Beste Çelik ile Gün Sonu programının konuğu olan 2020 Prof. Dr. Özdemir Nutku Ulusal Oyun Yazma Yarışması ödüllü oyun yazarı ve tiyatro oyuncusu Orçun Masatçı, sanatın ve sanatçıların pandemi sürecinde yaşadığı sorunları anlattı.

Pandemi ve depremin yaralarını sarmaya çalıştıklarını ifade eden İzmir Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Koordinatörü Orçun Masatçı, Büyükşehir bünyesindeki oyunlara değinerek, “Bay T enteresan bir oyun. Bir gerçekten yola çıkılarak yazılmış kurgu oyunu. Bir süpermarkete madencilerin isyanından sonra rehin kalan bir diktatörü anlatıyor. İnsanların onu izlemesini özellikle isterim. ‘Hesap Lütfen’ de benzer bir biçimde, yıllardır iş isteyen ve bulamayan, bulduktan sonra da işten çıkartılmak zorunda kalan işçilerin fabrika önünde patronla karşılaşmasını konu alıyor” dedi.

‘SANATÇILARA AYRILAN BÜTÇE NEREYE HARCANDI?’

Sanatçıların pandemiden olumsuz etkilendiğinden bahseden Masatçı, “Kültür Bakanlığı’nın sanatçılar için ayrılmış bir bütçesi var. CHP’li Sera Kadıgil de bu konuda soru önergesi vermişti. Eğer böyle bir bütçe olmasaydı bu tartışmalar havada kalabilirdi. Ama öyle bir bütçe varken sanatçılara kullanılmaması bu paranın nereye harcandığı sorusunu getiriyor. Bu konuda yerel yönetimler biraz çaba harcıyor. İBB olarak Bir Softa İzmir diye bir yapımla kentteki tiyatro üreticilerine katkı sağlamaya çalıştık. Şimdi 38. Uluslar arası İzmir Tiyatro Günleri’ni gerçekleştireceğiz. 72 tane tiyatro oyunu dijital olarak perde açacak” diye konuştu.

‘MUAZZAM İŞLER ÜRETİYORLAR’

Bazı tiyatro izleyicilerinin tüm tiyatrolar İstanbul’da, Ankara’da varmış gibi davranmasının yanlış olduğunu dile getiren Masatçı, “Bu kentin çok değerli oyuncuları, yönetmenleri var. Çok emek harcıyorlar ve muazzam işler üretiyorlar. Pandemi döneminden önce izleyiciye ulaşan çok fazla tiyatro vardı. Tiyatro Terminal, Bornova Belediyesi’nin Tiyatrosu, Yenikapı Tiyatrosu, Sahne Tozu Tiyatrosu vardı. Kentimizde onlarca başarılı tiyatro var. Seyirci problemini son dönemlerde yaşamaya başladılar. Umarım bu problem de hastalıkla beraber son bulur” dedi.

‘HER ALANDA KENDİNİZİ İFADE EDEMİYORSUNUZ’

İktidarın sanatı ve sanatçıyı baskı altına almaya çalışmasına, sanatçılardan faklı tepkiler geldiğini belirten Masatçı, “Bu duruma alışmayan, baş kaldıran sanatçılar da var. Bir de buna boyun eğen topluluk da var. Radikal olan topluluklar da var. Hayır, biz sadece bu dönem karşıyız diyenler de var. Ama yaşadığımız sürecin en temel problemlerinden bir tanesi kendimizi ifade etme özgürlüğümüzün elimizden alınmış olması. Bu bir tek sanat için geçerli değil. Her alanda kendinizi ifade edemiyorsunuz, ifade ettiğiniz andan itibaren sizi baskı ve zorbalıkla susturamıyorlarsa başka şekilde susturmaya çalışıyorlar. Söylediğiniz cümlenin içeriğini yok ediyorlar, kişiliğinize saldırıyorlar. İstanbul’da sanatçılar ‘Susuyoruz’ diyerek eylem yapmaya başlamışlardı. Çok önemliydi. ‘Yaşamak İstiyoruz’ diye başka kampanya başlattılar. Bu konuda bir takım eylemler oluyor ama karşınızdaki kişinin anladığı kadar anlamlı. Eğer anlamaya niyeti yoksa bu eylemlerin tamamı boşa çıkıyor” diye konuştu.

Kültür sanatta kadının durduğu yerin toplumsal bir evrimleşme süreciyle alakalı olduğu söyleyen Masatçı, “Bu sadece sinemada değil tiyatroda da var, başka alanlarda da var. Kadın-erkek diye ayırmamak da lazım. Meseleyi uzun bir tartışma konusuna evirip hem kadının haklılığını ön plana çıkarıp, mücadele biçimini ön plana çıkarmak aynı zamanda da bunun çok kolay bir biçimde de iğdiş edilebilecek bir alan olduğunu da görmek gerekiyor. Gerçekten mağdur olan insanlar var ama mağdur olmadan bu mağduriyetini kullanan insanlar da var. Bu mesele toplumsal olarak başka bir yere evrimleşmemizle alakalı belki. Evrimleşme sürecini geçirdiğimiz andan itibaren hepimiz kendi yüzleşmemizi tamamladığında biraz daha sönümlenecek bir şey. Bu konuda bütün kadın örgütleriyle, sanatçılarla beraber başka bir program yapmak gerekiyor” diye konuştu.

‘MUTLAKA BİR ŞEY YAPMAK ZORUNDAYIZ’

Sanatçının mutlaka bir üretim süreci içine girmesi gerektiğini anlatan Masatçı, “Her çağın yaşadığı sıkıldığımız başka sıkıldığımız noktalar söz konusu. Bir tanımlama yapmak gerekirse, bulunduğumuz alanda mutlaka bir şey yapmak zorundayız. ‘Herkes yaptıkları kadar vardır’ diyor Marx. O yüzden mümkün mertebe bir şey yapmak gerekiyor. Yoksa yapmadığımız anda tüm teori ve konuşmalarımız bizi pratiğe götürmediği gibi sınıfta da bırakacaktır. Mutlaka bir üretimin içine girmesi gerekiyor” dedi.

2 tane daha kitap yazdığını da söyleyen Masatçı, “Biri savunmayla ilgili. 25 yıldır tiyatro yapıyorum. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde Tiyatro Koordinatörü olduğumdan beri hem hakkımda hem de tiyatromuz hakkında onlarca şey yazıldı. Bunlara tek tek cevap üretmek yerine hem bu 25 yılı hem de bu zamana kadar ne yaptık, nerede yanlış yaptık ve yapmak istediğimiz şeyler neler bunları anlatmak istediğim bir kitap hazırlığı var” diye konuştu.

‘KHK İLE KAPATILAN TEK TÜRKÇE TİYATRO’

Son olarak İzmir Yenikapı Tiyatrosu’na da değinen masatçı, “Aslında Türkiye tiyatro tarihinin çok önemli bir parçasını oluşturdu. 2005’te kuruldu. KHK ile kapatılan tek Türkçe tiyatrodur. Kapatılan diğer tiyatrolar Kürtçe tiyatro yapan topluluklardı. Bu anlamda Yenikapı Tiyatrosu bu kentte ciddi tiyatro, sinema festivalleri düzenledi. Bir tiyatro topluluğu olarak Ali İsmail Korkmaz adına futbol turnuvası yaptı. Ethem Sarısülük Tiyatro Festivali yaptı. Bunları neden yaptığını, neden bu alana yöneldiğini, sanatçıların aslında neler yapabileceğini bir kanıtı olarak sürecini kapattı. Bu 15 yılı, en azından devrimci tiyatro yapmak niyetiyle yola çıkan insanlar kavrasınlar, benzer hataları yapmasınlar dediler” şeklinde konuştu.

Editör: Haber Merkezi