SERAP ATKAN/ İZ GAZETE- İzmir’de aktif faaliyet gösteren ve her yıl düzenli olarak kentin tiyatro hayatına katkı sağlayan on altı bağımsız tiyatro topluluğu, Öteki Beriki Tiyatro Topluluğu kurucusu Yılmaz Tüzün’ün çağrısı ile İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi (İzmir BTİ) çatısı altında bir araya geldi. İzmir BTİ, çatısı altında birleşen on altı tiyatrodan biri olan New York Sanat Akademisi oyuncusu Meriç Şahin ile keyifli bir söyleşi yaptık.



New York Sanat Akademisi oyuncusu Meriç Şahin, İzmir’de yer alan 16 Bağımsız Tiyatro ile bir araya gelmelerindeki nedenin yerel anlamda var olan sorunlar üzerine ortak çözümler bulunması yönünde olduğunu söyleyerek, “Bağımsız tiyatro olabilmek gerçek anlamda emek isteyen bir alandır. Biraz da gönül işi diyebiliriz. Paylaşmanın öneminin her zaman daha yüce olduğunu düşünen bizler, İzmir’de yer alan 16 Bağımsız Tiyatro ile bir araya gelerek öncelikle yerel anlamda var olan sorunlar üzerine çözümler bulmaya çalıştık. Bu süreç anlatırken gerçekten çok basit görünüyor ancak ortak bir dil oluşturup çözüm odaklı düşünebilmek gerçekten zaman alan bir durum. Şunu da övünerek söylemeliyim ki ortak bir dil ve çözüm odaklı düşünme durumu şuan İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi için bence hepimizin beklediğinden hızlı ilerledi ve umarım bu şekilde ilerlemeye de devam edecektir” şeklinde konuştu.

TİYATRO EMPATİ YARATMA İŞİDİR!

Sizce tiyatro nedir ve neden değerli?

Tiyatro, tarihin en eski iletişim biçimidir. İnsanoğlu henüz sözleri keşfetmemişken dahi birbirleri ile iletişim kurarken bu sanatın temel biçimlerini kullanırdı. Aslında tiyatro çok açık bir biçimde empati yaratma işidir, her gelenekten, her toplumdan veya her bireyden gelen hikayeyi anlatma işidir, biz tiyatro emekçileri için kutsaldır. Neden mi değerlidir; En eski iletişim biçimi olan ve o dönemlerden beri, önce bizleri ve bizim aracılığımızla izleyicilerimizi başka hayatlara ve düşüncelere dair, hayatın içinden izleyicinin en uzak veya en yakın olduğu yaşam biçimlerine dahi empati kurdurabilen bir sanat olduğu için değerlidir.

TİYATRO TÜM ZORLUĞA RAĞMEN VAR OLMAYA DEVAM EDECEKTİR!

Tiyatro beklediği önemi görüyor mu ve gençlerin tiyatroya ilgisi nasıl?

Belki de bu sorunun ilk bölümünün cevabı her zaman “hayır görmüyor” olmuştur. Tarihte her dönemde tiyatronun karşılaştığı zorluklar olmuştur, bu süreçleri atlatan ve gelişerek, değişerek, evirilerek adapte olan, temelinde hayat ve insan olan bir sanat beklediği önemi ne zaman görecektir emin değilim ama ne yazık ki bu sorunun cevabı bu dönemde de değişmiyor. Tabi şunu unutmamak lazım, tiyatro tüm zorluğa rağmen her zaman var olmaya devam edecektir, bu tarihin her döneminde ne mutlu ki böyle olmuştur.

Gençlerin tiyatroya olan ilgisi her zaman öğrenme arzularıyla doğru orantılı olmuştur diye düşünüyorum. Aslında şunu anlatmaya çalışıyorum, henüz küçük bir çocukken hepimizin tiyatroya dair bir anısı ve bir hayranlığı vardır, bununla ilgili her tiyatro sanatçısı bambaşka, keyifli hikâyeler anlatabilir bizlere. Bu sanatın bir parçası olma yolunda var olan hikâyeler gibi yeni nesil gençlerimizin de eminim kendi hikâyelerinin peşinde bu arzuyla koştuğunda tiyatroya olan ilgileri artmış olacaktır. Bu anlamda tiyatro ve gençler arasında doğru bir orantı olduğunu düşünüyorum. Yalnız şunu eklemeden edemeyeceğim, günümüz de ne yazık ki gençlerimizin belleklerinde tiyatronun, dizi ve film veyahut dijital medya da yapılan oyunculuk ve taklitlerle sınırlı olması gibi bir yanılgı söz konusu. Bu yanılgının elbette bir çok nedeni var, ancak öncelikle bu duruma lokal anlamda bakarak kendi hatalarımıza da pay çıkarmamız çözüme bir adım daha yaklaşmamızı sağlayacaktır.

Oynadığınız oyunlar toplum meselelerine dâhil oluyor mu?

Elbette oluyor, olmak zorunda da. Toplumu oluşturan insanın yaşadıklarından, bazen bireyin bazen toplulukların yaşadıklarından da etkilenen ve bu bahsettiğimiz kavramlardan hikâyeler anlatan bir sanattan bahsediyoruz. Bizim repertuarımızda da Türk Tiyatrosunun önemli eserlerinden Haldun Taner’in Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım gibi toplumumuzun temel işleyişini güzel bir dille eleştiren eserler var. Aynı zamanda farklı uyarlamalarla, Ken Kesey’in Guguk Kuşu oyunu, George Orwell’ın kitabından Onur Atacan’ın uyarladığı Hayvan Çiftliği gibi temelinde insanın asırlardır aynı hataları yaptığı ve belki de çözümün çok net bir biçimde orada durduğu halde bu yolu neden seçemediğine dair bir şeyler anlatmaya çalışan oyunlarımız mevcut. Bunların hepsi bizi anlatan hikâyeler.


‘SORUNLAR ÜZERİNDE ÇÖZÜMLER BULMAYA ÇALIŞTIK’


İzmir Bağımsız Tiyatro İnisiyatifi kuruldu. New York Sanat Akademi olarak siz de yer alıyorsunuz. Niçin kurulduğunu ve inisiyatif içinde bulunma fikrine nasıl sahip olduğunuzu sizden dinleyelim.

Bağımsız tiyatro olabilmek gerçek anlamda emek isteyen bir alandır. Biraz da gönül işi diyebiliriz. Paylaşmanın öneminin her zaman daha yüce olduğunu düşünen bizler, İzmir’de yer alan 16 Bağımsız Tiyatro ile bir araya gelerek öncelikle yerel anlamda var olan sorunlar üzerine çözümler bulmaya çalıştık. Bu süreç anlatırken gerçekten çok basit görünüyor ancak ortak bir dil oluşturup çözüm odaklı düşünebilmek gerçekten zaman alan bir durum. Şunu da övünerek söylemeliyim ki ortak bir dil ve çözüm odaklı düşünme durumu şuan İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi için bence hepimizin beklediğinden hızlı ilerledi ve umarım bu şekilde ilerlemeye de devam edecek. Biz tiyatronun dünyada ve ülkemizde içerik anlamında, toplumun ve yönetimlerin görüşlerini de değerlendirerek, ortak projelerin üretileceği bir yapıya dönüşmesi için birbirimizden güç alarak çalışılması gerektiğini düşünüyoruz. İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifinin kurulması ve çalışma ilkesi olaraktan çok hızlı bir şekilde ortak dil oluşturulması herkesi heyecanlandırdı.

TÜM ZORLUĞA RAĞMEN AYAKTA KALMAYA DEVAM EDECEKTİR

Peki tiyatronun geleceği nereye gidiyor?

Başta söylediğim gibi tiyatro insanlık tarihin en eski belki de insanlık tarihi kadar eski bir sanat. Tarihin her döneminde varlığını uyum sağlayarak veya aykırılık yaparak hayatta kalmış bir sanat. Tiyatronun geleceği de yine içinde bulunduğu dönemin koşullarıyla şekillenerek gelişip, uyum sağlayıp bazen de aykırılık yaparak oluşacaktır. Şunu da söylemekte fayda var, zamana meydan okuyan bu sanat dalı yaşadığı zorluklara rağmen nasıl ayakta kalmayı başardıysa bundan sonra da durum aynı olacak. Ancak bence tiyatro sanatçıları olarak dijitalleşen bu dünyada tiyatroya gelecek olan veya tiyatro ile denenecek olan bütün yeniliklere açık olmak zorundayız. Herhalde bu son söylediğim ile tiyatronun geleceği ile ilgili bütün açıklamaları sizlerin hayal gücüne bırakmak daha yenilikçi olacaktır.

‘KARANLIK ANLARA IŞIK TUTACAK BU SANATIN BİR PARÇASI OLMAK ONURDUR!’

Son olarak gençlere ve sanat okuyanlara bir öneriniz var mı?

Çok sevdiğim bir hocamın söylediği gibi “Unutmayın tiyatronun bizlere ihtiyacı yok, bizlerin tiyatroya ihtiyacı var..” diyerek tiyatro sanatının ne kadar önemli ve evrensel olduğunu hatırlatmak isterim. En karanlık anlara ışık tutacak veya bu ışığı yakma cesaretini sizlere verecek olan bu insanlık kadar eski sanatın bir parçası olmak bir onur olmalı sizler ve aslında hepimiz için. Aynı zamanda sanatın her alanında olduğu gibi tiyatroda da bir derdinizin olası bence çok önemli bunu da unutmamakta fayda var.

Editör: Haber Merkezi