Gizem TABAN/ İZGAZETE- Efes Selçuk Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen 14. Türkiye Tiyatro Buluşması’nda İz Televizyonu’nun sorularını yanıtlayan Tiyatro Sanatçısı ve İstanbul Şişli Belediyesi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Meclis Üyesi Levent Üzümcü, sanat ve siyaset özelinde çarpıcı açıklamalarda bulundu.

‘TİYATRONUN BUNA İHTİYACI VAR’

Özellikle pandemide, tiyatro sektörü zorlu bir süreç yaşadı. Böyle bir dönemin ardından 14. Türkiye Tiyatro Buluşması’nın gerçekleşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tiyatronun mutlaka mekana ihtiyacı var. Bu bir kamp bile olsa kampın da mekana ihtiyacı var. Bugün, sahne üzerinde, söyleşi sırasında oturup Heraklitos konuşabildiğimiz bir belediye başkanı var bu şehrin… Sanata destek olan bir belediye başkanı var. Kendisi de bu yollardan geçtiği, tiyatro yaptığı için sanatı destekleyen biri var. Bu desteği, tiyatroya veriyor. Mekan veriyor, kamp için alan ayarlıyor. Bu müthiş bir şey. Tiyatronun buna ihtiyacı var. Bizim, yeni tohumlar ekmeye, burada bahsettiğimiz konularla, söylediğimiz sözlerle birilerinin kafalarında bir aydınlık yaratmaya ihtiyacımız var. Bizim için de çok iyi oluyor. Yalnız olmadığımızı, yalnız kalmayacağımızı, mesleğimizin sahipsiz kalmayacağını görüyoruz. Bu açıdan bu buluşmayı çok önemli buluyorum.

‘MUHALİF BİR SANATÇI DEĞİLİM’

Muhalif bir sanatçı olarak biliniyorsunuz, aynı zamanda Şişli’de CHP meclis üyeliği görevini yapıyorsunuz. Bu, sizin için dezavantaj mı, avantaj mı? Muhalif sanatçı olmak nasıl bir şey?

Aslında ben muhalif bir sanatçı değilim. İnsanlar, muhalif dediğiniz zaman her şeyin karşısındaymış gibi bir algı içerisinde oluyor. Bende şunu söylüyorum; ben doğayı, insanı, sanatı seviyorum. Tüm bunlar bir araya geldiğinde eğer bu durum beni muhalif ediyorsa ben muhalifliği reddediyorum. Bunlar, çok doğru bir noktada durmak demektir, insan olmaya çabalamak demektir. Bu beni, muhalif değil insan yapar.

‘SİYASET DERDİNDE DEĞİLİM’

Muhalif olarak bilinmeniz hakkında neler söylersiniz?

Sen ne olduğunu kendini biliyorsan insanların seni nasıl bildiğinin çok fazla önemi yok. Onların gözünde, eleştiren herkes muhalif. Bu anlamda geniş bir algı dünyası yaratmaya çalışıyorlar. Ben bunu reddediyorum. Siyasetle falan da uğraşmıyorum. Şişli Belediye Meclisi’nde üyelik yapıyorum, oradaki fırsat eşitliğinde çok geride kalmış topluluklara, mahallelere belki sanat götürebilirim diye oraya gitmiştim. Elimden geldiğince onu yapmaya çalışıyorum. Yoksa siyaset derdinde falan değilim.

‘Siyaset derdinde değilim’ dediniz. Siyasette, ilerleyen dönemlerde sizi başka bir noktada görmeyecek miyiz? Ya da görecek miyiz?

Size örneğin birisi gelip; ‘gel şu tiyatronun başına geç’ ya da ‘gel, şu işin başına geç fikirlerini hayata geçir’ diyebilir. Bu siyaset yapmak değil. Bu, insanların sizin iyi olduğunuz bir noktada sizi değerlendirmesi demek. Bunlar, siyaset olarak gördüğüm şeyler değil.

‘İZMİR’DE YAŞAMAK İSTERİM’

Sizi ağırlıklı olarak İstanbul’da görsek de İzmir ile de güçlü bir bağınız var. Önümüzdeki yıllarda sanat ya da siyaset noktasında sizi İzmir’de daha çok görecek miyiz?

Görürsünüz. Çünkü zaten İzmirliyim. Annem, babam, kız kardeşim İzmir’de yaşıyor. Ben zaten buranın insanıyım. Başka nereye gideyim ki? Başka bir yerde huzur da bulamıyorum ki. İnanılmaz güzel iller görüyorum ama ben yine de burada yaşamak isterim. İzmir benim memleketim ve İzmir’de yaşamaktan son derece mutluyum ama hayat sizi başka bir tarafa çekebiliyor. Çoluk çocuk da İstanbul’da olduğu için bir İstanbul ayağı en az 4-5 yıl daha olacak. Ama sonrasında şehrime dönmek derdindeyim. Ancak şunu da tekrar belirteyim; benim siyasetle bir bağım yok. Ben sadece gördüğüm yanlışları eleştiriyorum, bu da siyaset yapmak değil.

‘ŞEHİR TİYATROSU, BU DURUMLARA DÜŞMEMELİ’

İzmir’de uzun yıllar kurulması düşünülen Şehir Tiyatrosu, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl kuruldu, ekim ayında perdelerini açmaya hazırlanıyor. Değerlendirmeleriniz neler?

Ödenekli tiyatroların bazı zaafları var, o zaaflara düşmemek gerekiyor. Ödenekli tiyatrolar için dışarıda bir parça şöyle bir algı var; oyuncuların gidip maaşlarını aldığı ama iş yapmadığı bir yermiş gibi algılanıyor. Ben bunun son derece karşısındayım. Ödenekli tiyatroların bu toplum için çok gerekli olduğunu düşünüyorum, ama doğru bir politikayla… Anadolu’da bazı yerlerde ödenekli tiyatrolar açılıyor, onlara belediye tiyatrosu da diyebiliriz. Ama belediye başkanı faşist, tiyatroyu açanlar faşist. Alınan öğrencilerin çoğu çaresizlikten oraya gidiyorlar. Olmayacak biliyoruz ama sadece kendi siyasi görüşlerinin borazanlığını yapsın diye tiyatro kuruyorlar ve kullanmaya çalışıyorlar. Ancak maalesef ihtiyacı olduğu için maaş alması gerektiği için buna alet olan arkadaşlarımız olacak, buna çok üzülüyorum. O tiyatronun repertuarına, yönetmenine, oyunda söylenen söze kadar karışacaklar. İşte, İzmir Şehir Tiyatrosu’nun bu durumlara düşmemesi lazım. Zaten İzmir’in bir tür garantisi de var; sonuçta demokratik insanlar, ‘ben bunu istemiyorum kaldır’ diyemez. Tiyatroyu tiyatrocular yönetir dendi, insanlar ağızlarını açmadı.

‘DOĞMAMIŞ BEBEĞE SPEKÜLASYON ÜRETİLDİ’

İzmir Şehir Tiyatrosu seçmelerine yönelik eleştiriler oldu. Neler söylersiniz?

Sınavla ilgili birçok spekülasyon yaratıldı ama bize hiçbir şekilde yukarıdan bir dayatma olmadı. ‘Bu sizin işiniz’ denildi. Tiyatro bildirmiş; ‘şehir tiyatrosu kuruyoruz, önce dans, müzik ve kulağa bakılacak, bunları aşanlarla da sahne sınavına geçilecek’ denilmiş. Sonra ‘niye beni sahneme bakmadınız, bir buçuk dakikada olur mu böyle’ diye eleştiriyorlar. Dünyanın her yerinde böyle oluyor. Gidin bakın İngiltere’ye, sizinle yarım saat mi ilgileniyorlar? Dansına bakılıyor, kulağın varsa parçana bakılıyor, 4-5 dakika sürüyor. Daha doğmamış bir bebeğe bir sürü spekülasyon üretildi. Ama en azından kalan 150 kişi içerisinden olabilecek en iyi, en kaliteli aktörlerle çok güzel bir kadro kuruldu. Yolları, bahtları açık olsun.

Editör: Haber Merkezi