ÖZLEM KARA/ İZ GAZETE-1948’den 2010’a Hatay’da, Nokta odaklı bir keşif yolculuğuna varsanız Noktam Eksik olmasın kılavuzunuz olmak için dünden hazırdır diyen Yurdakul, “Bir kenti, yöreyi, bölgeyi tanımak; dağarcığınıza, orada sizden ayrı, sizden önce yaşananları da eklerseniz çok daha anlamlıdır, değerlidir. Böylece hem siz orada olmayı seçin seçmeyin yaşadığınız yere daha çok bağlanır, kendinizi de oranın parçası, çoğaltanı hisseder hem de kendinizi oranın değerlerine katarken siz de çoğalırsınız” ifadelerini kullandı.

NOKTAM EKSİK OLMASIN KİTABININ ÇIKIŞ HİKÂYESİ NEDİR?

Heyamola Yayınları, önce İstanbul için uyguladığı bu farklı ve özel kitaplar projesini İzmir için de gündemine alınca konunun kentimizdeki sorumluluğunu ressam-yazar arkadaşım Fergül Yücel’den istemiş. Sevgili Yücel, “Bir kitap da sen hazırlamak ister misin?” dediğinde ayrıntıları sormuştum. “Yaşadığın/ yakından bildiğin bir semti, mahalleyi, sokağı, son kırk yılından anılarla ortaya koyacak bir çalışma; istenen bu.” demişti. Değilse ekonomisi, yönetimi, kurum kuruluşları, sayılara dökülecek birikimi vb. ayrıntıları içerecek bir çalışmaya hevesim olmazdı. O zaman şu yanıtı verdiğimi bugün gibi anımsıyorum: “Anakent dışı da olursa Urla, değilse Nokta!..”

Çalışma o gün için İzmir’in dış ilçelerini kapsamıyordu. Dolayısıyla Nokta’da karar kıldık.

NOKTAM EKSİK OLMASIN KIRK YILDAN DAHA ÖTELERE, 1948’E UZANIYOR. NEDEN?

Fergül Yücel’e, “Tamam...” deyip de işin tasarımı üzerine düşünmeye başladığım anda Nokta dendiğinde hemen akla gelen ad, Halikarnas Balıkçısı’nı çalışma masamın hemen önünde, “Dur bakalım çocuk!” derken buldum. Nokta, Hatay anlatılacaksa Balıkçı olmadan olası değildi.

NASIL BAŞLADINIZ?

Başlangıç tarihi belli olmuştu. Benim “Noktalı” oluşum da tamamdı. Aradaki bölümü kim anlatırdı bana? Birkaç kuşaktır burada yaşayanlar. Onları kim bulurdu benim için. Aklıma ilk düşen, makine mühendisi Cengiz Özdemir oldu. Derdimi söyledim, ne zaman, nasıl... demeye kalmadan “Hadi, yürü bakalım.” başlayıverdik. Arkası geldi.

NE KADAR SÜRDÜ KİTABI HAZIRLAMANIZ?

Yaklaşık sekiz ay... Bir ara şöyle bir günlük programım olduğunu anımsıyorum: Her gün ikindi saatleri (üçle yedi arası) alana çıkıp akşam-gece (yediden gece yarısına) sokakta birikenleri bilgisayara aktarmaktaydım.

KİTABIN İKİNCİ BASKISI DAHA KAPSAMLI, YENİ BASKI İÇİN EK Mİ YAPTINIZ?

Haklısınız. İlk baskıda yer almayan bölümler vardı. Çünkü o günün koşullarında, kırk bir kitabın (başlangıçta sayı buydu) en çok iki yüz sayfa olmasını kararlaştırmıştı yayınevi. Dolayısıyla ikinci baskıda, ilk kitapta yer almayan yaklaşık yüz sayfalık bölüm de eklendi kitaba. Yoksa “ikinci baskı için önsöz” dışında ek ya da değişiklik yapmadım metinde.

KİTABINIZDA BİRÇOK KİŞİDEN SÖZ ETMİŞSİNİZ, BU ANILARI BİRİKTİRMENİZ NE KADAR SÜRDÜ?

Nokta’yı merkez alan, aslında neredeyse Hatay’ın her yanına uzanan, bir çeşit sözlü tarih çalışması diyebileceğimiz kitapta sözü edilen/ anılan, kulakları çınlatılan kişi sayısı beş yüz dolayındadır. Kitabı yazmaya soyunduğumda on sekiz yıllık Noktalı/ İzmirliydim. Ama İzmir’le tanışıklığım çok daha gerilere uzanmaktaydı. Dolayısıyla aslında dostlarla el ele yazılan bir kitaptır bu; bir imece çalışması...

Gerek yazınsal çalışmalar gerekse bu türden kitapların yazımında neredeyse bir yaşam boyu biriktirdikleriniz, dostluklarınız, merhabalarınız koşar kaleminizin önüne yığılırlar. Size, onlara, kitabınızın odalarında kendilerini iyi ve rahat hissedecekleri yerleri göstermek kalır.

UNUTAMADIĞINIZ BİR ANI DESEM, KİTABIN HAZIRLIK DÖNEMİNDEN?

Çok var ama anısı güzel Mustafa Şerif Onaran’la ilgili olanı anlatayım. Kitabın hazırlığı bitti, dosya baskıda. İzmir’de bir etkinlikte Mustafa abiyle karşılaştık. “Abi, yeni kitabımda senden de alıntılara yer verdim, teşekkür ederim.” deyince şaşırdı: “Nereden aldın yahu? Kitabım yok ki benim.” Güldüm. Şöyle bir düşündü: “Gazete, dergi yazılarımdan herhalde...” dedi. Yok, o da değildi. “Söke’de geçen yıl (2010) ekimdeki Kitap Sanat Edebiyat Günleri’nin ana izleği ‘kent kültür’üydü ve siz de Onur Konukları arasındaydınız. Orada yaptığınız konuşmalardan notlar tutmuştum.” Bu kez Mustafa abi güldü: “Desene suya yazı yazmadık Bekir!”

NOKTAM EKSİK OLMASIN VE BENZERİ ÇALIŞMALARIN İZMİR YA DA KONU EDİNDİĞİ KENT İÇİN HAZIRLANMIŞ ÖTEKİ KİTAPLARDAN FARKI NEDİR?

En temel fark şu: İzmirim dizisinde yer alan çalışmaların yaslandığı iki nokta var: anılar ve sözlü tarih çalışmaları yani atadan deden beri orada yaşamakta olan yöre sakinlerinin ya da “biriktirmiş” dostların anıları... Değilse Noktam Eksik Olmasın da İzmir’in belki de en büyük semti Hatay’ın tarihini ortaya koyma savında bir çalışma değil.

ARKA KAPAKTA, 1948’DEN 2010’A HATAY’DA NOKTA ODAKLI BİR KEŞİF YOLCULUĞUNA VARSANIZ “NOKTAM EKSİK OLMASIN” KILAVUZUNUZ OLSUN DEMİŞSİNİZ. BUNU BİRAZ AÇAR MISINIZ?

Bir kenti, yöreyi, bölgeyi tanımak; dağarcığınıza, orada sizden ayrı, sizden önce yaşananları da eklerseniz çok daha anlamlıdır, değerlidir. Böylece hem siz -orada olmayı seçin/ seçmeyin- yaşadığınız yere daha çok bağlanır, kendinizi de oranın parçası, çoğaltanı hisseder hem de kendinizi oranın değerlerine katarken siz de çoğalırsınız. Sokakta selamlaşacaklarınız, elin tutacaklarınız, yanınızda olduğunu bilecekleriniz, halini hatırını soracaklarınız, merak edecekleriniz, bir çayını içecekleriniz, kapısını teklifsiz açacaklarınız; dahası aç mı tok mu soracaklarınız, bir kap su koyacaklarınız, “Ne ara çiçek açtın sen?” diyecekleriniz... yoksa bir yerde yaşamak nasıl anlam ve değer kazanabilir ki?

EKLEMEK İSTEDİĞİNİZ BİR ŞEY VAR MI?

Aslında çok. Ama kitapta neredeyse tamamı var burada söylesem diye heveslendiklerimin. Yine de küçük bir teşekkür bölümü olsun, eklemek isterim. Başta Cengiz Özdemir, Cem Seyhun Ünbay, anısı güzel “Hippi” Hasan Ş. Özeren; kendi Noktalarını benim için kaleme alan Hacer Kılcıoğlu, İffet Diler, İlker İşgören, Kutluhan Akandere, M. Salim Çetin, Tufan Erbarıştıran ve anısı güzel Refik Durbaş... anılarını, fotoğraflarını benimle paylaşan mahalle-semt sakini dostlarım... hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim.

BİR İMECE ÇALIŞMASI

Gerek yazınsal çalışmalar gerekse bu türden kitapların yazımında neredeyse bir yaşam boyu biriktirdikleriniz koşar kaleminizin önüne yığılırlar. Size, onlar için, kitabınızın odalarında kendilerini iyi ve rahat hissedecekleri yerleri göstermek kalır.

Editör: Haber Merkezi