Büyük badire atlatıp ölümden dönmüş, tıp biliminin geldiği nokta sayesinde şifa bulmuş bazı insanların yaşlandıkça ne hale geldiklerini görünce, ister istemez 'Acaba Allah'ın işine fazla karıştık iyi b.k mu yedik?' diye düşünmeden edemiyor insan sayın okur.
Yani 'yedik' derken insanlık olarak ömür uzatmaya yönelik çalışmalara artık ağırlık vermesek mi?
Çünkü görüyoruz ki önemli olan süresi değil kalitesi.
Kurdun kocadıkça kendini kuzuya, kediye, ite, böceğe rezil etme ihtimali de artıyor.
Bu yüzden hayata, insanlara ve kendime dair sürekli değişen fikirlerimde bu zamana kadar tek değişmeyen, uzun yaşamayı asla istemememdir.
Genç iken yaptıkların delikanlılığına verilip hoş görülürken, yaş aldıkça aynı davranışların arkandan 'aman bu da yaşlandıkça iyice delirdi' dedikodularına neden olabilir.
Bu yüzden belki de yaş ilerledikçe fazla ortalarda görünmemek fazla konuşmamak daha iyi.
Çünkü insan yaşlandıkça iki yeri durmazmış ya hani.
İşte ağız bir tanesi.
***
Bu konuda size verebileceğim üç tane taze örnek var. Üçü de bu hafta magazin gündemini epey şenlendirdi. İlki Okan Bayülgen. Katıldığı bir programda özellikle Instagram üzerinden para kazanan influncerlar ve fenomenler için 'hepsi çöp, hepsi para kazanmak için uğraşan zavallılar' dedi.
Ve bunu söylerken çok zavallı görünüyordu.

Hani zamanında kendi programlarına reytinginin artacağını bildiği, yani 'daha çok para kazanacağı için' internet fenomenlerini bayıla bayıla konuk ettiğini hatırlamasak bu sözlerine kıymet vermesek bile kendi fikridir deyip üzerinde durmayacağız.
Ama Pucca'yı programına aldığı gün dün gibi aklımda.
Özel olarak en son konuk olarak almıştı ki program sonuna kadar izlenebilsin.
Ayrıca kendisi onca sene televizyonda amme hizmeti için mi yer edinmeye çalışmıştı? Para almıyor muydu?
Kendisini seven olduğu kadar soytarı olarak gören insan sayısı da yok muydu? Vardı.
Şimdi meczubun biri çıkıp 'televizyona bu zamana kadar çıkıp program yapmış herkes para için koşturan zavallılardır, çöptür' dediğinde bu söze ne kadar ehemmiyet verilecekse Okan'ın bu sözlerine de aynı değer verilmeli.
Yani çöp olarak kabul edilmeli.
Aslında belki de her zaman asıl hak ettiği yere gönderilmeli.
***
Gelelim yeni neslin tanımadığı ama biz boomer'ların Ergin kardeşler tarafından kurşun manyağı yapıldığı yılları çok iyi hatırladığımız Selçuk Ural'a.
O ve oğlu da yaşlandıkça "abi sen konuşmasan daha mı iyiydi acaba ya?" dediğimiz karakterler.
Oğlu Hakan ve sürekli dışarda olan dili zaten 'yandaşım ben yandaş!' naralarıyla her sabah gündüz kuşağı programında memleket gündemi ile ilgili fikirlerini paylaşıp ziyadesiyle gündemi meşgul ediyor.
Babası da geçenlerde oğlundan rol çalarak durup dururken Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses'e yüklendi.
Daha doğrusu Tayfur ve Müslüm'ün hayranlarına.
Bu iki ismi dinleyen herkesi "keko" ilan etti.
"Görgüsüz, cahil, kültürsüz, eğitimsiz tipler' dedi.
Eh şimdi tabii kabul edelim gerçekten de bu ikilinin konserlerini akademisyenler doldurmuyor.
Ama bir müzik türünü, o türün hayranları ve temsilcilerini aşağılamak, küçümsemek, hor görmek de kimseye düşmüyor.
İnsan yaşı ilerledikçe kalp kırmaktan imtina etmeli.
Hayır yani ne gerek var?
Mesela şimdi ben Ural'a kızıp yıllardır bildiğim bir konuyu pat diye yazsam olur mu?
Selçuk Ural'a sorsam; Sen oğlun Hakan'ı 18 yaşında iken Sibel Can'la neden, hangi şartlarda evlendirdin?
Bu evlilik için Fahrettin Aslan ve Erol Simavi neden ısrarcı oldu?
Ergin Kardeşler senin Bebek sahilinin soğuk sularında serinlemene hangi olayla sebep oldu?
Bu soruların cevabı artık kimseyi ilgilendirmiyor. Tarafların bir kısmı öldü bir kısmı da artık eminim o yılları ve olayları unutmak istiyordur.
Bu yüzden durduk yerde bu konuyu yazmam çok yersiz olur değil mi?
İşte insan yaşlandıkça neyi nasıl konuşacağını ölçüp tartmalı.
Sadece dikkat çekmek için kendini maskara etmemeli.
Ayrıca Selçuk Beyciğim keşke siz de tek başınıza salonları stadyumları dolduracak konserler verseydiniz de biz de sizin hayran kitlenizi, hedef kitlenizi bir tanısaydık.
Ama tanıyamadık. (Çünkü öyle bir kitle yok! Beni çıldırtmak mı istiyorsun senin bir kitlen yok!)
***
Gelelim bir diğer keşke artık kendini unuttursa dediğimiz isme.
Allah şifanın da hayırlısını versin dedirtecek bir isim...
Mehmet Ali Erbil.
Tamam Mali her zaman boşboğazdı, ele avuca sığmazdı, çapkındı, başka konularla gündeme gelen kendi yeteneklerine karşı hoyrat bir adamdı.
Ama ismini hiç bu kadar ayağa düşürmemişti.
Hala kadın kız peşinde DM'lerde kendini madara ettirmekte.
En son kendisine yüz vermeyen genç bir kıza olmadık tehdit, taciz ve hakaretler sıralarken gördük kendisini.
Yahu değer mi?
Hani hiç mi görmedin desek en çok sen gördün, aşkı, tutkuyu, entrikayı.
Tabii ki aşkın sevdanın yaşı yok ama bu seninki sevda değil! Kabul et.
***
Eyyy 40 yaş üzeri kardeşlerim! Sözün özü bu saatten sonra kurda kuşa oyuncak olmak istemiyorsak pek sağa sola bulaşmadan kendi dalgamıza bakalım.
Yaş ve tecrübenin getirdiği özgürlüğü kendi dünyamızı renklendirmek için kullanalım. Pencerede oturup mahalleden gelen geçene sataşmak dangalaklık oluyor çünkü fikir özgürlüğüyle karıştırmayalım.
Bu yazı burada bitti ama bundan sonrakiler için artık sizinle beraber hareket etmek istiyorum. Konu önerilerinizi bu yazının altına veya sosyal medya hesaplarımın yorum/mesaj kısmına yazarsanız çok sevinirim.
İçinizde kalmasın, işlenmesi gerektiğini düşündüğünüz konuları bana bildirin.
Ailenizin kalemi ayağınıza geldi, beni dilediğiniz gibi gaza getirin.