Geçen hafta benim için çok karanlıktı. Türkiye’nin yetiştirdiği çok değerli bir müzik yazarını, eleştirmeni, hocayı Prof. Önder Kütahyalı’yı kaybettik. Onu tanıyan herkesin Önder Hocasıydı. İzmir Devlet Senfoni Orkestrasının konserlerinde gördüğümüzde sevgi ve saygıyla ellerine sarılırdık. Beni sesimden tanır “Nasılsın Seval?” derken yüzü aydınlanırdı. O insanın içine işleyen, samimi, aydınlık gülüşünü görünce tüm kalbimizle gülümserdik. İlgisinin, nezaketinin yürekten geldiğini bilirdik. Öte yandan, Kontrbas Sanatçısı Numan Pekdemir’i İzmir Devlet Senfoni Orkestrasının müdürlüğünü yaptığı zamanlardan beri tanıyorum. İzmir Öğrenci Filarmoni Orkestrasında birlikte konserlere çıkan Kontrbas Sanatçısı Numan Pekdemir’le aynı orkestrada birlikte çaldığı Önder Hocayı konuştuk.

(Numan Pekdemir)

‘YAŞAYARAK ÖĞRENDİK’

Önder Kütahyalı deyince aklınıza ilk olarak neler geliyor? Önder Kütahyalı deyince aklıma ilk olarak ‘bazı yetenekli, özel insanlar söz konusu olduğunda, engel diye bir şeyin kalmadığı gerçeği’ geliyor. Önder Kütahyalı bunu bize bizzat gösterdi ve onun yanında bu gerçeği yaşayarak öğrendik.

Önder Hocayla ilk olarak nasıl tanışmıştınız anımsıyor musunuz? 1968 yılı Eylül ayıydı. İzmir Devlet Konservatuarına giriş sınavları için Muğla’dan gelmiştim. O zaman Muğla Turgut Reis Lisesi 1. Sınıftayım. İzmir Konservatuarının kapısından içeri girince, karşıda sağda koltukta siyah gözlükleriyle bir beyefendi oturuyordu. Yanında da beyaz bastonu vardı. Yalnızdı. Ona gittim. Kayıt için geldiğimi söyledim. Nereden geldin diye sordu. Aramızda kısa bir konuşma geçti. Sonra beni kayıt işlerine yönlendirdi. İlk konuşmamız, ilk tanışmamız böyle oldu.

‘YORULMADAN ANLATIRDI’

Önder Kütahyalı’yla birlikte çalışma fırsatınız oldu mu? Ben İzmir Devlet Konservatuarı’nda eğitimime başladığımda Önder Bey okulda hocaydı. O dönemde henüz Dokuz Eylül Üniversitesi’ne bağlı değildi. Ben hep kendisine Önder Ağabey diye hitap ederdim. Önder Ağabey benim derslerime girmiyordu ama diğer sınıfların ‘keman’, ‘müzik tarihi’, ‘form bilgisi’, ‘opera tarihi’, ‘bale tarihi’, ‘çalgı bilgisi ve tarihi’ derslerine girerdi. Bizim kontrbas hocamız Curt Wallner Almanya’ya döndüğü için bizim Kontrbas Grubu 1972 Mart ayında Ankara Konservatuarı’na gönderildi. Orada çalışmaya devam ettik. 1976 Yılı Ekiminde mezun olduktan sonra ben yeni kurulan İzmir Devlet Senfoni Orkestrasına tayin oldum bu arada İzmir Devlet Konservatuarı’nda kontrbas bölümünü tekrar açtım.1978 Nisan ayında askere gidinceye kadar okula her gidişimde Önder Ağabey ile muhabbetimiz devam etti. O dönem Önder Ağabey senfoni orkestrasının konserlerine devamlı gelirdi. .

Önder Kütahyalı ile çalışmak size neler kazandırdı? Önder Ağabeyin yapmış olduğu çalışmalar her şeyden önce bana örnek oldu. Ayrıca sadece müzikle değil değişik konularda da düşüncelerini alabilirdiniz. Sorduğunuz konu hakkında bildiklerini ve düşüncelerini hiç bıkmadan, yorulmadan anlatırdı.

‘YALNIZ BIRAKMAZDIK’

Önder Bey engelli olma sorununu nasıl çözüyordu? Önder Ağabey keman çalıyordu ve çok disiplinli bir insandı. Küçük yaşlarda İzmir’de Körler Okuluna gitmiş, orada eğitim almıştı. Görme engelli olmasına rağmen, hocalık yaptığı konservatuara geldiğinde, ders vereceği sınıfı kendisi bulurdu ve her işini kendisi görebiliyordu.

Hocalık yaptığı dönemlerde, Önder Hocayla unutamadığınız bir anınız var mı? 1969 yılı olabilir. Yer İzmir Konservatuarı bahçesi. Akşam dersler bitmiş. Önder Ağabey okulun kapısından çıktı evine gidecek. O zamanlar hiç birimiz onu yalnız bırakmazdık. Tiyatronun önündeki otobüs durağına kadar götürürdük. Yine otobüs durağına doğru gidiyoruz. Yolda dayanamayıp ‘Önder Ağabeyciğim dünya nasıl bir yer hiç merak ettiniz mi?’ diye sordum. Durdu. Bana doğru döndü. ‘Biz hiç merak etmeyiz. Eğer merak etseydik, Rodrigo Gitar Konçertosunu yazamazdı’ dedi. Unutamadığım çok güzel ve anlamlı bir andı.

(Önder Kütahyalı)

‘İNANCIYLA BAŞARDI’

Önder Kütahyalı ile aynı orkestrada birlikte çalıyordunuz. Öyle değil mi? İzmir’de okulda bir orkestra vardı. İzmir Öğrenci Filarmoni Orkestrasını müdürümüz ve benim için babam kadar değerli olan Orhan Barlas 1960’lı yıllarda kurmuştu ve o yönetirdi. Orhan Barlas aynı zamanda konservatuarda orkestra dersine de girerdi. Biz kendisine ‘peder’ derdik çünkü bizim için bir baba gibiydi. Bu orkestra Salı ve Cuma günleri prova yapar iki ayda bir konser verirdi. Önder Ağabey de bu orkestranın ikinci keman grubunda çalardı. Orkestra üst sınıflardaki öğrencilerden, İzmir’deki amatör müzisyenlerden bazen de hocaların katılımıyla oluşturulmuştu. Önder Ağabey partisine önceden çalışır, plaktan dinler, eseri ezberler ve rahle arkadaşı Vasfi’nin anlattığına göre, önceden eseri beraber çalışırlarmış. Bir senfonik orkestrada, tüm konserdeki eserlerin kendi partilerini ezberleyerek konsere çıkmak kolay iş değildir ama Önder Ağabey bunu çalışma azmi, inadı ve inancıyla başarmıştır.

İLK NOTAYI GEÇMESİ

Konser provalarıyla ilgili unutamadığınız bir anınız var mı? Yine zannediyorum 1970 veya 71 yılı olabilir. Önder Ağabey okul salonunda ‘Körler ve Müzik’ adıyla bir konferans düzenledi. Konuşmalardan sonra orkestra şefimiz Orhan Barlas sordu. ‘Önder Bey provalarda dikkat ediyorum ben elimi indirdiğim anda çalmaya başlıyorsun oysa görmüyorsun bu nasıl oluyor?’ deyince Önder Ağabey ‘Siz elinizi indirmeden önce ben nefeslilerin nefes alma sesini duyuyorum ve provaya öyle başlıyorum’ diyor. Sohbet keyifli. Orhan Bey soruyor. ‘Peki provada nefesli çalgılar yoksa sadece yaylılar varsa parçaya nasıl giriyorsunuz?’ deyince Önder Ağabey gülerek ‘O zaman da ilk notayı geçiyorum, ikinci notadan başlıyorum’ diye cevap veriyor.

Önder Bey son derece mücadeleci, inançlı ve dirençli bir insandı. Görme engelli olduğu için eğitim hayatında birtakım insanlar tarafından engellenmek istendiğini biliyoruz. Siz herhangi bir olaya tanık oldunuz mu? Ben böyle bir şey duymadım. Belki Ankara Konservatuarında yaşamış olabilir ama Önder Bey böyle şeylerin üstünde çok durmazdı. Her şeyden önce kendisiyle ve çevresiyle barışık, sevgi dolu, nazik bir insandı.

‘KEŞKE YAŞAYIP ELEŞTİRSEYDİ!’

Önder Kütahyalı Türkiye’de gerçek anlamda Müzik Eleştirmenliği yapan birkaç kişiden biriydi. Önder Bey in eleştirmen yönü hakkında neler söylenebilir? Önder Ağabey uzun yıllar boyunca Cumhuriyet Gazetesindeki köşesinde İzmir’deki konserlerin eleştirilerini yazmıştır. Bu eleştiriler genel olarak hep olumlu ve yol gösterici eleştiriler olmuştur. Side Festivalinin koordinasyonunu yaptığım dönemlerde kendisini ve eşi Yıldız Hanımı Side’ye davet ettim. Geldiler, konserleri izlediler ve çok memnun bir şekilde ayrıldılar. Sonra Önder Ağabey konserlerin eleştirisini yaptı. Side Festivali ile ilgili eleştiri yazısı Cumhuriyet Gazetesinde yayınlandı. Önder Kütahyalı sanatçılara ve müzikle yakından ilgilenenlere yol gösteren eleştiri yazılarıyla çok değerli bir kalemdi. Ayrıca müzik eleştirmenliği yapan bu değerli insanların yazılarından alınmamak gerekir. Bu onların işi ve onlar orada bu iş için varlar. Onların yazılarında işaret ettikleri konular, sanatçıların olumlu anlamda kendilerini geliştirmeleri bakımından önemlidir. Önder Ağabey keşke şimdi hayatta olsaydı da ‘yapacağım tüm konserleri eleştirseydi’ diyorum.

Önder Kütahyalı nasıl bir insandı? Önder Bey her açıdan örnek bir insandı. Bir kere iyi bir aile babasıydı ailesine bağlı bir insandı. Onu hep gülen bir yüzle görmüşüzdür. Arkadaşlarıyla diyalogu mükemmeldi. Sözün kısası ‘ben engelliyim’ deyip kenara çekilmedi yaşadığı topluma hep faydalı olmaya çalıştı. Konservatuarda yaptığı çalışmalarla profesör unvanını aldı. Vefatından derin bir üzüntü duydum. Ruhu şad mekanı cennet olsun.

Editör: Haber Merkezi