Kitap okuma alışkanlığına sahip bir çocuk değildim. Hatta ergenlikte bile sınırlı sayıda kitapla tanıştım. Sonra ne, nasıl oldu bilmiyorum ama ilk yetişkinlik zamanlarımda arayı kapatmak ister bir tutkuyla okumaya başladım. Ben doğru kitapları doğru zamanda bulduğuma yordum bu başlangıcı.

Edebiyat, emek ettiğim, konuşmak istediğim, merak ettiğim, heyecanlandığım bir başlık oldu sonraları. Okuduğum, konuşmak istediğim kitaplar birikince minnak hafızam yetmemeye başladı ve kendi halinde bir günce tutmaya karar verdim. @edebiyatguncem isimli instagram hesabım da bu fikirle doğdu. Okuduğum kitapları aklımda kaldığı haliyle, bende bıraktığı izlerle not etmeye başladım.

Bende üzerine yazı yazma isteği uyandıran ilk kitap Gabriel Garcia Marquez'in "Yüzyıllık Yalnızlık" isimli kitabı oldu. Büyülü gerçekçilik akımının önemli örneklerini veren Marquez'in Hristiyanlıktaki yedi büyük günah üzerine temellendirdiği kitabı, kocaman bir soy ağacındaki akılda zor kalan ve birbirini tekrar eden isimler yumağıyla kafa karıştırıcı olsa da ufak bir emekle kitabın sunduğu dünyaya girmeyi başarabilenler için iz bırakan bir okuma deneyimi sunuyordu.

Ardından Tanpınar'ın eskiden yeniye geçişi zaman kavramı üzerinden, mizahi bir üslupla sorguladığı "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" Türk edebiyatına dair yeni bir pencere araladı zihnimde. Sonrasında distopyalara ilgi duydum. İlk olarak Ray Bradbury'den "Fahrenheit 451", ardından Aldous Huxley'den "Cesur Yeni Dünya" ve Yevgeni Zamyatin' den "Biz" ... Yarattıkları dünya ve genişlettikleri gerçeklik algısı ile okuduklarıma daha geniş bir çerçeveden bakmama sebep oldu bu distopyalar.

Yazdıkça genişledi, derinleşti düşüncelerim. Öykü yazma isteğim bundan sonrasında oluştu. Olur mu, olmaz mı derken yalnız çıktığım bir tatilde neticelendirebildim ilk öyküm Müzeyyen'i. Hiçbir plan yoktu kafamda. Yazdıkça kendi kendine gelişti kurgu. Öyle heyecanlıydı ki kendi yazdığım öyküde bir sonraki adıma yolda karar vermek; bu heyecan üç öykü yazdırdı bana. Bunlardan biri işte Marta. Yazdıklarımız üzerine sohbet ettiğimiz bir dostumun Murat Şahin tarafından derlenen, Biz Kitap'tan çıkacak "Vapur Hikayeleri" kitabına vapurda başlayıp biten öyküm Marta'yı önermesi ile başladı bu tatlı yolculuk. Yazdığım öyküyü ilk kez basılı bir halde "Vapur Hikayeleri" kitabının içinde yer almasının anlamı da derin bu yüzden. Bana, bize ilham olsun isterim, yenilerini yazmak için güç motivasyon olsun isterim, okuyun üzerine iki kelam edelim isterim. Çok şey mi isterim?

Editör: Haber Merkezi