İZ GAZETE - 2019 yılını yazayım istedim.

Yazamadım.

Sevinçler boğulmuş, acı kuşatmış içimizi dışımızı.

Şöyle ağız dolusu gülmeyi unutturmuşlar.

Hep hüzün arkadaş hep hüzün.

Şairler ölmüş, ressamlar ölmüş, edebiyatçılar ölmüş, dostlarım tek tek toprağa düşüp kanat çırpmışlar gökyüzünün maviliğine.

Doğa ve hayvanlar katledilmiş, çocukların ırzına geçilmiş, kadınlar katledilmiş.

Nefretle, kinle, öfkeyle kuşatmışlar dört bir yanımızı.

Yetmemiş savaşın topraklarından kardeşkanı sıçratmışlar üstümüze.

Yoksulluğu din simsarlığı ile maskelemişler. Açlığı, işsizliği, çaresizliği de öyle.

Haksızlığı, adaletsizliği zorbalıkla örtmüşler.

Bu da yetmemiş babamın “Bana babamdan miras kaldı size onun ışığını, aydınlığını devrediyorum.” dediği Cumhuriyet bitirilmiş.

İşgal edilmiş ruhu, esir edilmiş aklı, karartılmış kardeşliğin ve beraberliğin şarkısı.

Olacak gibi değil yazdıkça hüzün kaplıyor içimi.

İyisi mi bir şişe kırmızı şarap ve ona eşlik edecek dost sevinci ve kuzeyden esen çello sesiyle avutayım kendimi istedim.

Hani yeni bir yıla giriyoruz biraz umut olsun şu gökyüzü griliğinde, biraz kahkaha biraz dans ve çokça çocuk gülüşü.

Kedi sıcaklığında bir hayat çok mu zor?

Karartma dedim ruhunu.

Sonra birlikte halaya durduğum direnen işçi kardeşlerim düştü aklıma ve okullarına sahip çıkıp yobazlığı duvarın öte yanına kovan liseli çocuklar, öğretmenler, veliler. Ardından meslek ustalarıma yapılan düşmanlığa karşı diklenen genç yaratıcıların sesleri, sahnelerden taşan “korkmuyoruz” çığlığı, seyircinin çoğalan alkışları.

Baktım alaca ışıkların içinden ufka.

Gel bakalım dedim 2020 gel.

Acını yeneriz, üstümüze taşan öfkeyi, kini, nefreti yeneriz.

Şiirin sesiyle, oyunların replikleriyle, şarkıların sevinciyle, kadınların sıkılı yumruklarıyla, çocuklarımızın kahkahalarıyla, işçilerin-emekçilerin isyan eden çığlıklarıyla yeneriz kahrı ve hüznü.

Açtım pencereyi ateşböcekleri gibi uçuşan martılara el salladım.

Şimdi dışarı çıkma vaktidir.

Önce sokağın kedilerine ziyafet çekerim, sonra yürürüm sahile, balıkçı teknelerinin orda yakılan ateşin başına çömer iki şiir bağırır, türkülere eşlik eder sonra umudun mavi ışığına doğru yol alırım.

Gel bakalım 2020 gel.

Yeni yıl…

2019 yılını yazayım istedim.

Yazamadım.

Sevinçler boğulmuş, acı kuşatmış içimizi dışımızı.

Şöyle ağız dolusu gülmeyi unutturmuşlar.

Hep hüzün arkadaş hep hüzün.

Şairler ölmüş, ressamlar ölmüş, edebiyatçılar ölmüş, dostlarım tek tek toprağa düşüp kanat çırpmışlar gökyüzünün maviliğine.

Doğa ve hayvanlar katledilmiş, çocukların ırzına geçilmiş, kadınlar katledilmiş.

Nefretle, kinle, öfkeyle kuşatmışlar dört bir yanımızı.

Yetmemiş savaşın topraklarından kardeşkanı sıçratmışlar üstümüze.

Yoksulluğu din simsarlığı ile maskelemişler. Açlığı, işsizliği, çaresizliği de öyle.

Haksızlığı, adaletsizliği zorbalıkla örtmüşler.

Bu da yetmemiş babamın “Bana babamdan miras kaldı size onun ışığını, aydınlığını devrediyorum.” dediği Cumhuriyet bitirilmiş.

İşgal edilmiş ruhu, esir edilmiş aklı, karartılmış kardeşliğin ve beraberliğin şarkısı.

Olacak gibi değil yazdıkça hüzün kaplıyor içimi.

İyisi mi bir şişe kırmızı şarap ve ona eşlik edecek dost sevinci ve kuzeyden esen çello sesiyle avutayım kendimi istedim.

Hani yeni bir yıla giriyoruz biraz umut olsun şu gökyüzü griliğinde, biraz kahkaha biraz dans ve çokça çocuk gülüşü.

Kedi sıcaklığında bir hayat çok mu zor?

Karartma dedim ruhunu.

Sonra birlikte halaya durduğum direnen işçi kardeşlerim düştü aklıma ve okullarına sahip çıkıp yobazlığı duvarın öte yanına kovan liseli çocuklar, öğretmenler, veliler. Ardından meslek ustalarıma yapılan düşmanlığa karşı diklenen genç yaratıcıların sesleri, sahnelerden taşan “korkmuyoruz” çığlığı, seyircinin çoğalan alkışları.

Baktım alaca ışıkların içinden ufka.

Gel bakalım dedim 2020 gel.

Acını yeneriz, üstümüze taşan öfkeyi, kini, nefreti yeneriz.

Şiirin sesiyle, oyunların replikleriyle, şarkıların sevinciyle, kadınların sıkılı yumruklarıyla, çocuklarımızın kahkahalarıyla, işçilerin-emekçilerin isyan eden çığlıklarıyla yeneriz kahrı ve hüznü.

Açtım pencereyi ateşböcekleri gibi uçuşan martılara el salladım.

Şimdi dışarı çıkma vaktidir.

Önce sokağın kedilerine ziyafet çekerim, sonra yürürüm sahile, balıkçı teknelerinin orda yakılan ateşin başına çömer iki şiir bağırır, türkülere eşlik eder sonra umudun mavi ışığına doğru yol alırım.

Gel bakalım 2020 gel.

Geleceğin varsa göreceğin de var.

[email protected]

Editör: Haber Merkezi