YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE- İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İzBBŞT) oyuncularını yakından tanımak, yaşam hikâyelerini öğrenmek ve tiyatro sanatının değerlerini topluma yansıtabilmek amacıyla başlattığımız söyleşi serisinin 14’üncü konuğu, Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten’in yardımcılığını üstlenen genç oyuncu Okan Kam oldu.

İzmir Şehir Tiyatroları’nın en genç ikinci oyuncusu olan Okan Kam, aslında yeteneği küçük yaşlarda keşfedilen, okul dönemlerinde karnelerine tiyatroyla ilgili değerlendirme notları yazılan ve bunların hakkını vererek konservatuvarı da birincilikle bitiren başarılı bir tiyatrocu… Şimdilerde en büyük hedefi ise İzBBŞT ile uluslararası festivallerde yer almak…

KARNEDE ‘TİYATRO’ NOTU

Okurlarımız için biraz kendinizi tanıtır mısınız?

1993 yılının Temmuz’unda sıcak mı sıcak bir İzmir gününde dünyaya gelmişim. Annem ve babam ben kendimi bildim bileli işçi olarak çalışmakta. Benimle ilgilenebilecek kimse olmadığı için 3 yaşından itibaren annemin iş yerinde büyüdüm diyebilirim. Bu durumun zorluklarını epey yaşamış olsak dahi bana çok şey kattığını düşündüm hep. Çünkü annem o zamanlar İzmir Kemeraltı’nda bir kadın doğum uzmanının yanında çalışıyordu. İzmirliler bilir, Kemeraltı esnafları ile meşhurdur. Ben de canım sıkıldıkça annemi zorla ikna ederek o bölgedeki esnafın dükkânına gider, onlarla muhabbet ederdim. Kimi zaman bir çay ocağında “Buz gibi soğuk su” diye bağırarak satışa yardımcı olur, kimi zaman ise giyim dükkânında damatlık beğenmeye çalışan kişiye “Ağabeyciğim ne kadar yakışıklı oldun” diyerek satışın hızlanmasını sağlardım. Bu hevesli tavırlarımdan olacak, 6 yaşındayken annem Balçova Belediyesi’nin gençlere yönelik verdiği tiyatro kursuna götürdü beni. Tabii iş orada soğuk su satmaya benzemiyor. İlk olarak korktum, hatta korkudan ağladım. Anneme ‘Ne olur beni burada bırakma, eve gidelim’ diye yalvardığımı dahi hatırlıyorum. Ama iyi ki kabul görmemiş bu talebim. Okumayı bile tiyatro metni ile öğrendim diyebilirim. Sonrasında ilkokulu Alsancak Gazi İlköğretim Okulu’nda okudum. Tiyatroya olan hevesim geçen bir senede arttığı için birinci sınıfların hazırladığı sene sonu gösterisinde rol aldım. Zihnim beni yanıltmıyor ise Tarkan adında bir tiyatro eğitmenimiz vardı. ‘Uyuyan Güzel’ isimli oyunu sergiledik, ben de oyunda kral rolünü üstlendim. Hâlâ evde oyuna ait fotoğraflarım durur. Arada bakar aileme bu yönlendirmeleri için teşekkür ederim… Sonrasında öğrenim hayatımın tamamında gerek tiyatro gösterilerinde gerekse şiir gecelerinde yer aldım. İlkokuldan mezun olurken karneme “Tiyatroya yeteneği mutlaka değerlendirilmeli” yazmış kurul. Liseye geçiş sınavım pek başarılı geçmemişti. Liseyi Ahmet Hakkı Balcıoğlu Anadolu Ticaret Meslek Lisesi Muhasebe Bölümü’nde okudum. Hiç unutmam Üstün Dökmen’in ‘Komşu Köyün Delisi’ ve Moliere’in ‘Cimri’ oyunlarını oynamıştık. Bu oyunlarda ‘Deli’ ve ‘Harpagon’ rollerini üstlenmiştim. Birçok kez şiir gecesi düzenlenmesini sağladım. Liseden mezun olurken de karneme ‘Mutlaka alan değiştirmeli. Muhasebede değil tiyatroda devam etmeli’ yazılmış.

DÖNÜM NOKTASI

Ancak siz muhasebe okumaya devam etmişsiniz belli bir döneme kadar…

Evet, çünkü ben konservatuvar sınavlarından korkuyordum. Bu sınavların nasıl yapıldığına dair hiçbir fikrim yoktu. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde muhasebe okumaya devam ettim. Tabii tiyatroya olan ilgim de sürüyordu. Çeşitli özel tiyatrolarda ve belediye tiyatrolarında roller aldım. Liseyi ve üniversiteyi beraber okuduğum bir arkadaşım vardı. Bir gün yanıma geldi ve lisede oynadığımız “Cimri” oyununda benimle sahneyi paylaşan bir başka arkadaşımın, Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanat Fakültesi Tiyatro Bölümü’nü kazandığını söyledi. Sanırım tiyatro anlamında dönüm noktam o gündü. Eve ne kadar hızlı gidebilirsem o kadar hızlı gittim. Ve aileme; ‘Ben konservatuvar sınavlarına girmek, bir kez olsun şansımı denemek istiyorum’ dedim. Son derece destek oldular. Kursa gönderdiler. Sınav sürecinde beş okulun sınavına girdim. Bunlardan Akdeniz Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nı ve Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kazandım. Tercihimi Akdeniz Üniversitesi’nden yana kullandım. Çünkü Uludağ Üniversitesi’ne kayıt yaptırmazsam çok yakın bir arkadaşım da orada okumaya hak kazanacaktı ve öyle de oldu. Bu durumdan da hiçbir zaman pişman olmadım. Sonrasında ikinci olarak kazandığım okulumu birincilik ile bitirdim.

İLK KEZ ANTALYA’DA…

Bugüne kadar ne tür çalışmalarda ve tiyatrolarda yer aldınız? Biraz tecrübelerinizden de bahseder misiniz?

Konservatuvar eğitimimin öncesinde okul gösterilerinde, Balçova Belediyesi Gençlik Tiyatrosu’nda ve çeşitli özel tiyatrolarda roller oynadım. Tabii buralar kurum tiyatrosu olmadığı için sadece ‘Roller aldım’ dersem hem kendime hem de emek veren arkadaşlarıma haksızlık etmiş olurum. Zaman geldi dekor, kostüm yapımına yardım ettik, zaman geldi ışık masasının nasıl kullanıldığının üzerine fikirler ürettik. Konservatuvarda geçirdiğim ilk yılda başarı bursu almaya hak kazanmıştım. Aileme yük olmak istemiyordum. Burs olmazsa çalışacaktım. Eş zamanlı olarak Antalya Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın teşrifat görevlisine ihtiyaç duyduğunu öğrendim ve buraya başvurarak işe alındım. Yanılmıyorsam, alacağım ücret hak kazandığım bursun biraz da olsa aşağısındaydı. Fakat çalışarak para kazanmak beni heyecanlandıran en önemli şeydi. Hele ki ilk defa tiyatro sayesinde para kazanacak olmam çok önemliydi. Okulumuzun bölüm başkanına verdiğim dilekçe ile bursumdan fedakârlık ettiğimi bildirdim. Antalya Şehir Tiyatroları’nda yaklaşık beş sezon kadar görev aldım. Teşrifat ve reji asistanı olarak çalıştım. Mezuniyetimden sonra oyuncu olarak kurumda devam etmek istedim. Kurumun da talebi bu yöndeydi. Ama nedense bir türlü gerçekleşemedi. O zamanlar çok üzülmüştüm. Sanırım tiyatroda şimdiye kadar yaşadığım en büyük hayal kırıklığım bu. Çünkü burada görevime devam edeceğim umudu ile devlet tiyatrosu seçmeleri için gelen daveti kabul etmemiştim. Hayalim olan yüksek lisansı gerçekleştirememiştim. Ama ne olursa olsun hepsi hayatımda birer mum olarak yanıyor olacak. Kimi zaman ısısı canımı yakacak kimi zaman ise ışığı yolumu aydınlatacak. Neyse ki bugüne kadar o mumların ışığı daha etkin rol oynadı benim hayatımda…

‘SORU İŞARETİ KALMADI’

İzmir Şehir Tiyatroları ile yollarınızın nasıl kesişti peki? Nasıl dahil oldunuz bu 70 yıllık hayale?

Konservatuvardan 2017 yılında mezun oldum. Bahsettiğim üzere Antalya Şehir Tiyatroları’ndan haber beklerken geçinme kaygısı ile çalışmak zorundaydım. Çeşitli sektörlerde çalıştım. Fakat yüksek lisans hayali olan, okulunu birincilik ile bitirmiş bir kişi için kolay geçen zamanlar değildi. Çocukluğumdan beri ilk defa sahneden bu kadar uzak kalmıştım. Belki memleketime dönerim düşüncesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin CV Bankası’na özgeçmişimi gönderdim. 2019 yılının 11 Temmuz’unda, yani doğum günümde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından mülakata çağrıldım. Gerekli mülakatları başarı ile sonuçlandırdıktan sonra Eylül ayında işe başladım. İşe girdiğim ilk zamanlardan beri zihnimde devamlı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in hayali olan İzmir Şehir Tiyatroları’nın kurulması fikri canlanıyordu. Nitekim öyle de oldu… Fakat bir işim vardı ve kurumuma hizmet etmekten son derece mutluydum. Diğer tarafta ise çocukluğumdan beri hayatımın neredeyse tamamı olan tiyatro vardı… Günlerce sınava başvurup, başvurmayacağımı düşündüm. Bir süre geçtikten sonra kurumda beraber çalıştığım, canım gibi sevdiğim Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dramatik Yazarlık Bölümü mezunu olan dostum ile tiyatronun kurucu Genel Sanat Yönetmeni’nin Yücel Erten olacağını öğrendik. İşte tam o anda ağzımdan dökülen kelime şöyleydi; ‘Biliyorsun Ege, sınava girme kararını vermekte ne kadar zorlanıyorum. Şu anda bütün soru işaretlerim son buldu. Yücel Erten’in gerekirse ceketini, çantasını taşırım... Bu sınava gireceğim ve elimden gelenin en iyisini yapacağım.’ Ne mutlu bana ki İzmir Şehir Tiyatroları’nda başım dik bir şekilde; öncelikle İzmir halkının sonrasında ise ulaşabildiğimiz her kişinin beğenisini kazanmaya gayret ediyorum.

‘EN BÜYÜK DENEYİMİM’

Oyunculuğun yanında Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten’in yardımcılığını da yapıyorsunuz. Burada edindiğiniz deneyimlerin size neler hissettirdiğini öğrenebilir miyiz?

Şu ana kadar hayatımda yaşamış olduğum en büyük mutluluk ve deneyim bu olsa gerek… Şu ana kadar diyorum ama bundan daha büyük bir deneyim yaşayabileceğimi de kolay kolay düşünmüyorum açıkçası. Kendisi varlığıyla, bilgisiyle, donanımıyla tam bir fakülte. Bana bu kararını açıkladığında ve fikrimi aldığında bayılmış olabilirim. Gerçekten hiç hatırlamıyorum o anı. Elim ayağım buz kesti tabir-i caizse. Tabii ki kararı büyük bir sevinç ile kabul ettim. Ben kurumun en genç ikinci oyuncusuyum. Bu yaşta Yücel Hoca gibi bir duayenin yanında olmak, toplantılarına şahit olmak, tiyatro sohbetlerine dahil olmak çok kıymetli. İzBBŞT’nin kuruluşunun ilk senesinde bu görev bir hayli zor olsa da hayatımda bu kadar mutlu bir sene geçirdiğimi inanın hatırlamıyorum. Bir gün; sabah rutin toplantımızı gerçekleştirdik, ardından Yücel Hoca’nın düzenlediği reji atölyesine katıldık, bundan sonra da bir oyunumuzun provasını gerçekleştirdik. Akşam oyunumuz seyirci ile buluştu. Eve geldiğimde saat hayli geçti. Günün bittiğini düşünüyorsunuz elbette ancak telefonuma baktığımda, kendisinden tiyatromuza ait 3 aylık oyun ve prova takvimi hazırladığına dair bir mesaj geldiğini gördüm. Yani kendisi ile çalışmak günün her saatini verimli geçirmek anlamına geliyor. Bu da benim için büyük bir lütuf. Bu süreçte yüzünü yere eğdirmediysem, hayal kırıklığına uğratmadıysam ne mutlu bana…

‘BU HENÜZ HİÇBİR ŞEY’

Son olarak ekip arkadaşlarınızla ilgili neler söylersiniz?

Kurumumuzda görevli tüm oyuncu büyüklerim ve arkadaşlarım için tek bir şey söyleyebilirim. Herkes o kadar içten, o kadar samimi ki prova ve oyunlarımız şenlik havasında geçiyor. İzBBŞT kurulduğu ilk sezonda üç yetişkin, bir çocuk oyunu ile büyük işlere imza atarak dünya çapında adından söz ettirmeyi başardı. Bizler biliyoruz ki bu henüz hiçbir şey. Tiyatromuzun kuruluşunda ve yürütülmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederken adını anmadan geçemeyeceğim biri daha var. Kendisi tiyatromuz için çok büyük emekler verdi. Ne yazık ki bu başarılarımızı göremeden aramızdan ayrıldı. Bizler onu hep hayat dolu enerjisi ve gülüşü ile hatırlayacağız. Hülya Nutku… Bugünlere gelmemizde emeğiniz çok büyük Hülya hocam. Emanetiniz bizlere emanet…



OKAN KAM’IN EN’LERİ:

Tiyatroya dair en büyük hayaliniz nedir?

Kurumuma uzun yıllar hizmet etmek, verilen her görevi yeterliliğim ölçüsünde değerlendirdikten sonra yerine getirmek öncelikli hedeflerim arasında. Şimdi ki hayalime gelecek olursam, İzBBŞT bünyesinde yönettiğim ya da oynadığım bir oyun ile uluslararası festivallerde yer almak.

Bugüne kadar oynadıklarınız arasında en sevdiğiniz rol ya da oyun hangisi oldu?

Lisede oynadığım ‘Cimri’ oyunu benim için çok başka bir anlam ifade ediyor. 2009 yılında ilk kez oynadığım ‘Harpagon’ karakteri ile uzun yıllar yol arkadaşlığı yaptım diyebilirim. Öyle ki 2013 yılında konservatuvar giriş sınavlarında ve 2021 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları sınavında tiratlarımın arasında yine o vardı.

Oynamadığınız ancak oynamayı en çok isteyeceğiniz oyun hangisi?

Oynamak istediğim oyunların başında Martin Mcdonagh’ın yazdığı Yastık Adam geliyor…

Birlikte oynamayı en çok isteyeceğiniz oyuncu kimdir?

National Theatre’da ‘Frankenstein’ oyununda Benedict Cumberbatch öyle bir performans sergilemişti ki hayranlıkla izlemiş, o anda keşke aynı sahneyi paylaşıyor olsaydık demiştim. Tabii ülkemizden de Zerrin Tekindor, Şener Şen ve Çetin Tekindor’a hayran kalıyorum. Onlarla aynı sahneyi paylaşmak çok isterim. Tabii bir de aramızdan ayrılan Müşfik Kenter, Yıldız Kenter, Zeki Alasya var… Işıklar içinde uyusunlar.

Tiyatroya veya yaşama dair en çok ilham aldığınız isim kimdir?

Ben insanın kendisine ya da çevresine zarar vermeyen hırsın, azmin yapıcı olduğuna inanırım. Bu nedenle haddini bilen hırslı ve azimli insanları her zaman örnek alırım.

Editör: Haber Merkezi