HİLAL TAŞÇI/ İZ GAZETE - Atölyesinin geçirdiği aşamaları kuruluşundan bugüne değerlendirmesini istediğimizde Erbil, atölye sürecini “Yazı Çizi Çeki Atölyesi’ni hayata geçirirken kendi hayalimi gerçekleştirmek kadar başka insanların hayallerini gerçekleştirmelerine, gündelik hayatın rutininden sıyrılıp yaratıcılıklarını geliştirmelerine, farklı düşüncelerle karşılaşmalarına, benzer ilgi alanlarından kişilerle buluşmalarına, hayatlarında edebiyat ve sanata yer açmalarına imkân verecek bir alan yaratmak arzusundaydım. Kendi alanım yazı ve edebiyat olduğu için de ilk çalışmalar buralardan başladı. Firmalara sosyal medya ve blog metinlerinin yazılmasından, websitesi içerik desteğine, kitap tanıtım yazılarından editörlüğe ve edebiyat atölyelerine uzanan bir süreç var bugün geldiğimiz noktada… Şu anda okuma kulüpleri, yazıya başlangıç ve yazarlık çalışmaları, editörlük ve danışmanlık hizmetleri ana eksenlerinde devam ediyorum,” ifadeleriyle anlattı.

PANDEMİDE ETKİLEŞİM

Erbil, pandemi sürecinin herkes için beklenmedik ve planları altüst eden bir süreç olduğunu belirtirken kişilerin kendi hayatlarına dönük kaygılarının yanı sıra iş planlarının da önemli ölçüde etkilendiğini belirtti. Bu süreçte nasıl bir etkileşim benimsediklerini ise şu sözlerle anlattı. “Yazı Çizi Çeki’de en başından beri birbirine bağlı ve birbiriyle ilişki halinde bir kitle oluşturmayı önemsiyorum. Edebiyat kulübümüzle ve bülten abonelerimizle kaygılarımızı paylaşabileceğimiz, deneyimlerimizi ve duygularımızı rahatlıkla ortaya koyabileceğimiz çeşitli online platformlar yarattık. Bazısında sadece çay, kahve içip sohbet ettik, bazısında ise yazarak iyileşmenin yollarını aradık.”

KATILIMCI VE İLGİ AZALDI MI?

Erbil’den pandemi sürecinin katılımcı ve atölyelere ilgi konusuna nasıl bir etki yaptığını değerlendirmesini istediğimizde, “Bu süreç ilgiyi azaltmaktan ziyade farklı motivasyonları ortaya çıkardı. Sonunda yapmak istediği şeye zaman bulanlar kadar, tüm ailenin aynı eve kapanmasıyla kendine hiç zaman ayıramayanlar oldu ya da ekonomik kaygılarla hayallerini erteleyenler…” diyerek dönemi özetledi. Bu süreçte katılımcılardan nasıl geri dönüşler alındığını ise ““Hayata edebiyat katıyoruz” sloganıyla yola çıkmış biri olarak gözlemlediğim kadarıyla pandemi dönemine biraz edebiyat biraz hayat kattığımızı söyleyebilirim. Üç ay boyunca toplumsal bir travma yaşadık – ki tüm dünyada, bunun yansımalarını yavaş yavaş göreceğiz. Dört duvar arasına kapandığımız, ölüm korkumuz ile yüzleştiğimiz, paket temizlemekten helak olduğumuz bir dönemde her online buluşma bizi hayata bağlayan ve o travmatik hayattan koparan zamanlardı. Bu süreç içinde sadece bu buluşmalarda sosyalleşenler vardı,” ifadeleriyle anlattı.

UZAKTAN VE YÜZ YÜZE EĞİTİM

Erbil’e uzaktan eğitim ve yüz yüze eğitim arasındaki avantaj ve dezavantajları değerlendirmesini de istedik. “Online çalışmalar aslında geçtiğimiz seneden beri hayata geçirmeyi istediğim çalışmalardı, tabii bunun bu şekilde bir anda ve zorunlulukla olacağı hiç aklıma gelmemişti. Online çalışmaların en büyük avantaj ve dezavantajının insanlar ve şehirler – hatta kıtalar arası sınırları kaldırması olduğunu düşünüyorum. Fiziksel bir mekanla bağlantıda kalmayıp istediğiniz her yere ulaşabilir, internet bağlantınızın olduğu her yerden her etkinliğe katılabilirsiniz. Özellikle bazı çalışma ve görüşmelerde bu bize büyük bir rahatlık, hareketlilik ve zaman kazandırdı. Ancak sınırların kalkması katılımcının seçim yapacağı havuzu fazlasıyla genişletiyor ve online hayatın dinamikleri bu havuzda katılımcının daha bilinçli tercihler yapmasını gerektiriyor. Canlı yayın ve atölye bolluğu -psikolojik temelleri başka olmakla birlikte- farklı boşlukları doldururken kişiyi ekran karşısında oradan oraya yetişmeye çalışan bireyler haline getiriyor. Özellikle pandemi sürecinin başı bu anlamda hayretle izlediğim bir süreçti. Böylelikle sürekli dinleyecek bir seminer bulmak, dünyanın farklı alanlarında tiyatro ve baleler izlemek, belki hiç okumayacağınız PDF kitapları indirmek emeğin kıymetini de düşürdü, kişilerin işin değerlemesini yapması güçleşti. En başından beri İzmir-İstanbul arası bağ kurmaya çalışan biri olduğum için, farklı illerden kişilerle daha önce de projeler yürüttüğümden uzaktan çalışma benim için, bire birde fiziksel olarak nasıl bağ kuruyorsam o bağı olabildiğince uzağa da taşımak demek. Bu süreçte de bunu hayata geçirmeye gayret ettim. Ama bire bir ilgilenseniz de göz teması kuramamak, aynı ortamı soluyamamak, çalışma aralarındaki sohbetlerle birbirini tanıma alanlarının sınırlanması online çalışmaların en sevmediğim yanları… Şu anda hala fiziksel olarak bir araya gelmeye başlamadık. Eylül Ekim gibi bu başlangıcı yapmayı istiyoruz ama bunu da pandemi sürecinin gidişatı belirleyecek. O vakte kadar da online devam edeceğiz. Tabii, online atölyelerin mevcuda ek olarak çalışma alanımızı genişletmesini ve daha çok kişiye ulaşmamızı desteklemesini çok isterim.”

“KENDİME DAİR İLK PROJEM”

Erbil, bu süreçte yeni projeleri ve ortak kitap çalışmalarını, “Bu süreç düşünmek, kavramları yeniden anlamlandırmak, elimizdeki şimdinin farkına ve kıymetine varmak adına çok önemli bir süreçti. Pandemi öncesi hayatımızda devam etmesi ve değişmesi, yenilenmesi gerekenleri keşfetmek için de… Yeni birkaç projeyi hayata geçirmek için kolları sıvadık. Zaman içinde duyurularını yapacağız. Ortak kitap projelerine de devam ediyoruz,” diyerek anlattı. Atölye dışında kendinizin bir çalışması veya yakın zamana dair bir projeniz var mı sorusuna ise, “Tamamlamış olduğum bir öykü dosyam var. Kendime dair ilk projem onun bir kitaba dönüşmesi…” diyerek cevap verdi.

Erbil, salgın süreci editörlük ve danışmanlık çalışmalarının nasıl etkilendiğini, “Yayıncılık sektörü de her diğer sektör gibi bu süreçten etkilendi tabii. Yayın planlarında ya tamamen ötelemeler ya da revizyonlar oldu. Dolayısıyla yayınevlerine yaptığım editörlükler bu gelişmelerle paralel ilerledi. Bireysel editörlükler ise kişilerin bu dönemde ekstra zaman bulmasına veya bulamamasına paralel değişimler gösterdi. Yeni normal ile beraber biraz daha düzene gireceğini düşünüyorum,” şeklinde anlattı.

Erbil son olarak evlerden çalışmaya başladığımız süreçte okuduğunuz kitaplardan önerebileceği ve ilham aldığı kitapları sorduk. “Bu dönemde okumalarım edebiyat, psikoloji ve felsefe alanlarında oldu genellikle. Tim Parks’ın Kader adlı romanı doyurucu bir edebiyat okumasıydı; Roza Hakmen’in çevirisini not düşmeden geçmeyelim. Irvin Yalom’un Varoluşçu Psikoterapi adlı kitabı seneler sonra yeniden elime aldığım, bu dönemde ölüm kavramı, korkusu ve kişideki yansımalarını sorguladığım bir okuma oldu. Iris Murdoch’un İtalyan Kızı adlı romanı hem sürükleyici hem varoluşçu alt metinleri çözebileceğiniz bir roman. Ferhat Jak İçöz’ün Kendin Olmanın Dayanılmaz Hafifliği adlı denemelerinden oluşan kitabı varoluşçuluğa giriş yapmak isteyenler için iyi, güncel ve hayatın içinden bir kitap. Son olarak Sally Rooney’in Arkadaşlarla Sohbetler adlı romanını söyleyebilirim. İkili ve çoklu ilişkilenmelerimizi yargısızca anlatan, aşkın ne olduğunu sorgulayan genç, rahat okunan ama düşündüren bir roman… Dahası da var ama en güncelleri bunlar…”

Editör: Haber Merkezi