HİLAL TAŞÇI/ İZGAZETE- 1968 İzmir doğumlu olan öykü ve roman yazarı Handan Gökçek ile pandemi sürecinin kültür sanat alanını nasıl etkilediğini, kendisinin deneyim ve gözlemlerini konuştuk. 

Yazarlığa başladığınız süreçten şuana kadar yapmış olduğunuz çalışmaların nasıl ilerlediğini  ve nasıl çalışmalar olduğundan bahseder misiniz?

Yazmak yazarak öğrenilir ama okumadan asla. Eğer o yazma tutkusu içinizde varsa deliler gibi okuma tutkusuyla birlikte eş zamanlı devam ediyor. Yazmaya bir çok yazar gibi ben de şiir ile başladım, daha sonra öykü ile kendimi daha rahat ifade edebildiğimi gördüm. Roman ise bir aile hikayemle birlikte geldi. Büyükanne ve büyükbabalarımın Yunanistan’dan mübadele ile geliş hikayelerini anlattım. Yazmak hayatımda hep oldu.

Bu pandemi süreci benim için sadece edebiyattan değil sinemadan, tiyatrodan, müzikten sanatın birçok dalından faydalandığım kendimi beslediğim bir süreç oldu. Eğer sanatın herhangi bir dalıyla uğraşıyorsanız öğrenmek hiç bitmiyor, bitti dediğimiz zaman hayat bitecek galiba. Çünkü  sanat sürekli değişiyor, yeni akımlar, yeni kuramlar, yeni yazarlar, yönetmenler, ressamlar vs. geliyor; tüm bunları  iyi bir sanatçının takip etmesi gerekiyor. Dolayısıyla olgunlaşma dönemi ya da erginleşme dönemi bitmiyor. Ben kendime yazar dediğim anda o durağa varmış hissederim bunun devamı olmaz, oysa daha gidilecek çok yol, öğrenilecek çok şey var. O yüzden sizler bana yazar diyebilirsiniz ama ben kendime henüz diyemiyorum. Okuyarak, araştırarak, izleyerek bu sürece devam ediyorum.

“Yaratıcı Yazarlık” dersi verdiğiniz online eğitim süreci nasıl ilerliyor. Katılımcılar online eğitimden memnun mu, geri dönütleri nasıl?

 Tabi yüz yüze çalışmak gibi olmasa da katılımda güzel geri dönütler var. Fiziksel deneyimle çalışmak elbette çok farklı. Çünkü yüz yüze çalışmalarda, metin çözümlemeleriyle birlikte devam ediyoruz. Ama Youtube üzerinden kısa videolar ve online derslerde metin çözümlemeleri yapamıyoruz. O kısımda biraz sıkıntı yaşıyoruz. Her geçen gün takipçilerimizin sayısı artıyor. Güzel yorumlar alıyoruz, faydalı olduğunu söyleyenler var. Elimden geldiğince yazmaya hevesi olanlara küçücük bir ışık yakabilirsem kendimi mutlu hissedeceğim.

Günümüzde yoğunlaşan ve genç kitlenin oraya odaklanmakta olduğu wattped yazarlığı hakkında düşünceleriniz nelerdir. Genç neslin oraya çok fazla yoğunlaştığını görüyoruz ve oraya yazılarını yükleyen bireylere yazar diyebilir miyiz? Bu konu hakkında düşüncelerinizden bahseder misiniz?

Daha önce hiç okumadım. Ama wattped üzerinden baktığım kadarıyla da çok fazla popüler konulara, kadın erkek ilişkilerine, evlilik, aşk gibi  konular dışında başka bir konuya rastlamadım. Edebiyat kaygısı farklı bir şey. İnsan kendine yazıyorum diyorsa, edebiyata emek veriyorum diyorsa belli başlı yazarları okumuş olması ya da biliyor olması gerekiyor. Belli bir donanımının belli bir alt yapısının olması gerekiyor. Bu yüzden Wattped’e çok edebiyat diyemiyorum. Ama gençlerde okuma alışkanlığını edindirmek ya da yazma disiplinini oluşturmak için iyi olabilir. Bir şeyleri çok bireysel olarak kağıda dökmek değil de biraz daha beslenerek, alt yapılarını güçlendirerek devam ederlerse bence iyi yazarlar çıkabilir. İnsanların dar bir pencereden dünyaya bakıp yazmalarını hoş bulmuyorum. Ama yazma heveslerini beğeniyorum.

Yakın kitabevinde  yaptığınız atölyelerde katılımcılarınızla birlikte ortak çalışmalar yapıyorsunuz, Bayraklı Belediyesinde de aynı şekilde çalışmalar yapıyor musunuz, şuan yapmıyorsanız ilerleyen zamanlarda yapmayı düşünüyor musunuz?

Pandemi sürecinden önce Yaratıcı Yazarlık dersleri Bayraklı Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğünde üç ayrı sınıfımız vardı. Özellikle çocuklara yönelik, daha çok okuma alışkanlığı edinmelerini sağlamak için haftada bir gün onlarla çalışıyorduk. Ayrıca iki ayrı grupla da yetişkinler için yazı atölyemiz vardı. Bu süreçte iyi kalemler çıktı. Sadece yaratıcı yazarlık değil başka kurslarda var. Bu yüzden Bayraklı Belediyesi sanat konusunda çok hassas. Örneğin kukla tiyatrosu, drama, tiyatro, müzik, ritim gibi farklı alanlarda da çalışmalar yapılıyor. Bunun dışında el sanatları üzerine de kurslarımız devam etmekte.

Başka belediyelerde sanatı bu kadar kapsamlı alan pek yok. Bayraklı Belediye’sinin bu kadar kapsamlı olması, Müdürümüz Selda Hanımın’da bir parça çabasıyla gerçekleşti. Bu kadar yoğun devam etti ve pandemi süresince de bir çok belediyede de sanat kursları çok azalmışken ya da bitmişken Bayraklı Belediyesin’de devam etmekte. Çocuklar ekran başında kukla yapmayı, piyano çalmayı öğreniyorlar. İnatla çalışmalara devam ediyoruz. Katılımcılarımız bir parça azalsa da yaz aylarının vermiş olduğu bir engel olarak düşünüyorum.

Pandemi sürecini sanatı nasıl etkiledi?

Çevremden gördüğüm kadarıyla kötü etkilendi. Ama bu süreçten sonra çok iyi eserlerin çıkacağını düşünüyorum. Çünkü bir parça hayattan kopup daha çok üretmeye başladılar. Bir sürü oyun yazıldı. Çekilecek olan filmler, diziler var. Eski normal yaşamlarımıza ve üretimlerimize dönmek için eminim herkes elinden geleni yapacak. Tabii sanatçının tek sorunu pandemi süreci değil elbette. Ama bir çok sanatçı malzeme bulmakta zorlandı, yayınevleri kitap basımlarını minimum düzeye indirdi, kitabevleri bir süre kapandı… Umuyorum ki çok uzun sürmeden her şey yoluna girer.

Pandemi sürecinde katılım nasıldı, katılımda artışlar oldu mu, bu süreçte yazarlığa eğilim ne şekildeydi?

İlk zamanlar insanlar çok içlerine kapandılar, korktular, özellikle eğitim çok aksadı. Ama hiçbir şey yapmadan oturmak ya da bir yerde beklemek bir yere kadar. Biz toplum çok bireysel içe dönük değiliz. Göçebe kültüründen geliyoruz ve birlikte, omuz omuza yaşamaya alışmış bir toplumumuz. Dolayısıyla bir süre sonra yavaş  yavaş insanlar yeniden bir şekilde İnstagram canlı yayınlarla, Youtube videolarıyla, telefonlarla, görüntülü konuşmalarla tekrar iletişim kurmaya başladılar. Gerçekten çok verimli atölyeler oldu. Bunlar pandemi sürecinin en olumlu tarafıydı diyebilirim. Biz birbirimize ulaşmanın bir yolunu bulduk.

Atölyeniz de ortak kitap çalışmaları yapıyordunuz. Aynı çalışmayı Bayraklı’da da yapıyor musunuz?

Yakın Kitabevi yazı atölyesi olarak ‘Yakından Geçen Şiddet Öyküleri’ tam çıkmak üzereydi pandemi patlayınca matbaa da kaldı. Benim de yeni baskısı olacak üç kitabım bekliyor. Şimdi yavaş yavaş onlar basılmaya başlayacak. Bu kitaplar Pri Reis, Charlie, Gökyüzü Perileri Ve Yeryüzü Çocukları.

Bayraklı Belediyesin’de de şöyle bir projemiz vardı. Bayraklı’da çok fazla eski tarihi ev var. O evlerin hikayelerini yazacaktık. Gerçek hikayeleri bir tarafta, kurgusal hikayeleri bir tarafta. Evin fotoğrafları.  O bölgeyi, kültürünü anlatan  bir çalışma yapacaktık. Ama pandemi gerçekleşince bunu biraz ertelemek zorunda kaldık. Çünkü bire bir çalışma yapmak gerekiyor. Fakat çocuklarla şöyle bir projemiz vardı, hatta bitmek üzere. Çocuk öykü atölyesinde çocuklar öykülerini yazdılar, resim atölyesindeki çocuklar da arkadaşlarının öykülerini resimlemeye başladılar. Çocuklarla olan kitabımız çıkacak ama yetişkinlerle yapacağımız çalışma pandemiden sonraya kaldı.

Bir kesim yazarlık sonradan öğrenilebilecek bir şey değil diye düşünüyor. Atölyeleri para tuzağı gibi görüyorlar siz ne düşünüyorsunuz?

Benim de atölyelerde çok öğrencilik dönemim geçti. Çok eskiden ellili yıllarda yazarlar kahvehanelere gider muhabbetler ederlermiş ve yazmaya hevesli gençler onların masalarının yanlarına oturup dinler notlar alırlarmış. Bir çeşit o kahvehaneler atölye mantığında ilerliyordu. Fakat günümüzde yazara ulaşmak yeni yazmaya başlayanlar için zor. Öyle kahvehanelerde fazla göremiyorlar ya da yazdıklarını onlara ulaştırmakta çok büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Atölyeler bu anlamda bence çok olumlu. Çünkü güzel bir ışık tutuyor. Buralarda doğru okuma yöntemini, doğru kitaplara ulaşmayı öğreniyorlar. İllaki yazmaya devam etmeselerde iyi bir okur oluyorlar. İyi bir okur olmak çok önemli. Müzisyenseniz de, ressamsanız da, tiyatro ile uğraşıyorsanız da iyi bir okur olmak zorundasınız. Bu sebepten dolayı atölyelerin yararlı olduğunu düşünüyorum.

Gençlerimize ne söylemek istersiniz?

Gençlerimiz sanattan kopmasınlar. Özellikle sanat insanın ruh bedeninde en önemli damar. Sanatla uğraşan çocuktan kötü bir insan yetişmez. Dolayısıyla ben ebeveynlere sanatın bir dalına çocuklarını yönlendirmelerini öneriyorum. Dünya ancak o zaman güzelleşir, buna inanıyorum.

Editör: Haber Merkezi