Günün birinde adamın birisiyle söğüt ağacının altında çay içiyoruz.

Adam dediğime bakma eşekmiş sonradan çözdük işi...

(Tabi eşekleri tenzih ediyorum, eşekler rencide olmasın diye bu adamın adını vermiyorum)

Şimdi söğüt gölgesinde memleket meselesi konuşmasan altı aydan başlıyor, haliyle bizde memleket meselesi konuştuk eşek beyle...

Sabahattin Ali'ye olan ilgimi herkes bilir, hatta “Bir oğlum olursa adını mutlaka Sabahattin Ali koymak istiyorum” derim.

Nasıl olduysa mesele Sabahattin Ali'ye geldi, yani onun öldürülmesi meselesine...

Sanırım Milliyetçilikten çıktı iş.

Öldüren katilin; "Milli hislerimi rencide etti o yüzden öldürdüm" ifadesi falan derken mesele "Kuyucaklı Yusuf", "Kürk Mantolu Madonna" diye ilerlemeye başladı...

Biliyor gibi dinliyor herif...

Derken muhabbetin hızını kaybettiği bir ara “Sabahattin Ali kaç senesinde öldürülmüştü yahu?” dedi. “1948 yılında öldürülmüştü yanlış hatırlamıyorsam” diye cevap verdim.

Bir süre durduktan sonra, sanırım matematik hesabı yapıyordu, “ee o zaman Madonna'nın yaşı epey var” dedi...

“Kim Madonna?” dedim...

“Amerikalı şarkıcı olan mı?” diye sorduk...

“Değil mi?” diye bize yeniden sordu...

“Yahu Madonna kitap çıktıktan on beş sene sonra dünyaya geldi. Ayrıca Madonna doğduğunda Sabahattin Ali öldürüleli on sene olmuştu, ne saçmalıyorsun sen?” deyince...

“Yaa öyle miydi?” diye anırdı eşek.

Kimsenin bilmediği ile dalga geçmeye hakkım yok tabi ki, ama biliyor gibi yaparken yakalarsam fena olur...

Ben, bilmediğimi bilmiyorum, sende bilme, ayıp değil...

Neyse kazasız çıktık bu sohbetten ama belayı bir sonraki sohbette bulduk.

Bize dünya görüşü hakkında küçük bir sempozyum düzenledi söğüt gölgesinde...

Dünya görüşü hakkında şöyle bir tarif yaptı eşek beyefendi; "Ben Liberal Komünistim!"

Buyurun cenaze namazına!

“Yahu oğlum bak seni kandırmışlar, inşallah paranı falan kaptırmadın, büyük tokat yemişsin” desem de dinletemedim...

En sonunda öfkelendim; yahu kimseden utanmıyorsan şu söğüt ağacından utan be eşek herif. Bu ağaç sana oksijen üretmek için senelerdir kıçını yırtıyor. Onun ürettiği oksijeni böyle müsrifçe kullanamazsın...

İki bardak çay içtik, burnumuzdan geldi.

Eşek yüzünden öfkelendik, kibirlendik, bir bok zannettik kendimizi, kulağımız kirlendi...

O vakit bunların mahalli, münferit hadiseler olduğunu düşünüyordum...

Dün gördük ki koskoca bir kadın da biliyormuş gibi yapayım derken rezili rüsva oldu...

Bilmemek ayıp değil, bence öğrenmemek de ayıp değil, ama hem bilmeyip, hem öğrenmeyip biliyormuş gibi yapmak çok ayıp...

Dün Acun Bey'in(!) televizyonunda Kürk Mantolu Madonna’yı şarkıcı Madonna sanan abla mesela.

Hem kitap hakkında en ufak bilgisi yok, hem de sen kalk şarkıcı Madonna zannet, o da yetmesin; “Ben cahil değilim kitabı kırk sene önce okudum unutmuşum” de...

Neyse artık ablayı rahatsız etmemekten yanayım, belki o da bizi rahatsız etmez böylece...

Ben ablanın suyuna gitmeye karar verdim...

Ablacım sen haklısın ben sana olayı anlatayım...

Şimdi bu Sabahattin Ali askerden "Hakikat" gazetesine "Büyük Hikaye" başlığında 48 bölümden oluşan bir hikaye yazmış...

E askerlikte o zaman 48 ay, ne yapsın adam...

O zaman şimdiki gibi de değil Sibel Can, Hülya Avşar falan yok dolabına resmini asasın...

Gerçi Madonna'da yok ama anası var, anasının resmini asmıştır herhalde, benim yorumum bu yani...

Kürk Mantolu Madonna hikâyesi bu yani askerlikten ötürü olmuş bir şey...

Galiba Sivas Temeltepe'de askerlik yaptı üşüdü biraz, Kürktü, Madonna’ydı derken adam içini ısıttı...

Birde Kuyucaklı Yusuf var, o da dizi oldu bir zamanlar....

Hatırlarsın "Deli yürek" diye bir dizi vardı; Yusuf Miroğlu...

Hah işte o Yusuf, bu Yusuf...

Onu da başka zaman anlatırım artık ablacım Acun Bey'e selamlar...

- - - -