Uzakdoğu müziklerinin çaldığı odada yatan adamın kıllı ve yağ tulumu dev cüssesi, masaj salonunun tütsüler kokan, mumlar yanan loş ışıklı odasındaki sakinliği bir ayı inine çeviriyordu.

Adam uzandığı masaj yatağından başını kaldırıp,  kapıdan içeri giren masöze alaycı bir tebessümle baktı.  Kızaysa incecik elleriyle böyle dev bir adama masaj yapma fikri şu ana kadar kafasında kurduğu ilk masaj yapma deneyimlerinin hepsinden hem daha zor hem de daha ürpertici geldi. Bu sakinleştirici müzik ona artık bir cenaze marşı gibi gelmeye başladı.

Dün iş başvurusu yaptığı zamanı hatırladı. İşe başvurusunun uygun olduğunu düşündüklerini söyleyip içeride bir odaya çağırıp biraz “masaj nasıl yapılır” diye bir şeyler anlatmışlar, sonra da “Bu kadar bilince masöz mü oldum şimdi?” diye kızcağız safça sorunca, salonu işleten ve eğitimi veren kadın tarafından “sen masöz doğmuşsun kızım” diyerek yüreklendirilmişti. Beş dakika geçmeden duvara üzerinde adının da olduğu  “masözlük sertifikası” yazan bir bilgisayar çıktısı yerleştirdiler. Sonra ilk müşterisini alırken o masaj yatağına yüzüstü uzanan adamdan daha heyecanlı olacağını hissettiğini anımsadı. Kafasında sürekli bel fıtıklı yaşlı bir adamın masaj için geleceği düşüncesini dolaştırmaya ve kendisini rahatlatmaya çalıştı.

Masaj ayakaltından yukarı doğru sırayla parça parça yapılacaktı, müşteriyle konuşulacaktı, konuşmak olmasa gerginlik iki taraf için de artar rahatlamanın yerini stres alırdı. Güven birbirini tanımakla, tanımak da konuşmak ile olurdu. Çünkü bazen müşteriler farklı şeyler isteyebilirdi. Bunları yapıp yapmamak kendisiyle müşteri arasındaki bir durumdu tabi ama yaparsa emeğinin karşılığını da almalıydı. Üstelik bu konuşmalar sırasında verilecek cevaplarla müşterinin beklentisini sınırlamak da mümkündü, yani suskunluk en kötüsüydü.

Bu lafları duyduktan sonra ürperen kız salonun sahibi kadına “hayatta yapmam o zaman ben bu işi” dediyse de aylardır iş aradığını ve uğradığı tacizleri düşünerek  “yani müşterinin böyle istekleri olursa yapmam masajı, bitiririm” dedi. Salonun sahibi kadın da  “tabi ki yapma zaten kızım ” diyerek güldü.  

Kızımız eşinden ayrıldığından sonra kucağında 2 yaşında kızı ile baba evine dönmüştü. Annesi kızına sanki evden hiç çıkmamış gibi davranıyorsa da babasının davranışları biraz farklıydı.  Bazen kafasını çevirdiğinde babasının kendisini tiksinircesine süzdüğünü görüyor, sofraya konan fazla tabaktan sanki rahatsız olduğunu her seferinde “yemek yetmedi” gibi laflar ederek belli ediyordu. Gece yarısı bebeğin ağlamalarıyla tüm ev halkı uyandığında evin reisi olan baba oflana püflene kapıları çarparak tuvalete gidiyordu.

Kızımız lise mezunu bir kızın çalışabileceği işlerden bir eleme yaparak iş başvurularına başladı.  Eve para getirince hem manen hem madden bir rahatlama sağlayacağını düşünmüştü. Önce bir dükkânda işe girdi. Reyonları düzeltiyor temizlik yapıyordu. İlk ay içinde dükkân ahalisi ile samimiyeti sağlamış tam kendini daha rahat hissetmeye başlamıştı ki… Bu yakınlık ağının içine marketin sahibi de, güzel kızımıza mesajlar atarak girdi. Akşamları patronumuz evde otururken bu güzel çalışanını özlüyor, gün içinde işyerindeki kuru merhabasının aksine kıza iltifatlar yağdıran mesajlar atıyor, genç dulu komplimanlara boğuyordu. Hoş kompliman da sayılmazdı. Kızımız iltifatları fazlasıyla hak ediyor düzgün fiziği ile mankenlerden geri kalmıyor güzel yüzü ile de bunu tamamlıyordu.  Neyse kızımız mesafeyi koymaya çalıştıkça patron sırnaşıyordu. Ta ki kızdan ümidi kesip aksileşene kadar böyle sürdü. Sonra da bu işin olmayacağını anlayan patron kızı ezmeye başlayınca kızcağız da işten ayrılmak zorunda kaldı. Ardından da bu senaryo her başvurduğu işyerinde benzer şekillerde tekrarladı durdu. Bir senede değişen 5 işyeri. Deneme sürecinden sayılıyor denip ödenmeyen sigortalar, asgari ücretten de düşük maaşlar, asılmalar, aşağılanmalar… Bedeninden almak istedikleri vardı her seferinde bu kızın.  Direnme ve işlerden ayrılmalar 6 aylık işsizliğin sonunda çalışmaya başladığı markette tanıştığı kadının “güzellik salonuna kız arıyoruz bulamıyoruz” diye arkadaşına dert yanmasına kulak misafiri olması ve konuşmaya katılmasıyla son bulacakmış gibi heveslendi o an. Kadınla adres telefonlar alındı. Ertesi gün bay bayan güzelik ve masaj salonu olduğu söylenen dükkâna gelince oradaki çalışanlardan birisi olduğunu gördü bu bayanın. Tanışma faslından sonra işin mahiyeti anlatıldı teknikleri kendisine biraz masaj yapılarak gösterildi. Ve en can alıcı nokta maaş ve sigortada anlaştıktan sonra dile getirildi. Bazı zengin müşteriler başka şeyler de isteyebilirdi hem çok da iyi bahşişi verme teklifinde bulunurlardı ama bu tip müşteriler gelince patronu uyarıp masajı bitirecekti.  Her konuda anlaşıldı. O gün içeri giren devamlı müşteri bölgenin en zengin müteahhitlerinden biriydi. Hatta bu dükkânın olduğu binayı da o yapmıştı. Yeni gelen kızı hemen fark edip dükkânın sahibi kadına ondan masaj almak istediğini söyledi. Yeni başlayan kızımızsa bir kenardan ayaküstü şakalaşmalar ve ikna etmeye çalışılan görüntülerle dolu bu sohbeti izliyordu. Bir süre sonra dükkânın sahibi kızımızın yanına geldi ve durumu anlattı. “Kızım bu adam yanlış bişey isterse sakın yapma olur mu “ ?

Kızımız daha ilk işten arıza çıkarmamak için bu 6 ay süren parasızlığa da geri dönmemek adına müşteriyi kabul etti. Masaj bitince dışarıdaki kızlar ve patron sordu “bir sıkıntı olmadı değil mi?”

“yo yo gayet normaldi her şey, beni boşuna korkuttunuz “ dedi kız…