklamayı sorgulamadan alıp yayınladı. Medyanın içine düştüğü durum budur. Sorgulama ve soru sorma yok. Biz saldırıya uğruyoruz ve kendimizi “biz saldırmadık” diyerek savunmak zorunda kalıyoruz. Yozlaşmış bir sendika düzeni, yozlaşmış bir medya düzeni birleşince ortaya yozlaşmış bir Türkiye fotoğrafı çıkıyor. Bu düzen içinde birçok gazeteci arkadaşımız bize destek verdi. Belediye İş Sendikası daha sonra genel merkezden bir açıklama yaparak “bizim sendikacılara 12 kişi saldırdığımızı benim kaçarken düşüp kolumu kırdığımı” söyleyecek alçak bir iftirayı resmi hesaplarından paylaştı. Sarı sendikanın nasıl olduğunu o zaman anladım. Rant için gazeteci de dövülür. Yalan da söylenir. İftira da atılır. Besledikleri bazı yozlaşmış medya organları aracılığıyla bu iftiralarını da yayabilirler. Gazetecilerin bu gibi durumlarda bir arada durması çok önemli. Bu sıkıntılı dönemde Gaziemir Belediye Başkanı Sayın Halil Arda, Eşi Deniz Arda, Başkan Yardımcımız Necati Kırmaz, Özel Kalem Müdürümüz Aslı Özgür, belediye müdürlerimiz, belediye çalışanlarımız, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Genç Gazeteciler Platformundaki arkadaşlarımız dimdik yanımızda durdular. İz Gazete ve birçok gazete de yaptığı yayınlarla gerçeğin açığa çıkması için önemli çaba sarf etti. Hepsine teşekkür ediyorum. Dayanışmanın en güzel örneğini sergilediler.”

YEREL BASIN

Yerel basının yerel yönetimlerin dengeleyicisi olduğuna dikkat çeken Döker, “Yerel basın, bulunduğu bölgenin kontrol mekanizmasıdır. Aksaklıkları eleştirel gözle görür ve kurumların, kişilerin ya da farklı örgütlerin kendine çeki düzen vermesini sağlar. Halka kendinden bilgiler verir. Halkın sesi olur.” diyerek yerel basının yaşam savaşı verdiğini söyledi. Yerel basının niteliğinin ancak basın bültenlerinin dışına çıkarak artacağını sözlerine ekleyen Döker son olarak “Yerel basın son dönem bahsettiğimiz ekonomik sıkıntılarla birlikte niteliğini kaybetse de yaşam savaşı veriyor. Bu yaşam savaşını kazanmasının iki yolu var. Yerel basın öncelikle bülten gazeteciliğini bırakarak nitelikli haberciliğe dönmeli. Bunu başardığı takdirde halk tarafından da izlenme, tıklanma satın alınma yoluyla desteklenecektir.” şeklinde konuştu.

Editör: Haber Merkezi