İZ GAZETE - Turkish Brass Ensemble’ın hayata geçirdiği ‘Köyde Senfoni’ gönüllü sanatçıların sosyal birlikteliğinden oluşan bir hizmet projesi. Yol, su, elektrik köylere nasıl ulaştırılıyorsa, güzel sanatlar da konserlerle, opera ve baleyle köylere “köyde senfoniyle” ulaştırılıyor. Köylere güzel sanatları götürmek için yola çıkan bu projenin amacı insana yatırım yapmak. Orkestra tuba sanatçısı Kenan Gökkaya gazetemize orkestra fikrinin nasıl oluştuğunu, konserlerle birlikte köylerde neler değiştiğini konuştuk.

Köyde Senfoni projesi nasıl oluştu?

Köyde senfoni fikri yerleşik sanat mekanlarına ulaşma imkanı bulamayan ve köyde yaşayan vatandaşlarımızı en azından bir kez olsun güzel sanatlarla buluşturmak amacıyla oluşturuldu. Her yaştan insanımızı mutlaka güzel sanatlarla buluşturmak istiyoruz ve o nedenle yola çıkıyoruz.  

Klişe diyeceğimiz bir ön yargı vardır. Köylüler klasik müzikten ne anlar? Gidip köyde bir klasik müzik konseri verseniz ne değişir? Boşuna çaba diye garip bir tavır var. Hakikaten sizin konserlerinizle birlikte köylerde ne değişti? 

Köylü hep en güzelini üretip kentlere gönderirken yıllar boyunca kentlerde var olan ama köyde olmayan değerli bir şeylerin köye geleceği umuduyla bekledi ama o beklentilerin hiç biri gerçekleşmedi. Yıllar içerisinde bütün köyler boşaldı ve hepsi kente geldi. Maalesef bu sefer de kentler köy oldu. O köylülerin köylerine beklediği ve göçe sebep olan şey sadece ekonomik değildi aynı zamanda kültürdü, yani güzel sanatlardı. Yola çıkış amacımız, insanımızın hayal ve düşünce dünyasını zenginleştirecek, estetik ve beğeni düzeyini yükseltecek konserleri onların ayağına götürmekti. Böylece kentle köy arasında kapalı olan kültür yolunu açmak istedik. Yani kısaca güzel sanatları kentten aldık köye getirdik. Peki, ne oldu? Herkes çok mutlu oldu. Gittiğimiz bütün köylerde, köy meydanları tıklım tıklım doldu. Sanat kentte görmediği ilgiyi köyde gördü. Köy çocukları ilk kez sanatla sanatçıyla ve enstrümanlarla buluştu. Sanatçı olabileceklerini öğrendi. Dünyaya bakışları hayal dünyaları zenginleşti.

Köyde Senfoni etkinliği ilk kez nerde gerçekleşti? Daha sonra hangi köylere gittiniz? 

İlk senfonik konserimizi “Susuz Yaz” filminin çekildiği yerde, bir kültür merkezine sahip olan Urla’ya bağlı Bademler köyünde gerçekleştirdik. Daha sonra Menderes Çatalca, Bayındır Yakapınar, Buca Belenbaşı, Kütahya Çavdarhisarı, Denizli Uzunpınar  Salihli Çamurhamamı ve Edremit Mehmetalan köylerine gittik.  Daha sonra köykent projesi kapsamında, Ordu ili Mesudiye ilçesi Çavdarhisarı köyüne ve İzmir’in Menderes İlçesinde bir konser verdik.

Köylüler sizleri nasıl karşıladı? Tepkileri nasıl oldu?

Köylere konser vermek için gittiğimizde çok yoğun bir ilgiyle  karşılanıyoruz. Salona sığmayan köylüler ve köy çocuklarıyla ilgili olarak unutamadığım iki önemli anım var. Konserden sonra bir köyün imamı “çok geç kalmışız, keşke daha önceden dinlemeye başlayabilseydik, bunca zaman boşuna yaşamışız” demişti. Konseri izleyen bir köy çocuğu da “Hani bir yanlış yaptığımda; babam bana kızar, bağırır, öfkelenir. Sonra annem başımı okşar, sırtımı okşar, “oğlum baban sana senin iyiliğin için kızdı” deyince içime bir ılıklık düşer ya öyle hissettim” demişti.

Köylü kadınlar belki ilk kez dinledikleri klasik müzik için neler söylüyorlar? Üç köylü kadının orkestra şefi olarak sembolik olarak, birlikte orkestra yönettikleri bir sahne var. Biraz bundan bahsedebilir miyiz? Klasik müziği sevdiler mi? 

Üç köylü kadınımızın orkestrayı yönetmesi bizim için çok özel ve önemli bir olaydı. Özellikle kadınlarımızın hayatın her evresinde yer aldığını göstermek açısından çok önemliydi. Köylerde Anadolu kadının üretimde çok önemli bir yeri olduğunu, yoğun emek harcadığını ve gerektiğinde bir orkestrayı da yönetebileceğini göstermek açısından toplumun geneline bir mesaj vermek istedik. Konser sonrasında bizi çok beğendiklerini söylüyorlar. Onların deyimiyle “biz daha terbiyeli müzik” yapıyoruz. Özellikle kadın sanatçılar köylü kadınlarının çok ilgisini çekiyor.

Aynı fotoğrafa yakından baktığımızda sizin arkanızda sevimli köy çocukları üç köylü kadınını ve sizi taklit ediyorlar ve çok eğleniyorlardı. Bu şirin çocukların bunu bir oyun olarak gördüğü çok açık ama bir oyun gibi görünen olay acaba onları gerçekten nasıl etkilemiş olabilir?

Köyde verdiğimiz konserlerde ya da çocuklara yönelik eğitim konserlerinde interaktif bir konser yapmaya çalışıyoruz. Sadece çocuklarımızı, köy kadınlarımızı değil aynı zamanda gençlerimizi ve bütün köy halkını da konserin içine dahil ediyoruz. Kimi zaman kadınlarımıza orkestra yönettiriyoruz kimi zaman çocuklarımıza enstrüman üfletiyor ya da çaldırıyoruz. Bazen köyden bir sanatçı çalıp söylüyor biz dinliyoruz ya da biz çalıyoruz onlar dinliyor. Çocuklar özellikle ilk kez gördükleri orkestrayı taklit etmeye çalışıyorlar. Başta orkestra şefi olmak üzere sanatçıların enstrümanları çalış şekillerini büyük bir coşkuyla taklit etmeye çalışıyorlar. Birbirlerini dürterek sürekli bir şeylere dikkat çekmeye çalışıyorlar. Köyden ayrılırken arkamızda bıraktığımız en uzun, en üzgün ve en buruk bakışlar çocukların bakışları oluyor çünkü hayal dünyalarını besleyen yaşadıkları bu güzel anların bitmesini hiç istemiyorlar.

Özellikle çocuklar senfonik aletlere nasıl tepki verdiler? Opera ve bale için ne diyorlar? 

Enstrümanların şekilleri ve özellikle sesleri çocukları çok etkiliyor. Ayrıca kız çocukları enstrüman çalan kadın sanatçılardan daha çok etkileniyorlar ve onlar gibi olmayı istediklerini söylüyorlar. Ayrıca enstrümanlara dokundurarak çocuklara onların sıcaklığını hissettiriyoruz. Enstrümanın sesini duyduklarında mutlulukları zirve yapıyor. Müzik onlara moral veriyor. Hayal ve düşünce dünyalarını harekete geçiriyor. Bale sanatçılarının duruşu, ruh ve beden güzelliğinin, estetiğinin insan bedeninde yansıması onları oldukça etkiliyor. Kadın ve erkeğin el ele verip birlikte dansı büyük bir ilgi ve dikkatle izleniyor. Dansın sonunda alkışların daha da yükseldiğini duyuyor ve görüyoruz.

Bu arada, köylü kadınlarının olağanüstü bir çabayla bezden diktikleri el işi bir afiş hikayesi var. Bu afişten biraz bahsedebilir miyiz? Neden bu kadar el emeği göz nuru döktüler? Alt tarafı bir afiş deyip geçip gidebilirlerdi.  

Konsere verilen değeri el emeği göz nuru elde hazırlanan bez afişlerde görebiliriz. Konser vermeye gittiğimiz köylerden birinde köy kadınları konser afişlerini aksamdan sabaha imece usulü beyaz patiska bez üzerine ilmik ilmik yazıları elde isleyerek hazırladılar. Bu bizi çok duygulandırdı. Bu ülke çapında büyük ilgi gördü ve kadınlarımız büyük takdir topladılar. Emek karşılığını buldu ve köy meydanı tıklım tıklım doldu taştı. Gazeteler, televizyonlar yaptıkları yayınlarla konseri ve konser afişlerini bütün ülkeye izlettirdiler.

Mesela köylü kadınları ya da yaşlılarla sizi derinden etkileyen hiç unutulmaz bir olay yaşadınız mı? 

Biz köy konserlerimizde en öne herkesin protokol dediği yerlere köyümüzün en yaşlılarını, annelerimizi, ninelerimizi, yaşlı amcalarımızı, dedelerimizi oturtuyoruz. Konserde, onlar için geldiğimizi söyleyip eğer kentten gelen varsa onların en arkaya geçmelerini istiyoruz. Bir kez olsun köylülerimizi en öne oturtarak onlara çok önemli ve değerli olduklarını hissettirmek istiyoruz. Konser sonrasında onların ellerini öpüyor, mutluluklarını paylaşıp, hayır dualarıyla “inşallah yine gelirsiniz” talepleriyle uğurlanıyoruz.

Editör: Haber Merkezi